Ana içeriğe atla

Fitne Katilden Beterdir: Kur’an’ın Diriltici Bir Uyarısı

Fitne Katilden Beterdir: Kur’an’ın Diriltici Bir Uyarısı



“Fitne katilden beterdir.”

(Bakara, 2/191)


Tarihin her döneminde zulüm, baskı ve kargaşa eksik olmadı. Ancak Kur’an, öyle bir hakikati ilan eder ki, adeta değer yargılarımızı yerinden sarsar:

Fitne, öldürmekten daha büyük bir suçtur.

Bu ifade, İslam’ın savaş anlayışını, toplum düzenini ve hak-batıl mücadelesini anlamamızda anahtar bir ilkedir.





1. Ayetin Bağlamı ve Metni



“Onları (müşrikleri), sizi bulduğunuz yerde öldürün; sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, katlden daha büyüktür. Mescid-i Haram civarında, onlar size saldırmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Ama size saldırırlarsa, siz de onları öldürün. Kâfirlerin cezası işte budur.”

(Bakara, 2/191)


Bu ayet, Mekke döneminde Müslümanlara yapılan sistemli baskı, işkence ve sürgünlerin ardından nazil olmuştur. Müşrikler, sadece cana değil, inanca kastetmiş; müminlerin imanını hedef almıştır.





2. “Fitne” Ne Demektir?




Kur’ani Manasıyla Fitne:



  • Müminleri dinden döndürmeye çalışmak
  • Şirk düzeni kurmak ve İslam’ın yaşanmasına engel olmak
  • Zihinsel, ahlaki ve sosyolojik bozulmayı yaymak
  • Allah’a kulluğu engelleyip, bâtıl ideolojileri hâkim kılmak



Fitne, sıradan bir karmaşa değil, bir iman düşmanlığı, bir din savaşımıdır. Dolayısıyla sıradan bir suça indirgenemez.





3. Neden “Katilden Daha Beter”?



Çünkü:


  • Katl, sadece bedeni öldürür;
  • Fitne ise aklı, kalbi, ruhu ve imanı çürütür.
  • Katil, bir kişiyi öldürür;
  • Fitne, toplumu zehirler.
  • Katlın mağduru şehit olabilir;
  • Fitneye düşen ise imanını kaybedebilir.



Bu yüzden imanla savaş açan bir fitne düzeni, bireysel öldürme suçundan kat kat daha tehlikelidir. Kur’an’ın bu vurgusu, hak-batıl mücadelesini ne kadar ciddiye almamız gerektiğini gösterir.





4. Savaşın Gayesi: Hakkı Hâkim Kılmak



İslam’da savaş, sadece savunma amaçlı değildir. Esas gayesi:


“Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın.”

(Bakara, 2/193)


Bu ayet açıkça gösterir ki cihad:


  • Fitne ve zulmü kaldırmak,
  • Şirk düzenini yıkmak,
  • Tevhid sistemini kurmak içindir.



Bu, salt bir kılıçla savaş değil; bir hak-batıl, iman-küfür mücadelesidir.





5. Mescid-i Haram’da Savaş Yasağı: Hükmün Değil Mekânın Hürmeti



“Mescid-i Haram civarında, onlar size saldırmadıkça siz de onlarla savaşmayın.”


Buradaki yasak savaşın değil, Mekke’nin haram oluşunun bir sonucudur. Kutsal bölge saldırıya uğramadıkça savaşılmayacak yer olarak belirlenmiştir. Yani bu istisna, savaşın meşruiyetiyle ilgili değil, adab ve kutsallıkla ilgilidir.






6. Fitneyle Mücadele: Kılıçtan Daha Büyük Cihadlar Vardır



Madem fitne katilden daha büyükse, o halde fitneyle mücadele edenlerin, savaş meydanında düşmanla çarpışanlardan daha büyük bir iş yaptığı kesindir.


Bu yüzden Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:


“Âlimin mürekkebi, şehidin kanından üstündür.”

(İbn Adî, el-Kâmil; Beyhakî, Şuabü’l-İman)


Çünkü âlim:


  • İnsanların aklını korur
  • Fitneye karşı fikir üretir
  • Hakkı öğretir
  • Batılı ifşa eder
  • Toplumu diriltir



Savaşta bedenle direnilir; ilimle ise zihin, kalp ve toplum korunur.

Bu yüzden peygamberlerin en büyük cihadı tebliğ ve ilimle olmuştur.

Âlimler de bu ilmi ve irfanı taşıyan varislerdir.



Kur’an da bu hakikati açıkça beyan eder:


“Müminlerin hepsi toptan savaşa çıkacak değildi. Her topluluktan bir grup, dinde derinleşmek ve kavimleri geri döndüklerinde onları uyarmak için (ilim öğrenmeye) gitmeliydi. Umulur ki sakınırlar.”

(Tevbe, 9/122)


Bu ayet, ilmin cihadın bir cephesi olduğunu gösterir.

Yani herkes kılıçla cihad etmez; bazıları da ilme yönelerek, hakkı anlatmak, fitneye karşı uyarıda bulunmak, toplumu aydınlatmak için mücadele eder.

Bu da ilmi cihadın Kur’an’daki delilidir.



7. Günümüzde Fitne: Sessiz Savaşın İçindeyiz



Bugünün fitnesi artık silahla değil:


  • Medya aracılığıyla
  • Eğitim sistemleriyle
  • Kültürel yozlaşma ile
  • Ahlaki kaymalarla
  • Seküler düzenlerin dayatmasıyla gelmektedir.



Böylesi bir ortamda kalem erbabı, irşad ehli, hakikat mücahitleri, öne çıkmak zorundadır.

Çünkü fitnenin hedefinde, doğrudan iman ve İslam vardır.





8. Sonuç: Her Müslüman, Fitneye Karşı Bir Sedd Olmalıdır



Fitne katilden beterdir.

O hâlde, fitneye karşı susmak veya seyirci kalmak, en büyük veballerden biridir.


Cihad sadece kılıçla değil;


  • Kalemle,
  • Dille,
  • Davetle,
  • Ahlakla,
  • Direnişle,
  • Tevhide çağrıyla yapılır.



Bu çağda en büyük fitne: hakikatin görünmez kılınmasıdır.

Ve en büyük cihad: onu görünür hale getirmektir.



9. Günümüzde Fitne: Sekülerlik ve Laiklik Yoluyla Küfre Sürükleme



Bugün “fitne” çok daha sinsi ve sistematik bir şekilde yürütülmektedir.

Laiklik ve sekülerlik adı altında din:


  • Kamusal hayattan dışlanmakta,
  • Şeriat hükümsüz kılınmakta,
  • Ahlaki yozlaşma normalleştirilmekte,
  • Toplum Allah’tan bağımsızlaştırılmaktadır.



Bu, Kur’an’ın “fitne katilden beterdir” diye nitelediği o büyük saldırının modern adıdır.

Zira bu sistemde:


  • Faiz helal, tesettür çağ dışı, zinaya özgürlük denir.
  • Allah’ın indirdiğiyle hükmetmek aşağılanır.
  • Gençler İslam’dan uzaklaştırılır, İslam’a düşman yetiştirilir.



Bu küresel fitneye karşı Müslümanlar, “savunma değil, mukavemet ve diriliş cephesi” kurmalıdır.



Tevbe 122: İlmi Cihadın Farziyeti



“Her topluluktan bir grup, dinde derinleşmek ve kavimlerini uyarmak için (ilim tahsiline) gitmelidir.”

(Tevbe, 9/122)


Bu ayet, fitneyle ilmen savaşmanın, en az silahla yapılan cihad kadar farz olduğunu bildirir.

Bugün fitne kalemle, ekranla, müfredatla, medya diliyle yayılıyorsa;

cihad da kalemle, kürsüyle, bilinçle, yazıyla, nesil yetiştirerek verilmelidir.



Âlimin Mürekkebi, Şehidin Kanı…



İşte bu yüzden Peygamberimiz buyurmuştur:


“Âlimin mürekkebi, şehidin kanından üstündür.”


Zira günümüzde ilim ehli;


  • Hakla bâtılı ayıran ölçüyü yeniden tesis etmekte,
  • Batıl düşünceleri deşifre etmekte,
  • İslam’a düşman olan seküler projeleri teşhir etmekte,
  • Toplumun fikrî direnişini örgütlemektedir.






Sonuç Yerine:



Fitne, artık “tanrısız bir düzen” kurmakla sürdürülüyor.

Müslümanlar bu düzene karşı:



  • Kur’an ve Sünnetle bilinç kuşanmalı,
  • Kalem ve dil ile mücadele etmeli,
  • Zihinsel ve ahlaki bağımsızlık mücadelesi vermelidir.



Sükût eden kaybeder.

Uyanan ve direnen ise Allah’ın nusretine mazhar olur.




Kapanış Duasıyla



Allah’ım,

Bizi fitneden koru.

Hak yolda ilimle, cihadla, sabırla, sebatla yürüyenlerden eyle.

Âlimlerin mürekkebine ve şehitlerin kanına sadık kullardan eyle bizi.

Amin.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...