Ana içeriğe atla

İslâm Bilimi mi, Seküler Bilim mi? Gerçek İlerlemenin Sahibi Kim?

 


İslâm Bilimi mi, Seküler Bilim mi? Gerçek İlerlemenin Sahibi Kim?



Bugün seküler dünya, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri kendi hanesine yazmakta, hatta bunları sekülerizmin kaçınılmaz ve doğal sonucu gibi pazarlamaktadır. Oysa bu, hem tarihsel hem ahlaki hem de epistemolojik olarak büyük bir çarpıtmadır. Bilimin doğuşu, gelişimi ve insanlığa fayda sunan yönleri esasen tevhîdî bir dünya görüşünün ürünüdür. Bu yazıda, bilimsel ilerlemenin temellerini kim attı, kim sahiplendi, kim yozlaştırdı sorularına cevap arayacağız.



1. Bilimin Temeli: Tevhid ve Kozmik Düzen İnancı



İslam medeniyeti, ilmi Allah’ın kâinatta yarattığı sünnetullahı anlama aracı olarak görmüştür. Müslüman bilginler için doğayı gözlemlemek ibadettir; çünkü bu, Allah’ın sanatını çözmektir. Kur’an’da defalarca “akletmez misiniz?”, “ibret almaz mısınız?” hitaplarıyla bu yönde teşvikler yapılır.


Bilhassa Bakara Suresi 164. ayet ve Âl-i İmran Suresi 190. ayet, Müslüman alimlerin bilimsel faaliyetini yönlendiren temel ilkeleri ortaya koyar. Bu ayetler, göklerin ve yerin yaratılması, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişi, yağmurun indirilmesi, rüzgârların yönlendirilmesi ve yıldızların, denizlerin, dağların, hayvanların yaratılması gibi unsurların Allah’ın varlığına ve birliğine işaret eden fiilî ayetler olduğunu belirtir.


Bu ayetler Müslüman bilginlere şu şuuru kazandırmıştır: Kâinat, Allah’ın kudret kaleminden çıkmış bir kitap gibidir ve onu okumak, anlamak ve hikmetini çözmek ibadetin bir parçasıdır.


İbn Heysem, El-Birunî, İbn Sina, Cezerî gibi alimler bilimi, yaratılışın düzenini keşfetmek ve hayra vesile olmak için kullandılar. Bugün optikten robotik mühendisliğe, jeofizikten astronomiye kadar pek çok alanın kurucu temelleri bu alimlerce atıldı.



2. Batı’nın Aydınlanması: İslam Bilgisinin Tercüme Edilmiş Hali


Avrupa’nın “Rönesans” ve “Aydınlanma” dediği süreç, İslam’ın altın çağında yazılmış on binlerce kitabın Latinceden çevrilmesiyle başladı.


  • El-Harezmi’nin cebiri, Batı’ya “algebra” olarak geçti.
  • İbn Sina’nın tıbbı, yüzyıllarca Avrupa üniversitelerinde okutuldu.
  • İbn Rüşd’ün felsefesi, Aquinas gibi düşünürleri doğrudan etkiledi.



Batı, bu mirası aldı; fakat kaynağını inkâr etti. Dahası, burada şu soruyu sormak gerekir:


Madem seküler Batı kendi başına bilimsel ilerleme sağlayacaktıysa, neden İslam medeniyetinin yükselişini bekledi?


Bu çok açık bir göstergeydi: Bilimsel ilerlemenin öncüsü, seküler akıl değil; tevhidî dünya görüşüydü. Batı kendi bilimsel atılımını, İslam medeniyetinin ilmî birikimini aldıktan sonra gerçekleştirdi. Kendi özgün temelleriyle değil, İslam’dan devralınan mirasla modernleşti. Bu da sekülerliğin değil, vahyin aydınlattığı aklın bilimi beslediğini gösterir.


3. Seküler Bilim: Manayı Kaybetmiş, Araçsallaşmış Bir Bilgi



Batı, İslam’dan aldığı bu ilmi birikimi sekülerleştirdi. Artık amaç Allah’ın sanatını görmek değil; doğayı sömürmek, silah yapmak, üretimi ve tüketimi arttırmak oldu.


  • Atom parçalandı ama barış değil bomba yapıldı.
  • Genetik keşfedildi ama insan tasarlanmaya başlandı.
  • Yapay zekâ üretildi ama insan mahremiyeti yok edildi.



Çünkü bu bilimde ihlâs, takva ve hikmet yoktu. Bilim, seküler ellerde ilimden çıkıp endüstriyel bir tahakküm aracı oldu.



4. Bugünkü Teknoloji Müslümanların Mirasıdır, Sekülerliğin Değil



Batı’nın bugün sahip çıktığı pek çok şeyin kökü İslam’a uzanır:


  • Desimal sayı sistemi ve sıfır kavramı, Hindistan’dan alınmış ama İslam dünyasında sistemleştirilmiştir.
  • Trigonometri ve astronomi, kıble tayini ve namaz vakitleri için Müslümanlarca detaylı geliştirilmiştir.
  • Tıp, cerrahi aletler, göz hastalıkları, hastane sistemi: Hepsi İslam’ın vakıf anlayışının ürünüdür.



Ama şimdi bu ilerlemeler sekülerliğin zaferi gibi sunulmaktadır. Bu, hem tarihsel bir sahtekârlık hem de epistemolojik bir gasptır.



5. Sekülerliğin Bilime Gerçek Katkısı Ne?



Sekülerliğin katkısı şudur:


  • Dinden kopuk bir bilimsel bilgi üretimi,
  • Bu bilgiyi ahlak ve hikmet olmadan kullanmak,
  • İnsanı Tanrılaştıran bir “hümanizm” anlayışı,
  • Bilimi putlaştırarak Allah’ın yerine koymak.



Yani katkı değil, yozlaşmadır.



SONUÇ: Bilimin Hakikî Sahibi Kimdir?



Bilim, Allah’ın yarattığı düzene saygı ve hayranlıkla bakanların yoludur. Onu ilk sistemleştirenler, imanla aklı birleştiren Müslüman alimlerdir. Sekülerlik ise bu emaneti çalmış, yozlaştırmış ve manasızlaştırmıştır.


Bugün yapılması gereken, bu çarpıtmayı teşhir etmek ve bilimi yeniden vahyin rehberliğine, ahlakın denetimine, hikmetin yönüne sokmaktır.


Hakiki bilim, secdeye yönlendiren bilgidir.

Seküler bilim ise çoğu zaman insanı ilahlaştıran bir hastalıktır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...