Ana içeriğe atla

Vesilecilik ve Nedensellik: Gazzâlî, Kuantum Fiziği ve Sudûr Nazariyesi Bağlamında Bilimsel ve Teolojik Bir Analiz

 Vesilecilik ve Nedensellik: Gazzâlî, Kuantum Fiziği ve Sudûr Nazariyesi Bağlamında Bilimsel ve Teolojik Bir Analiz

1. Giriş: Sebepler, Tesir ve Yaratma Sorunu

Evrenin işleyişine dair en temel soru şudur: Bir şey neden olur? Daha açık ifadeyle: Gözlemlenen olaylar gerçekten sebep-sonuç zincirine mi bağlıdır, yoksa bu zincirin arkasında daha büyük bir fail mi vardır? Bu soru sadece bilimsel değil, aynı zamanda felsefî ve inançla ilgili temel bir meseledir.

Bu yazı, İslâm düşüncesinde önemli bir yeri olan "vesilecilik" (occasionalism) anlayışını ele almakta ve bu anlayışı hem kelâmî (akidevi), hem felsefî, hem de bilimsel (özellikle kuantum fiziği bağlamında) açıdan değerlendirmektedir. Gazzâlî, Fahreddin er-Râzî ve Elmalılı Hamdi Yazır’ın eserleri temel alınmakta, sudûrcu filozofların görüşleriyle karşılaştırmalı olarak analiz yapılmaktadır.

Önemli Vurgu: Modern literatürde, Gazzâlî gibi kelâmcılar sıklıkla "bilim karşıtı" olarak sunulurken, sudûrcu filozoflar (Farabî, İbn Sînâ vb.) "aklî düşüncenin öncüleri" olarak tanıtılır. Oysa bu büyük bir çarpıtmadır. Çünkü sudûr nazariyesi hem metafizik düzlemde tutarsız, hem de modern bilim açısından yanlışlanmıştır. Buna karşılık Gazzâlî’nin görüşleri, 20. yüzyıldan itibaren kuantum fiziği ve modern kozmoloji ile büyük ölçüde uyum göstermektedir.

2. Aristoteles’in Dört Neden Kuramı ve İslam Felsefesi

Aristoteles, varlıkların oluşunu dört nedene bağlamıştı:

  • Maddî neden (madde)

  • Sûrî neden (form)

  • Gâî neden (amaç)

  • Fâil neden (yapan, fail)

İslam filozofları bu şemayı benimsemiş fakat özellikle fâil neden konusunda farklı yollar izlemişlerdir. Farabî ve İbn Sînâ gibi isimler, Allah’ın evreni doğrudan değil, zorunlu olarak ilk aklı yaratması ve ondan da evrenin sudûr etmesi şeklinde açıklamışlardır.

3. Gazzâlî ve Vesilecilik: Sebep Değil, Fail Etkindir

Gazzâlî, bu anlayışa karşı çıkar. Ona göre ateşin yakması, bıçağın kesmesi gibi olaylar kendi başlarına etkili değildir. Sebepler sadece görünüşte vardır, asıl tesir Allah’a aittir. Bu anlayışa göre:

  • Ateş yakmaz, Allah yakar.

  • Su söndürmez, Allah söndürür.

  • Göz görmez, Allah görmeyi yaratır.

Bu görüş “vesilecilik” ya da “occasionalism” olarak adlandırılır. Olaylar arasındaki süreklilik, insan zihninin alışkanlığıyla kurduğu bir bağdır; zorunluluk değildir.

4. Fahreddin er-Râzî: Varlıkların Tüm Kaynağı Tek Vâcib

Fahreddin er-Râzî’ye göre Allah dışındaki her varlık mümkündür, yani zatı gereği var olamaz. Her mümkün varlık ise bir müessire, yani dış bir yaratıcıya muhtaçtır. Böylece:

  • Her şey hâdistir (sonradan var olmuştur).

  • Sadece Allah ezelîdir.

  • Allah’tan başka hiçbir şey zorunlu değildir.

Bu delil, sadece tevhidi değil, aynı zamanda yaratma fiilinin sürekli olduğunu da ispatlar.

5. Elmalılı’nın Yorumu: Yaratma ve İbdâî Fiil

Elmalılı Hamdi Yazır, En’âm 101. ayetinde “göklerin ve yerin yaratıcısı” ifadesi üzerinde durur. Allah’ın yaratması örneksizdir. Madde, form, örnek gerekmez. İlk yaratma “ibdâî”dir ve bu yaratmada ne maddî ne de sûri neden aranabilir. Sebepler, ancak Allah’ın dilediği şekilde işlemesine bağlı olarak anlam kazanır.

6. Sudûr Nazariyesinin Bilimsel ve Teolojik Açıdan Eleştirisi

Sudûrcu filozoflar, evrenin Allah’tan taşma suretiyle meydana geldiğini savunur. Bu durumda yaratma iradeye değil, zorunluluğa dayanır. Ancak bu düşünce:

  • Allah’ı iradesiz bir ilke hâline getirir.

  • Evreni de zorunlu ve ezelî yapar.

  • Tevhidi bozar.

Dahası, modern bilim özellikle Big Bang ile evrenin bir başlangıcı olduğunu gösterdiğinden, sudûr görüşü kozmolojik olarak da yanlışlanmıştır.

7. Kuantum Fiziği, Gazzâlî’yi Doğruluyor

Gazzâlî’nin zorunlu nedensellik eleştirisi, 20. yüzyılda kuantum fiziği ile bilimsel düzeyde doğrulanmıştır:

  • Heisenberg’in belirsizlik ilkesi, olayların önceden bilinemeyeceğini ortaya koymuştur.

  • Kopenhag yorumu, bir olayın gözlenene kadar sadece ihtimal olduğunu savunur.

  • Max Planck ve Bohr gibi fizikçiler, nedenselliğin sadece gözlem sonrası çıkarım olduğunu belirtir.

Tüm bu gelişmeler, Gazzâlî’nin “alışkanlık zannı nedenselliğe dönüşmemelidir” ilkesini bilimsel olarak destekler.

8. Sudûrculuk: Ne Felsefi Ne Bilimsel Olarak Ayakta Kalabilir

İbn Sînâ, sudûr sistemini aklî temele oturtmaya çalışmış, ancak epistemolojik düzlemde “duyularla zorunlu nedene ulaşılamayacağını” da kabul etmiştir. Bu da Gazâlî’nin eleştirisini haklı çıkarır. Ayrıca:

  • Sudûr sisteminde mucizeler imkânsızlaşır.

  • Zorunluluk ilkesi, Allah’ı özgürlükten yoksunlaştırır.

  • Big Bang, evrenin başlangıcını göstererek sudûru çökertmiştir.

9. Görme ve İşitme Örneğiyle Vesilecilik

Görme fiili, göz, ışık ve sinir sisteminden ibaret değildir. Göz sağlıklı olabilir, ışık olabilir ama Allah dilemezse görme gerçekleşmez. Kur’an şöyle der:

“Onların gözleri vardır ama görmezler.” (A’râf 179)

Aynı şekilde, kulak ve ses mevcut olsa da işitme ancak Allah’ın yaratmasıyla olur. Duyular vesiledir; tesir Allah’a aittir.

10. Sonuç: Tevhid, İlim ve Vesilecilik

Gazâlî’nin vesilecilik anlayışı, hem tevhid akidesini korur hem de modern fiziğin vardığı sonuçlarla örtüşür:

  • Allah’tan başka hiçbir şey tesir sahibi değildir.

  • Nedensellik zorunlu değil, alışkanlıktır.

  • Sebepler yaratılır; sonuçlar Allah’ın dilemesine bağlıdır.

Sudûrculuk ise hem aklen, hem naklen, hem de bilimsel verilerle çökmüştür. O hâlde gerçek tevhide dayalı bir varlık anlayışı için Gazzâlî’nin açtığı yolda yürümek, hem iman hem akıl hem de ilim açısından zaruridir.

“Vesilecilik, Allah’ı her şeyin hakiki faili kabul ederek, hem kalbi hem aklı şirkten koruyan bir tevhid muhafızıdır.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...