Ana içeriğe atla

Unutulmuş Ahdin İzleri: Fıtrat, Misak ve Sorumluluk

 

Unutulmuş Ahdin İzleri: Fıtrat, Misak ve Sorumluluk


Giriş

İnsan, sadece biyolojik bir varlık değil; aynı zamanda ruhî, ahlâkî ve ilâhî bir sorumluluğun taşıyıcısıdır. Kur’ân, bu hakikati birçok ayetle hatırlatır. Her insanın Allah’a verdiği bir söz, bir "ahd" vardır. Her ruh, ezelde Allah’a “Evet, Sen bizim Rabbimizsin” demiştir. Bu yazıda Kur’ân’ın altı ayeti ışığında bu ahdi, fıtratı ve insanın taşıdığı emaneti birlikte ele alacağız.


1. A’râf Suresi 172: Ezelde Verilen Söz

“Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların soylarını alıp kendilerini kendilerine şahit tuttu: ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ (dedi). ‘Evet, şahit olduk’ dediler...”
(A’râf, 7/172)

Bu ayet, insanın Allah’a karşı ezelde verdiği sözü bildirir. Ruhlar âleminde yapılan bu sözleşme, insanın yaratılışına mühürlenmiş bir vicdanî tanıklık bırakır. Her insan bu sözün izini taşır. Fakat dünyaya gönderildiğinde bunu açık bir şekilde hatırlamaz, sadece fıtratında taşıdığı yönelişle bu hakikate ulaşabilir.


2. Rûm Suresi 30: Fıtratın Yönü

“Yüzünü, Allah’ın insanları üzerine yarattığı fıtrata çevir; dosdoğru din budur. Allah’ın yaratışında bir değişiklik yoktur.”
(Rûm, 30/30)

Fıtrat; insanın yaratılışında var olan Allah’a yönelmişlikiyiliği sevmehakikati tanıma meyilidir. A’râf 172’deki sözleşme unutulmuş olabilir ama fıtrat bu ahdin izi olarak içimizde kalmıştır. Bu yüzden insanlar, hakkı duyduklarında içsel bir tanıma hissederler.

Bu ayeti, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in şu hadisi de destekler:

“Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra annesi babası onu Yahudi yapar, Hristiyan yapar, Mecusi yapar.”
(Buhârî, Cenâiz 80; Müslim, Kader 22)

Peygamber Efendimiz bu hadisin devamında şöyle buyurur:

“Nasıl ki doğan hayvanlar tam ve eksiksiz doğar da burnu kulağı sonradan kesilmezse, işte o çocuk da öylece fıtrat üzere doğar.”

Bu hadis, insanın doğuştan getirdiği tevhid ve hakikat eğilimini ortaya koyar. İnsan, Allah’ı tanımaya ve O’na yönelmeye meyilli olarak doğar. Ancak çevresi ve sonradan edindiği kültür bu eğilimi bastırabilir. İşte bu nedenle Allah peygamberler göndererek insanlara fıtratlarını hatırlatmıştır.


3. Bakara Suresi 27: Ahdin Bozulması

“Onlar ki, Allah ile yaptıkları ahdi bozar, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi koparır ve yeryüzünde fesat çıkarırlar.”
(Bakara, 2/27)

A’râf 172’deki ahdin bozulmuş hali burada açıklanır. Allah ile yapılan ahdi bozan kimseler; hem fıtratlarını bastırır, hem de insanî bağları kopararak toplumsal fesada sebep olurlar. Buradaki ahid, hem tevhid akdini hem de Allah’ın emrettiği tüm ahlâkî yükümlülükleri kapsar.


4. Ra’d Suresi 20: Ahde Vefa Gösterenler

“Onlar ki Allah’a verdikleri sözü yerine getirirler ve ahdi bozmazlar.”
(Ra’d, 13/20)

Bu ayet, Allah’a karşı verilen sözde duranları över. Bu kimseler, hem yaratılış fıtratlarına sadık kalırlar, hem de dinî ve ahlâkî emirleri yerine getirerek Rablerine bağlılıklarını ispatlarlar.


5. Ra’d Suresi 25: Ahdin Bozumu ve Lanet

“Allah’a verdikleri sözü bozanlar, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi koparanlar ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlar... İşte lanet onlar içindir.”
(Ra’d, 13/25)

Burada Bakara 27’ye benzer bir şekilde ahdi bozanların sonu bildirilir: Lanet, yani rahmetten kovuluş. Bu kimseler, hem Allah’a verdikleri ahdi hem de insanlarla olan ilişkilerdeki ilahî ölçüyü bozarlar.


6. Ahzâb Suresi 72: Emaneti Yüklenmek

“Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik; onlar bunu yüklenmekten çekindiler. Onu insan yüklendi. O çok zalim, çok cahildir.”
(Ahzâb, 33/72)

Emanet burada genel olarak iradeakılahlâkî sorumluluk ve tevhid anlamında değerlendirilmiştir. İnsan, Allah’a verdiği sözün dünyadaki karşılığını yüklenmiştir. Bu, aynı zamanda imtihanın da kaynağıdır. İnsan ya bu emanete sadakat gösterecek ya da onu zayi edecektir.


Emanetin Ruhunda Tevhid: Muaz b. Cebel Hadisi

Kur’ân’da geçen emanet, sadece ahlâkî ya da sosyal görevler değil, doğrudan Allah’a karşı olan kulluk sorumluluğunu da kapsar. Bunu en veciz şekilde Hz. Muaz’ın aktardığı şu hadis ifade eder:

“Allah’ın kulları üzerindeki hakkı, yalnızca O’na kulluk etmeleri ve şirk koşmamalarıdır.”
(Buhârî, Tevhid 1; Müslim, İman 48)

Bu hadis, Ahzâb 72’deki emanetin içeriğini fiilen açıklamaktadır. İnsan bu emaneti taşıyabilecek şekilde yaratılmış; akılirade ve fıtratla donatılmıştır. Tevhid, bu emanetin ruhudur. Sadakat gösterenin mükafatı rahmettir; ihanet edense kendine zulmetmiş olur.


Sonuç

Her insan, Allah’a “Sen bizim Rabbimizsin” demiştir. Bu söz, sadece geçmişte kalmış bir hatıra değil, bugün içimizde yankılanan bir vicdan sesi, bir fıtrat çağrısıdır. Peygamberler, bu sesi yeniden hatırlatmak için gönderilmiştir. O halde, unutulmuş ahdimizi yeniden hatırlamalı ve emanete sadakatle sahip çıkmalıyız.

Bu noktada Kur’ân, insanın bu emanete nasıl karşılık vereceğini kendi lehine ya da aleyhine çevireceğini şöyle beyan eder:

“Rabbiniz şöyle buyurmuştu: ‘Eğer şükrederseniz, elbette size nimetimi artırırım; ama nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.’”
(İbrahim, 14/7)

“Mûsâ dedi ki: ‘Eğer siz ve yeryüzündeki herkes inkâr ederse, bilin ki Allah hiç kimseye muhtaç olmayan, övgüye layık olandır.’”
(İbrahim, 14/8)

Bu ayetler, emanetin ağırlığını ve karşılığını netleştirir: Şükreden insan kazanır, nankörlük eden ise sadece kendine zarar verir. Allah, zengin ve övülmeye lâyık olandır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...