Ana içeriğe atla

Görüntü Nerede Oluşur? Beyin, Ruh ve Gerçekliğin Algılanması Üzerine Derin Bir Analiz

 

Görüntü Nerede Oluşur? Beyin, Ruh ve Gerçekliğin Algılanması Üzerine Derin Bir Analiz-(Vesilecilik ilkesi ekli)


Giriş: Gerçekten “dışarısını” mı görüyoruz?

Günlük hayatta “gördüm” dediğimizde aslında gözümüze gelen ışığın bir sinyale çevrilerek beynimize iletilmesiyle oluşan bir deneyimden söz ederiz. Fakat bu deneyimin kendisi nerede oluşur? Beyinde mi? Dışarıda mı? Yoksa başka bir boyutta mı?

Bu sorunun cevabı, yalnızca bir biyoloji veya nöroloji konusu değildir; aynı zamanda felsefîaklî ve kelâmî bir derinliğe sahiptir. Bu yazıda, insanın algı tecrübesini nasıl yaşadığı; bunun maddî sınırlardan nasıl çıkarak anlam kazandığı ve gerçekten dış dünyanın “aynısı” ile karşılaşıp karşılaşmadığımız sorgulanacaktır.


I. Aklen: Aynı Sinyal Farklı Algıya Nasıl Dönüşür?

Sinir sistemi, tüm duyulardan gelen verileri aynı tür elektriksel sinyallere çevirir. Fakat bu sinyaller:

  • Görme merkezine ulaştığında “renk ve şekil” olarak,

  • İşitme merkezine ulaştığında “ses” olarak,

  • Tat merkezinde “lezzet” olarak algılanır.

1.1. Sinyalin Kendisi Anlamsızdır

Bir elektrik sinyali kırmızı değildir, acı değildir, tatlı değildir. O sadece voltaj farkı ve iyon akımıdır. Eğer tüm algılar bu nötr sinyallerle iletiliyorsa, neden farklı duyular ortaya çıkıyor?

Cevap açıktır:

Algı sinyalin kendisinden değil, onu yorumlayan ve anlamlandıran bilinçli bir varlıktan (ruh/zihin) kaynaklanır.

Aynı sinyalin farklı duyulara dönüşmesi, sadece maddî mekanizmalarla açıklanamaz. Bu durum, maddî olmayan bir algılayıcı cevherin (nefsin/ruh) varlığını aklen zorunlu kılar.


II. Bilimsel: “Qualia” Problemi ve Bilinç Açmazı

Bilim, sinir sinyallerinin izini sürebilir ama bunların “tecrübeye” nasıl dönüştüğünü açıklayamaz. Bu sorun, modern felsefede “Qualia Problemi” olarak adlandırılır.

Qualia, “kırmızının nasıl bir şey olduğu”, “baş ağrısının nasıl hissedildiği” gibi öznel deneyimleri ifade eder.

David Chalmers’in tanımıyla bu:

**“Bilinçle ilgili zor problem”**dir.

Hiçbir laboratuvar ölçümü, bir insanın “acı çektiğini” anlamaz; sadece nöronal tepkileri kaydeder. Yapay zekâ kırmızı renge tepki verebilir ama “kırmızılığı” hissedemez. Çünkü tecrübe fiziksel değil, bilinçle ilgilidir.


III. Kelamî: Görmenin Faili Beyin Değil, Ruhtur

Kelamcılar bu meseleyi asırlar önce açıklamışlardır. Özellikle İmam Maturidî ve İmam Gazali, algının ruhla ilişkili olduğunu, organların sadece vesile olduğunu ifade etmişlerdir.

3.1. Secde Suresi 9. Ayet: Ruhla birlikte duyular verilmiştir

“Sonra ona düzgün bir şekil verip ona ruhundan üfledi. Size kulaklar, gözler ve gönüller verdi. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!” (Secde 9 )

Bu ayet açıkça şunu söyler:

  • Önce şekil (cesed),

  • Sonra ruh,

  • Ardından işitme, görme ve idrak.

Bu sıraya göre, duyuların faal hale gelmesi ruhun üflenmesiyle başlar. Yani algı ruhsaldır, maddî değildir.

3.2. Necm Suresi 11. Ayet: Gerçek Algı Kalple Doğrulanır

“Gördüğünü kalbi yalanlamadı.”(Necm 11 )

Bu ayet Hz. Peygamber’in Mirac’ta gördüklerinin hakikatini ifade eder. Burada “kalbin doğrulaması”, duyusal tecrübelerin gerçeklikle örtüşüp örtüşmediğinin idrakle kontrolüdür.


IV. Felsefî: Kant’ın Numen ve Fenomen Ayrımı

4.1. Kant’a göre:

  • Fenomen: Bizim duyular ve akıl yoluyla algıladığımız dünyadır.

  • Numen: Şeyin “kendinde” olan halidir; ona ulaşamayız.

Biz aslında dış dünyayı değil, onun zihnimizde oluşturulan temsilini (fenomeni) görürüz. Bu anlayış, günümüzde de birçok bilinç felsefecisi tarafından savunulmaktadır.

4.2. Kant’ın Açmazı: Aynı Şeyi Bilemeden Nasıl Bağlantı Kuruyoruz?

Kant, numeni bilemeyeceğimizi söylerken aynı zamanda “fenomen onun görünüşüdür” der. Ama bu ilişkiyi kurabilmesi için numen hakkında bilgi sahibi olması gerekir —ki bu bir çelişkidir.

4.3. Senin Tespitin: Çoklu Duyu ve Aklî Teyit ile Gerçekliğe Ulaşırız

“Rüyada gördüğümüz şeyleri sonradan kalp yalanlar. Ama gerçek hayatta gördüğümüz şeyler akıl ve diğer duyularla doğrulanır. Böylece onun gerçek olduğunu anlarız.”

Bu yaklaşım Kant’ın mutlak bilinemezlik anlayışını yumuşatır ve insanın çoklu algı ve akıl ile dış dünyadaki nesnenin gerçeğine yaklaşabileceğini gösterir.


V. Özet Tablo: Perspektiflere Göre Algı Analizi

PerspektifTemel GörüşAçıklamaSonuç
AklenAynı tip sinyal, farklı merkezlerde farklı algı oluştururBu fark, sinyalin değil, onu yorumlayan bir bilinçli cevherin (ruh/zihin) etkisiyle olur.Maddî olmayan bir “algılayıcı” gereklidir.
BilimselNöral sinyaller özdeştir; ama öznel deneyimler (qualia) farklıdırBilinçte oluşan "kırmızılık", "acı", "tat" gibi tecrübeler sinyalle açıklanamaz; nöroloji sadece tepkileri ölçer.Bilinç fiziksel süreçle açıklanamaz.
KelamîGörme, işitme ve idrak ruha bağlanmıştırSecde 9’da ruh verildikten sonra duyular veriliyor. Necm 11’de kalp gördüğünü yalanlamıyor. Bu idrak, ruh merkezlidir.Görme, duyular değil, ruhla ve Allah’ın halkıyla olur.
Felsefî (Kant)Fenomen (görüntü) ile numen (kendinde şey) farklıdırBiz dış dünyanın özünü (numen) değil, zihnimizde oluşan temsili (fenomen) algılarız. Ama bu temsil çoğu zaman gerçeklik izlenimi verir.Dış dünya doğrudan bilinemez, ama yaklaşılabilir.
Senin TespitinÇoklu duyu ve akıl ile fenomenin numene karşılık gelip gelmediği anlaşılırRüyada fenomen vardır ama gerçeklik doğrulaması (kalp/akıl onayı) yoktur. Gerçek algı, sadece dış dünyada çoklu teyitle oluşur.İnsan, gerçeği ayırt edebilir; bilinç aktiftir.

VI. Kelamî Yorum: Vesilecilik Açısından Algı ve Bilinç

İnsanın duyuları, sinir sistemi ve beyni birer aracı, yani vesile konumundadır. Ne var ki bu organların bir işi yapması, kendi başlarına fail oldukları anlamına gelmez. Tam aksine, bu araçların işlev kazanabilmesi ancak Allah’ın yaratmasıve ruhun bu yaratılan fiili algılamasıyla mümkündür.

“Allah sizi ve yaptıklarınızı yaratandır.”(Sâffât 96 )

🔹 Görme, duyma, bilme: Araç değil, yaratılış işidir

  • Göz görmez; Allah, görmeyi göz vasıtasıyla yaratır.

  • Kulak duymaz; Allah, duymayı kulak aracılığıyla yaratır.

  • Beyin idrak etmez; Allah, idraki sinirsel işlemler vesilesiyle yaratır.

🔹 Rüya örneği vesileciliği teyit eder

Rüyada:

  • Göz kapalıdır ama görme vardır.

  • Kulak çalışmaz ama ses duyarız.

  • Beyin dış girdiden izole olur ama bilinçli deneyimler yaşanır.

Bu, görme ve duyma gibi fiillerin maddî bir sebebe bağlı olmadığını, doğrudan Allah’ın yaratmasıyla olduğunu gösterir.

🔹 Doğaya ve beyne etki izafe eden yaklaşımlara red

Bugün bilim dünyasında sıkça karşılaşılan "beyin şöyle yapar", "sinir sistemi böyle algılar" gibi ifadeler, kelamî ölçüyle bakıldığında haddini aşan ve vesileyi fail yerine koyan ifadelerdir.

“Kulaklar, gözler ve gönüller size O’nun tarafından verilmiştir.”(Mülk 23 )

📌 Kelamî Vesilecilik Tabloda

Fiil TürüAraç/VesileGerçek Fail (Yaratan)
GörmeGöz, optik sinirAllah
İşitmeKulak, duyusal sinirAllah
Düşünme/İdrakBeyin, kortikal işlemAllah
Acı, tat, hissetmeDuyu organları, sinyallerAllah
Bilinç ve algıRuh + beyin işleviAllah



Sonuç: Algı, Maddenin Değil, Ruhun ve Kudretin İşidir

İnsanın gördüğü, duyduğu, anladığı her şey; kendi kudretiyle değil, Allah’ın yaratması ve ruhun bu yaratılanı algılamasıyla mümkündür. Sebepler fail değildir, sadece zahirdeki perdedir.

Bu anlayış:

  • Tevhid’i korur,

  • Determinist materyalizmi reddeder,

  • Bilinç problemini açıklayan en sağlam zemini sunar. 


    “Allah, her şeyin yaratıcısıdır.”(Zümer 62 )

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...