Ana içeriğe atla

Seküler Zihniyetin Hayattaki Motivasyonları ve Ölümden Sonrasına Bakışları Üzerine Geniş Bir Tahlil

Seküler Zihniyetin Hayattaki Motivasyonları ve Ölümden Sonrasına Bakışları Üzerine Geniş Bir Tahlil

Giriş

Günümüzde dünyayı sadece gözle görülen, elle tutulan maddeden ibaret gören ve hayatın gayesini bu dünyada haz, konfor ve güç elde etmekle sınırlayan bir zıhniyetle karşı karşıyayız: sekülerlik. Bu anlayış, metafiziği, ilahî olanı, gaybı dışarılar ve insanı yalnızca biyolojik ve psikolojik bir varlık olarak tanımlar.

Peki bu dünyacı seküler insan tipinin hayattaki asıl motivasyonları nedir? Ve bu insanlar, ölümden sonra ne olacağını düşünür mü, düşünüyorsa bunu nasıl yorumlar? Bu makale bu sorulara Kur'ân, felsefe ve sosyoloji perspektifiyle cevap aramaktadır.


1. Seküler Düşüncenin Temel Varsayımları

Sekülerlik, "bu dünya için, bu dünya aracılığıyla, bu dünya sınırları içinde" bir hayat kurma iddiasındadır.

  • Ahlaki görecelilik: Tanrı olmadığı için mutlak doğrular yoktur.

  • Kozmik anlamsızlık: Evrenin bir amacı yoktur, dolayısıyla insan da anlamını kendi icat eder.

  • Haz ve verimlilik odaklı hayat: Mutluluk, bedensel ve duygusal tatminle ölçülür.

  • Özgürlük fetişizmi: Kutsal, ahiret veya ilahî sınırlar kabul edilmez.

Bu anlayış, Batı Aydınlanması sonrası pozitivist bilimsel düşünceyle birlikte kurumsallaşmış ve modern dünyanın egemen ideolojisine dönüşmüştür.


2. Seküler Bireyin Hayattaki Motivasyonları

a) Bireysel Kariyer, Statü ve "Kendini Gerçekleştirme" Safsatası

Modern seküler birey için en yüce amaç, "kendini gerçekleştirme" adı altında maddi güç, sosyal statü ve mesleki başarıdır. Bu kavram, Abraham Maslow’un ihtiyaçlar teorisinde en üst basamakta yer alır ve kişinin potansiyelini yaşaması olarak tanımlanır. Ancak bu söylem zamanla şu üç safsatayı doğurmuştur:

Bireyin tanrılaştırılması: Kendi tutkularını, isteklerini en yüce değer sayan insan tipi ortaya çıkmıştır. Bu, nefsin ilah edinilmesi anlamına gelir (bkz: Furkan, 43).

Sınırsız özgürlük yanılgısı: “Ben ne istersem oyum” anlayışı, tüm kutsal ve ahlaki sınırları yıkmıştır.
Hazzı hakikat yerine koymak: Nefsini tatmin eden kişi, “kendimi gerçekleştirdim” sanmaktadır. Oysa bu, heva uğruna kendini tüketmektir.

Kur’an’ın gösterdiği yol ise bunun tam tersidir:

"Nefsini arındıran gerçekten kurtuluşa ermiştir." (Şems, 9)


Gerçek “kendini gerçekleştirme”, Allah’a yönelmek ve nefsini terbiye ederek kemale ermekle mümkündür.

Seküler zihin, bu geçici dünya için sahte bir özgürlük ve anlam peşinde koşarken, aslında kendi ebedi azabını satın alır. Kur’an’ın ifadesiyle:


“Onlar cehenneme gideceklerdir. Orası ne kötü bir varış yeridir.” (Âl-i İmrân, 162)


Bu dünyada 'kendini gerçekleştirme'yi putlaştıranlar, eğer tevbe etmezlerse, geçici bir süreliğine bu dünyada yaşadıklarıyla yetinirler; sonra da cehennemde kalıcı olarak 'kendilerini gerçekleştirme' azabıyla karşılaşırlar. Beyinsizliklerinin karşılığını orada tam olarak alırlar. Günümüzde seküler birey için en yüce amaç, "kendini gerçekleştirme" sıfatı altında maddi güç, sosyal statü ve mesleki başarıdır.

b) Tüketim ve Haz

Güzellik, zevk, moda, tatil, yemek, cinsel deneyim gibi unsurlar hayatın anlamı olarak sunulur. Seküler birey için "iyi hayat", en çok tüketenin hayatıdır.


c) Toplumsal Kabul ve Onay

"Ben kimim?" sorusu, sosyal medya beğenileri ve toplumdaki görünürlük üzerinden cevap bulur. Gerçek benlik, kamunun takdirine endekslenmiştir.

d) Özgürlük Kurgusu

Sınırsız bireysel özgürlük, ilahî sınırların reddiyle tanımlanır. Bu dünyada ne istersem yapabilmeliyim anlayışı, seküler özgürlük tanımını şekillendirir.



3. Seküler Düşüncenin Ölüm ve Ahiret Anlayışı

a) Ölümü Yokluk Gibi Görmek

Seküler bireylerin çoğu ölümden sonrasına dair bilinçli bir inanca sahip değildir. Onlara göre ölüm, organizmanın fonksiyonlarını yitirmesidir. Ruh, hesap, ebediyet yoktur.

b) Ölüm Korkusunu Bastırmak

Ölümü yüzleşilecek bir hakikat değil, kaçınılması gereken psikolojik bir tehdit olarak algılarlar. Bu nedenle ya ölüm mizaha vurulur ya da hiç konuşulmaz.

c) "Ahiret Varsa da Ben Temiz Biriyim" Aldanışı

Ölümden sonrasını tamamen reddetmeyen bazı sekülerler ise şuna benzer bir mantıkla kendilerini garantiye almaya çalışırlar:

"Varsa da ben kimseye zarar vermedim, kalbim temiz, sorun yaşamam." Oysa bu, Kur'an'ın ifşa ettiği çok büyük bir aldanıştır (bkz: Nisa 49, Kehf 35-36).

Kur'ân bu konuda net bir ayrım yapar:

"İnsanlardan kimi, 'Rabbimiz! Bize dünyada ver' der. Böyle kimsenin ahirette bir nasibi yoktur. Onlardan kimi de, 'Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru' der." (Bakara, 200-201)

Bu ayet, sadece bu dünyayı isteyenlerin ahirette nasipsiz kalacağını; hem bu dünya hem ahiret isteyenlerin ise kurtuluşa yöneldiğini gösterir. Seküler zihniyet bu ayrımda ilk gruba dühar olur.


3.5. Sadece Dünya Hayatını İstemenin Aklî ve İmanî Zaafı

Kur'an, sadece bu dünya güzelliğini isteyenlerin ahirette hiçbir nasibi olmadığını bildirerek, onların isteğinin hem basit hem de büyük bir yanılgı olduğunu vurgular. Çünkü bu tutum:

  • Eksiktir: İnsan sadece bedenden ibaret değildir; ruhu ve ebedî yönü vardır. Yalnız dünya isteyen kişi, varlığının asıl boyutunu inkâr etmektedir.

  • Akılsızcadır: Sonsuz olan ahireti, geçici dünya nimetlerine feda etmek apaçık bir ahmaklıktır. Bu, altını bırakıp teneke almaya benzer.

  • İnançsızlıktır: Kâinatın sahibi olan Allah’ı ve O’nun verdiği ebedî yurdu yok saymak, kalbin mühürlenmesine yol açar.

Oysa hem dünya hem ahiret isteyen kişi, gerçek anlamda hikmetli ve dengeli davranmış olur. Çünkü Allah Teala kendisine böyle dua edilmesini öğütlemiştir:

"Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru." (Bakara, 201)

Bu dua, müminin hem dünya hem de ahiret nimetlerini ölçülü ve bilinçli bir şekilde istemesi gerektiğini gösterir. Sadece dünyayı isteyen ise hem Allah’tan uzak kalır hem de ebediyetini heba eder.


4. Değerlendirme ve Sonuç

Seküler düşünce, insana bu dünya için sünî bir anlam, sınırsız bir özgürlük ve geçici bir haz vadediyor. Fakat bu düzenin ucu, yokluğa, anlamsızlığa ve nihayetinde hüsrana çıkıyor.

Kalbi temizlik, zararsızlık gibi kavramlar, Allah'a iman ve kullukla taçlandırılmazsa, kurtuluş vesilesi değil, ancak bir aldanma aracı olur. Gerçek huzur ve anlam ise ancak Allah'a teslimiyet, ahirete iman ve âdil bir hesaba hazırlıkla mümkündür.

"Asra yemin olsun ki insan ziyan içindedir. Ancak iman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna." (Asr, 1-3)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...