Namazın Rükû Temelli Yapısı ve "Yahudi Namazı" İddiasına Kur’anî ve Tefsirî Reddiyemiz
Mustafa İslamoğlu'nun "Müslümanlar namazı Yahudilerden aldı" şeklindeki iddiası, sadece ilmî değil, aynı zamanda aklî ve tarihî açıdan da ciddi zaaflar içeren bir söylemdir. Bu iddianın dayandığı kaynak ise Kur’an ya da sahih hadisler değil, doğrudan oryantalist bir propagandaya hizmet eden Kanadalı Ben Abrahamson’un hazırladığı "Illustrated Prayer Guide" (Resimli Namaz Rehberi) adlı çalışmadır.
Bu kitapçıkta, güya İslam’daki her namaz hareketine karşılık Yahudilikten bir benzer eşleştirilmiş ve böylece namazın “Yahudi kökenli olduğu” mesajı verilmek istenmiştir. Ancak bu eşleştirmeler hem gerçek Yahudi ibadet pratiğini yansıtmamakta, hem de İslam’ın özgün ibadet sistemine kasıtlı bir indirgeme çabası içermektedir.
Yahudi İbadetinde Rükû Var mı? Gerçek Nedir?
Hayır. Yahudi ibadet sisteminde:
Dua ayakta edilir ve bazen hafif eğilmelerle süslenir.
Ancak İslam’daki gibi sistemli, belirgin ve eğilerek yapılan bir rükû yoktur.
Özellikle belden 90 derece bükülerek yapılan rükû uygulaması Yahudi kaynaklarında yer almaz.
Bu nedenle Yahudilerin namazında rükû olmadığı gibi, o ibadetlerin hiçbir birimi “rekât” olarak da adlandırılmaz.
Dolayısıyla, İslamoğlu'nun bu propagandayı referans alarak yaptığı kıyaslama, hem fıkhî olarak geçersiz, hem de tarihi gerçekliğe aykırıdır.
Kur’an Ne Der? Bakara 43. Ayet
“Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve rükû edenlerle beraber siz de rükû edin. (Bakara 2/43)
Bu ayet doğrudan Yahudilere hitap eder ve artık eski ibadet şekillerini terk ederek, rükû eden ümmet olan Müslümanlarla birlikte ibadet etmelerini emreder. Bu emir, onların kendi sistemlerini değil, İslam’ın ibadet sistemini kabul etmeleri gerektiğini bildirir. Bu yönüyle ayet, İslamoğlu’nun iddiasının tam zıddı bir mana taşır.
Elmalılı Hamdi Yazır Ne Der?
Elmalılı Hamdi Yazır, bu ayetin tefsirinde yalnızca Yahudilerde rükû olmadığını değil, rükû ile namazın yalnızca İslâm’a ait olduğunu da açıkça belirtir. Aynen şöyle der:
"Bundan başka bir de namazı dosdoğru kılınız ve zekatı veriniz. Hem rükû edenlerle, yani Müslüman cemaat ile beraber rükû ediniz, eğiliniz, rükû’lu namaz kılınız. Bunda, hem o namazın başka değil, İslâm’ın namazı olduğuna tenbih hem de cemaatin varlığına işaret vardır. Çünkü rükû ile namaz İslâm dinine mahsustur ve bunun için namazın bölümleri buna bağlı olarak rek’at diye isimlendirilmiştir. Ve burada ‘rükû ediniz’, ‘namaz kılınız’ mânâsını ifade etmiştir."
Ve devamla şöyle der:
"Şu halde yalnız rükû (eğilmek) ibadet olmaz. Yahudi ve Hıristiyanlar namazlarında kıyamdan doğrudan doğruya secdeye giderler, rükû etmezler. Rükû, sırtı ile beraber boynunu öne eğmektir. Lûgat bakımından secdeye kadar varabilirse de şer’an (dinen) normali belinden bir dik açı vaziyetinde bükülmektir. Kıyamdan secdeye kapanmakta bir itidalsizlik vardır ki, bunu rükû tamamlar. Ve bu şekilde Müslümanın namazı, kalbin düzelme ve temizlenmesiyle beraber bir mi’racı olduğu gibi, bedene ait hareketlerin de ta’zimi, ağırbaşlılık ve sükûneti ifade eden her kısmını içerir. Beşer ömrünün geçişini ne güzel tasvir eder. Ciddî olarak namaz kılmak, zekât vermek, cemaate devam etmek; hakkı gizlemekten ve hakkı bâtıl ile bulamaktan men eder."
Rükû ve Rekât: Kavramsal Bağ
“Rekât” kelimesi doğrudan rükû kökünden gelir. Bu da şunu ifade eder:
Eğer bir ibadet biriminde rükû yoksa, o ibadet “rekât” da değildir.
İslam’daki namazın birimleri rükû ile tanımlandığı için ona “rekât” denir.
Yahudi ibadetinde rükû olmadığından, bu ibadetler “rekât” olarak adlandırılamaz.
Dolayısıyla, “namaz Yahudilerden alındı” iddiası yalnızca tarihî değil, kavramsal olarak da çürütülmüştür.
Cemaat, Ta'zim ve Bedenin Mi’racı
Elmalılı, rükû’nun sadece bedensel bir eğilme değil; kalbin huşûsu, aklın teslimiyeti ve cemaatle beraber olmanın sembolü olduğunu ifade eder. Şöyle der:
“Ve bu şekilde Müslümanın namazı, kalbin düzelme ve temizlenmesiyle beraber bir mi’racı olduğu gibi, bedene ait hareketlerin de ta’zimi, ağırbaşlılık ve sükûneti ifade eden her kısmını içerir.”
Bu yönüyle namaz, şekilci bir ibadet değil, tefekkür, saygı ve içsel dönüşümün bir yoludur. Yahudi ibadetinde bu birlik ve içsel boyut da eksiktir.
Sonuç: İddia mı? İftira mı?
Mustafa İslamoğlu’nun bu iddiası:
Kur’an’a aykırıdır,
Sünnetle çelişir,
Elmalılı gibi klasik ulemanın açık beyanlarına terstir,
Ve en önemlisi, oryantalist propaganda kitaplarına dayalıdır.
İslam’ın namazı, ne Yahudilikten ne başka bir gelenekten alınmıştır. Namaz, vahyin doğrudan emridir ve sünnetle şekillendirilmiştir. Yahudi ibadet sistemiyle benzerliği değil, ondan farklılığı ve üstünlüğü Kur’an’da açıkça beyan edilmiştir.
"Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin." (Bakara 2/43)
Bu ayet, modernist bir iddianın değil, Sünnî bir itikadın ve Kur’anî bir duruşun ifadesidir.
Yorumlar
Yorum Gönder