Modern Dünyanın Yeni Putu: Pozitivist Bilimcilik Üzerine Derin Bir Eleştiri
Giriş: Görünüre Tapmak
Modern dünyada bilim, artık sadece bir bilgi edinme yolu olmaktan çıkmış, adeta kutsal bir otoriteye dönüşmüştür. "Pozitivist bilimcilik" (scientism), bilimi sadece yöntemsel bir faaliyet olarak değil, tek gerçeklik ölçüsü olarak yücelten bir ideoloji haline gelmiştir. Ancak bu ideolojinin temelleri, kuantum fiziği, kaos teorisi ve Big Bang gibi gelişmelerle çoktan sarsılmış olmasına rağmen, dünyanın her yerinde hâlâ sesi en gür çıkan görüş olmaya devam ediyor. Peki neden?
1. Tarihsel Miras ve Batı Merkezcilik
Pozitivizm, 19. yüzyılda Batı'nın sanayi devrimi ve teknolojik sıçramasıyla birlikte yükseldi. Auguste Comte ve takipçileri, dünyayı sadece "gözlenebilir olgular" üzerinden anlamaya çalıştı. Bu, Tanrı'yı ve metafiziği dışarılayan bir bakış oldu. Batı'nın teknik başarısı, bu felsefenin doğruluğu gibi sunuldu ve dünyanın geri kalanına empoze edildi. Bugünkü bilim çevrelerinin büyük çoğunluğu, bu pozitivist mirasın devamı niteliğindedir ve aynı dışlayıcı paradigmayı sürdürmektedir.
2. Teknik Başarının Felsefeye Mal Edilmesi
Pozitivist bilimciler, teknik başarıları (elektrik, internet, uzay yolculuğu vb.) kendi felsefelerinin bir sonucu gibi gösterir. Hâlbuki teknik, gerçekliği anlamaktan ziyade onu kontrol etmeye yöneliktir. Gerçekliğin anlamı, niyeti ve gayesi teknikle değil, hikmetle anlaşılır. Firavun'un da teknik imkanları, piramit inşaatları, mühendisliği vardı; ama bu onu hakikate ulaştırmadı. Yani bir roketin Mars'a inmesi, evrenin anlamını çözdüğümüz anlamına gelmez. Ama kamuoyu bu farkı ayırt edemez hale getirildi.
3. Eğitim Sistemlerinin Dogmatik Yapılanması
Bugün dünyadaki birçok okulda bilim, nötr ve nesnel bir bilgi alanı olarak sunulmakla birlikte, metafizik ya da vahiy temelli bilgi tümden dışlanır. Gençler sadece "görünür olanın" gerçek olduğuna inandırılır. Bu da pozitivist bilimciliği bir nevi resmî ideoloji haline getirir. Üstelik bu süreç, sadece alternatif görüşleri dışlamakla kalmaz; aynı zamanda felsefe tarihini, epistemolojiyi ve bilgi kuramlarını da ya inkar eder ya da çarpıtarak sunar. Böylece öğrenciler, hakikat arayışının zengin tarihsel mirasından tamamen koparılır.
4. Alternatif Epistemolojilerin Bastırılması
Gazâlî, Fahreddin er-Râzî, Mâturidî gibi İslam alimlerinin vahiyle uyumlu ve aklı yücelten bilgi kuramları ya unutturulmuş ya da bilinçli şekilde karalanmıştır. Bu noktada inkar edilen yalnızca alternatif görüşler değil, aynı zamanda vahyi de içeren hakiki epistemolojinin kendisidir. Çünkü pozitivist paradigma, yalnızca metafiziği değil, aklî muhakemeyi de araçsallaştırarak insanı salt duyulara ve ölçülebilir verilere mahkûm eder. Oysa gerek İslam geleneğinde gerek klasik felsefede bilgi, sadece gözleme değil, aklın ve ruhun derinliklerine dayanırdı. Bugün ise bilim adamı denilince sadece seküler bir prototip akla gelir. Bu da tek tipçi, indirgemeci ve monolitik bir bilgi algısı yaratır.
5. Seküler Düzenin Meşruiyet Dayanağı
Pozitivist bilimcilik, laik ve seküler düzenin temel taşıdır. Tanrı'yı hayattan çıkarmak, ahlakı bireyselleştirmek, hayatı salt maddeye indirgemek isteyen bir dünya görüşü, kendi meşruiyeti için alternatif hakikat kaynaklarını dışlamak zorundadır. Bu nedenle pozitivizm, sadece dini değil, vahyi de içeren köklü epistemolojik gelenekleri, aklî muhakemeyi ve felsefi derinliği bilinçli şekilde dışlamış ya da karikatürleştirerek itibarsızlaştırmıştır. Bilimin karşısına "vahiy" koymak, bu ideolojik yapıyı sarsacak nitelikte bir tehdit haline geldiği için bilimcilik körü körüne, hatta dogmatik bir imanla savunulmaktadır.
6. İnsan Psikolojisinin Rahatını Kaçırmama Hali
Modern insan hızlı yaşamak, konfor alanını terk etmemek ve haz alarak var olmak ister. Bilimcilik, bu anlayışa tıpatıp uyar: sorgulama, manayla yüzleşme, nefisle mücadele yoktur. "Bilim diyorsa doğrudur" mantığı, insana yalancı bir huzur sağlar. Beden rahat ederken ruh ve kalp ölür. Bu da sistemin sürmesini sağlar; çünkü ölmüş vicdanlar ve uyuşmuş kalpler sorgulamaz.
7. Çöken Temeller: Kuantum, Kaos, Big Bang
Oysa bilimcilik, dayandığı temelleri kendisi çökerten çok sayıda gelişmeyle ciddi biçimde sarsıldı. Kuantum fiziği, evrende mutlak nedenselliğin geçerli olmadığını; olayların belirli bir ölçüde belirsizlik taşıdığını ortaya koyarak determinizme ağır bir darbe vurdu. Kaos teorisi, küçük başlangıç şartlarının büyük sonuçlar doğurabileceğini göstererek evrendeki karmaşıklığın mekanik bir düzende açıklanamayacağını ortaya koydu. Big Bang teorisi ise evrenin ezelî olmadığını, bir başlangıcı olduğunu bilimsel olarak kabul ettirerek materyalist ezeliyet iddialarını çürüttü. Tüm bu gelişmeler, klasik pozitivist anlayışın temel varsayımlarını geçersiz kılarken, bilim çevrelerinin çoğu bu sarsıntıları görmezden gelmeye ya da yüzeysel yorumlarla geçiştirmeye devam ediyor.
Kuantum Fiziği: Nedensellik ilkesini sarstı. Klasik fizikte evrendeki her olayın belirli bir nedeni ve sonucu olduğu düşünülürken, kuantum düzeyinde bu kesinlik ortadan kalkar. Elektron gibi temel parçacıkların davranışları ancak olasılıklar üzerinden tahmin edilebilir; hangi anda, nerede bulunacakları tam olarak belirlenemez. Bu durum, determinizmin temel dayanağı olan 'her şeyin bir sebebi vardır' ilkesini sarsmış, evrendeki olayların ilahi takdir ve müdahale için açık kapı bırakan bir yapı taşıdığını göstermiştir.
Kaos Teorisi: Deterministik sistemin sınırlarını gösterdi. Klasik fizik anlayışına göre, bir sistemin başlangıç koşulları tam olarak bilindiğinde gelecekteki tüm davranışları kesin biçimde öngörülebilir. Ancak kaos teorisi, bu anlayışın pratikte işe yaramadığını ortaya koydu. Çünkü bazı sistemlerde başlangıç koşullarındaki çok küçük değişiklikler bile büyük ve öngörülemez sonuçlara yol açabilir. Bu da evrenin tümüyle mekanik ve kontrol edilebilir bir düzende işlemediğini, belirli seviyelerde karmaşıklık ve belirsizlik içerdiğini gösterir. Dolayısıyla kaos teorisi, evrendeki işleyişin sırf deterministik ilkelerle açıklanamayacağını ve bu sistemlerde irade, tercih ve müdahale için alan açıldığını ispatlamıştır.
Big Bang: Evrenin ezelî olmadığını kanıtladı, başlangıç gerektirdi. 20. yüzyılın başlarında geliştirilen bu teori, evrenin sabit ve sonsuz olduğu yönündeki klasik materyalist varsayımları kökten sarstı. Genişleyen evren gözlemleri ve kozmik arka plan ışıması, evrenin bir zamanlar aşırı yoğun ve sıcak bir noktadan meydana geldiğini gösterdi. Bu durum, evrenin sonradan yaratıldığına dair güçlü bilimsel deliller sundu. Başlangıcı olan her şeyin bir başlatıcıya ihtiyaç duyduğu fikriyle birleştiğinde, Big Bang teorisi, ilahi yaratılış düşüncesine bilimsel bir zemin kazandırmış oldu. Materyalistler bu durumu hâlâ açıklamakta zorlanmakta ve teoriyi ya görmezden gelmekte ya da evrensel bir zorunlulukla izah etmeye çalışmaktadır.
Tüm bunlar metafiziğe kapı aralarken, bilimciler bu gerçeği görmemezlikten geliyor.
Sonuç: Bilimin Yerine Değil, Haddine Davet
Bilim, Allah'ın yarattığı kevnî ayetleri anlamak için vazgeçilmez bir araçtır. Ancak bu aracı ilah konumuna yükseltmek, Musa aleyhisselam'ın kavminin buzağı heykeline secde etmesinden farklı değildir. Zira burada da gözle görülebilen, elle tutulabilen somut bir şeye kutsallık atfedilmektedir. Bugün de benzer şekilde, laboratuvarlar, teleskoplar ve bilimsel göstergeler çevresinde 'modern tapınma ritüelleri' düzenlenmekte; bilimsel teoriler sorgulanamaz kutsal dogmalara dönüştürülmektedir. Bilim adamları neredeyse modern rahipler gibi yüceltilmekte, söyledikleri her şey mutlak doğruymuş gibi kabul görmektedir.
Bu durumda artık çıplak gerçeklik, anlamdan ve değerden soyutlanmış bir biçimde yüceltilmekte, hakikatin yerini putlaştırılmış bilgi almaktadır. İnsanlar, kalplerinde hakikati aramak yerine mikroskopların, teleskopların ve laboratuvarların önünde eğilmeye yönlendirilmekte; bilgi, hikmetten koparılmakta; teknik başarılar, anlamın önüne geçirilmektedir.
Artık mesele, bilimi inkâr değil; bilim tapınmasının maskesini düşürmektir. Bilimi yerine koymak değil, haddini bildirmektir.
Bunun için de şu şarttır:
Vahiy, akıl ve fıtrat üçgeninde yükselen bir hakikat arayışı.
Pozitivist bilimciliği yıkan da, gerçek anlamda insanlığı kurtaracak olan da budur.
Yorumlar
Yorum Gönder