Basiretle Tebliğ ve İmtihanın Adaleti: Yusuf 108 ve En‘âm 104 Işığında Tevhidî ve Kelamî Bir İnceleme
Basiretle Tebliğ ve İmtihanın Adaleti: Yusuf 108 ve En‘âm 104 Işığında Tevhidî ve Kelamî Bir İnceleme
Giriş
Kur’an, sadece inanç esaslarını bildirmekle kalmaz; aynı zamanda bu esasların nasıl anlatılması gerektiğini, insanın nasıl muhatap alındığını, niçin sorumlu tutulduğunu ve imtihanın hangi adil temele dayandığını da ortaya koyar. Bu bağlamda Yusuf Suresi 108. ayet ve En‘âm Suresi 104. ayet, tebliğin usulü ile imanın sorumluluğu arasındaki dengeyi kuran iki temel ayettir. Bu yazıda bu iki ayet üzerinden Kur’an’ın tebliğ stratejisini ve kelamî düzlemde imtihanın dayandığı adalet ilkesini açıklayacağız.
1. Tebliğde Basiret Esası (Yusuf 108)
“(Resûlüm!) De ki: Bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar, basiretle Allah’a davet ederiz. Allah, her türlü eksiklikten uzaktır. Ben müşriklerden değilim.”
(Yusuf Suresi, 108. Ayet)
Ayetin Tahlili:
"Bu benim yolumdur": Sadece inanç değil, bu inancı iletme yöntemi de vahiy ile belirlenmiştir.
"Ben ve bana uyanlar": Sadece Peygamber değil, tüm mü’minler de bu davetin taşıyıcısıdır.
"Basiret ile davet ederiz": Kör taklit değil, ilme, delile, hikmete dayalı çağrıdır.
Basiret (بصيرة), kalp gözüyle hakikati net ve sağlam şekilde kavrayabilme demektir.
Bu ayetle Kur’an, imanın akıl, fıtrat ve tecrübeye hitap eden yönünü vurgular. Yani İslam sadece “inan” demez; neden inanılması gerektiğini de açıklar.
2. Basiret Geldi, Seçim Artık Kula Ait (En‘âm 104)
“İşte size Rabbinizden basiretler geldi. Kim basiretle görürse, kendi lehine; kim körlük ederse, kendi aleyhinedir. Ben üzerinizde bekçi değilim.”
(En‘âm Suresi, 104. Ayet)
Ayetin Tahlili:
“Basiretler geldi”: Artık hakikat görünür hale gelmiştir. Kur’an ayetleri, olaylar, tevhidî düzen hepsi "basiret" vasıtasıdır.
“Kim görürse kendi lehine, kim görmezse kendi aleyhine”: Bu, imtihan sisteminin temelidir.
“Ben üzerinize bekçi değilim”: Peygamberin görevi zorla iman ettirmek değil, hakikati açıkça sunmaktır.
Bu ayet, üç temel ilkeyi gösterir:
Vahiy gelmiş, hüccet tamam olmuştur.
İrade ve değerlendirme sorumluluğu kula aittir.
Kimse zorla doğru yola sokulmaz, ancak hakikat açıklanır.
3. Kelamî Yorum: İmtihanın Adaleti
Bu iki ayet, kelam ilminde şu temel prensibi destekler:
“İmtihan ancak delil geldikten sonra adil olur.”
Allah Teâlâ, insanlara:
Fıtrat (yaratılış kabiliyeti),
Aklî istidat,
Vahiy ve peygamberlik gibi yollarla hakkı bilme imkânı verir.
Yani önce basiret gönderilir, sonra imtihan başlar.
İmam Gazâlî bu konuda şöyle der:
“Allah, tekliften önce hüccet gönderir. Hüccetin gelişinden sonra insanlar mazur sayılamaz.” (el-Münkız mine’d-Dalâl)
4. Günümüz İçin Dersler
Bugün de mü’minin görevi:
Sosyal medyada kör tartışmalarla değil,
Basiretli, hikmetli, delilli bir şekilde,
Karşısındakinin fıtratına ve aklına hitap ederek
tevhid davasını taşımaktır.
Aynı zamanda, kendisine sunulan bu basiret nimetini değerlendirmeyen her insan, sadece kendine zulmetmiş olur.
Sonuç
Yusuf 108 ve En‘âm 104, Kur’an’ın davet sistemini ve imtihan ahlâkını özetler:
Basiret ile tebliğ,
İrade ile kabul,
Sonuçta hesap ve sorumluluk…
Bu sistemde ne zorlama vardır, ne delilsiz inanç, ne de keyfî yargı… Her şey, basiretle görmeye ve aklen anlamaya dayanır.
İslam, bir kalp körlüğü değil, bir hakikat açıklığı dinidir.
“Gerçekten bu Kur’an, insanları en doğru olana yönlendirir.” (İsrâ Suresi, 9. Ayet)
Yorumlar
Yorum Gönder