Ana içeriğe atla

Sekülerliğin Çöküşü: Ezeli Evren ve Determinizm Efsanesinin Bilimle Yıkılışı

 


Sekülerliğin Çöküşü: Ezeli Evren ve Determinizm Efsanesinin Bilimle Yıkılışı




Giriş: Sekülerliğin Doğuşu ve İddiası



Sekülerlik, Batı tarihinde kilisenin tahakkümüne karşı bir tepki olarak doğdu. Aydınlanma Çağı ile birlikte, dini otoritelerin yerini akıl, gözlem ve deney aldı. Bu süreçte “Tanrı’ya karşı değiliz, dogmalara karşıyız” söylemi öne sürülse de zamanla din dışı (seküler) bir varlık ve bilgi anlayışı benimsendi.


Sekülerliğin varlık zemini iki temel varsayıma dayanıyordu:


  1. Evren ezelidir: Varlık yaratılmamış, hep var olmuştur.
  2. Evren tamamen deterministtir: Her olay kesin sebeplere bağlıdır; dolayısıyla ilahî bir irade veya müdahaleye gerek yoktur.



Bu iki iddia, Allah’a inancı sadece “manevi bir inanç” seviyesine indirdi; akli ve bilimsel zeminini çürütmeye çalıştı.


Ancak 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hem kozmoloji hem fizik alanındaki gelişmeler bu temel dayanakları sarsmakla kalmadı, fiilen çökertti.





I. Ezeli Evren Görüşünün Çöküşü




1. Big Bang Gerçeği



  • 1920’lerde Georges Lemaître’in ortaya koyduğu ilk genişleme modeli, 1965’te kozmik mikrodalga arka plan radyasyonu keşfiyle desteklendi.
  • Bu keşif, evrenin yaklaşık 13.8 milyar yıl önce sıfır hacimden başlayan bir yaratılış anı olduğunu ortaya koydu.



Sonuç:


“Evren ezelidir” iddiası, bilimsel olarak çürütülmüştür.

Evrenin başlangıcı olduğu kesinleşmiştir.


Bu durum, Kur’an’ın şu ayetiyle birebir örtüşür:


“O, gökleri ve yeri yoktan var edendir…” (En’am, 101)





II. Determinist Evren Tasavvurunun Çöküşü




1. Newtoncu Determinizm: Mekanik Evren



  1. yüzyılda Newton fiziği, evreni devasa bir saat gibi gören bir sistem ortaya koydu. Bu anlayışta her şey neden-sonuç zinciriyle açıklanabiliyordu. Laplace bu fikri şöyle ifade etti:



“Eğer evrendeki tüm parçacıkların yerini ve hızını bilirsek, geçmişi ve geleceği tamamen hesaplayabiliriz.”


Bu görüşe göre Tanrı’ya gerek yoktu; evren kendi kendine işleyen bir makineydi.



2. Kuantum Fiziği: Belirsizliğin İlmî İspatı



  1. yüzyılda ortaya çıkan kuantum teorisi, atom altı düzeyde olayların kesinlikle değil, olasılıklarla gerçekleştiğini gösterdi.
    Heisenberg’in Belirsizlik İlkesi şunu ilan etti:



“Bir parçacığın aynı anda hem konumu hem de momentumunu tam olarak bilemeyiz.”


Bu durum, doğada temel bir indeterminizm olduğunu gösterdi.


Sonuç:


Evrende %100 determinizm yoktur.

Olaylar yalnızca madde ve zorunlu yasalarla değil, ihtimal ve müdahale alanıyla da işlemektedir.





III. Felsefî ve Kelâmî Açıklama: Yaratıcıya Dönüş




1. “Yaratılmış” ve “Yönetilen” Bir Evren



Kâinatın başlangıcı varsa, bu başlangıcın nedeni olmak zorundadır.


  • Kendi kendine var olamaz (çelişkidir).
  • Sonsuz nedensellik zinciri de mümkün değildir (teselsül).
  • O hâlde evreni başlatan bir ilk ve mutlak sebep vardır: Allah.



Bu, Kelâm ilminin klasik kozmolojik delilidir:


“Sonradan olan her şeyin bir mucidi (yaratıcısı) vardır; evren de sonradan olmuştur, o hâlde onun bir yaratıcısı vardır.”



2. Determinizmin Çökmesi: İlahi Kudretin Delili



  • Eğer evren tamamen kapalı bir sistem değilse;
  • Eğer bazı olaylar belirsizlik ve ihtimal barındırıyorsa;



O hâlde bu açıklık, ilahî müdahale için bir alan oluşturur.

Gazâlî’nin dediği gibi:


“Ateş yakar, çünkü Allah yakmasına izin verir.”

Yani Allah, sebeplerin sebebidir; kevnî yasalar ise ancak O’nun izniyle işler.





IV. Sekülerliğin Bugünkü Durumu: Suni Teneffüsle Yaşayan Bir İdeoloji



Sekülerlik hâlâ var ama dayandığı teorik zemin çürümüştür. Artık bu sistem:


  • Bilimsel değil; ideolojik bir inatla savunulmaktadır.
  • İnsan fıtratını değil; maddeyi merkeze alır.
  • Metafiziği inkâr ettiği için, hakikati eksik bırakır.



Bugün insanlık:


  • Teknolojiyle gelişti ama anlam kriziyle boğuşuyor,
  • Maddeye taptı ama ruhunu kaybetti,
  • Sekülerliği yüceltti ama hakikati ıskaladı.






Sonuç: Gerçek Aydınlanma Yaratıcıyı Kabulle Mümkündür



Sekülerliğin çöküşü, insanlık için bir fırsattır. Artık:


  • Evrenin yaratıldığı bilimsel olarak kabul görmüştür.
  • Mutlak determinizm çökmüştür.
  • Aklın yolu, imana çıkmaktadır.



Kur’an’ın buyurduğu gibi:


“Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında… akıl sahipleri için gerçekten ibretler vardır.” (Âl-i İmrân, 190)



Gerçek aydınlanma, sekülerliğin karanlığını değil, Allah’ın nurunu rehber edinmektir.


Sekülerliğin Neden Yaşatıldığına Dair Derinlemesine Bir Tahlil




I. Gerçek Çöktü, Algı Yaşıyor: Sekülerliğin Medya Maskesi



Sekülerlik bugün gerçek bir hakikat değil, medyatik bir algı operasyonudur.

Televizyon, dijital platformlar, Hollywood, sosyal medya:


  • Seküler bir dünya tasavvurunu normalleştiriyor,
  • Dinî bakışı “geri kalmışlık” gibi gösteriyor,
  • Allah’tan bahsedenleri “bilim karşıtı, bağnaz” ilan ediyor.



Bu sistem, gerçekle değil, görüntüyle ayakta duruyor.

Zira Batı’nın inşa ettiği seküler medeniyetin en güçlü silahı algı üretmek, hakikati boğmaktır.


“Batıl, hakikatin elbisesiyle gelir.”

(İbn Kayyim)





II. Sekülerliğin Siyasi Hesabı: Hakikatin Korkusuyla Yönetmek



Sekülerlik sadece felsefî değil, aynı zamanda siyasi bir stratejidir.

Çünkü Allah’a iman eden insan, kula kulluk etmez.

Bir toplum Allah merkezli düşünmeye başlarsa:


  • Krallar, zorbalar, sömürgeciler güç kaybeder.
  • İnsanlar itaatlerini yalnız Allah’a verir.
  • Adalet talebi yükselir, zulüm sistemleri sarsılır.



İşte bu yüzden sekülerlik, özellikle Müslüman coğrafyalarda dayatılmakta, eğitimin ve anayasanın temeline yerleştirilmektedir.


“Sekülerlik, halkı değil; egemenleri korur.”

– Sömürge sonrası anayasa tasarımlarının mantığı





III. Sekülerliğin Ekonomik Zemini: Kapitalizmin Dinidir



Sekülerlik, kapitalist sistemin ruhudur.


  • Tüketimi kutsar,
  • Ahlakı değil arzuyu merkeze alır,
  • Parayı, çıkarı ve hazları yüceltir.



Allah inancı ise:


  • İsrafı, zulmü ve sömürüyü reddeder,
  • Fakire hakkını verir,
  • Helal ve haram sınırı getirir.



Bu, küresel şirketlerin işine gelmez. O yüzden sekülerlik, ekonomik bir araç olarak da yaşatılır.


“Allah’a kul olmayan, paraya kul olur.”

(Bediüzzaman)





IV. Nefsin İsyanı: Sekülerlik Vicdanın Susturulmasıdır



Aslında mesele sadece dışarıda değil, insanın içindedir.


  • Allah’a iman, nefsin sınırlandırılması demektir.
  • Sekülerlik ise, nefsin arzularını kutsar.



Bu yüzden insanlar sekülerliği bir “özgürlük” zanneder.

Oysa aslında hakikatten kaçışın adıdır.

Kur’an tam da bunu söyler:


“Hayır! O (Kur’an), gerçeği yalanlamak isteyenlerin hoşuna gitmediği için, ona inanmazlar.”

(Müddessir, 49-50)




V. Hakikati Görmek İstemeyenler: İnkâr Aklî Değil, Ahlâkîdir



Bugün geldiğimiz noktada inkâr, bir bilgi meselesi değil, ahlâkî tercihtir.


  • İnsanlar Allah’ı reddetmiyor,
  • O’na boyun eğmeyi reddediyor.



Çünkü Allah varsa:


  • Hayatın anlamı değişir.
  • Sorumluluk başlar.
  • Hesap ve ahiret gündeme gelir.



Bu ise, keyfi yaşamaya alışmış kitleleri rahatsız eder.

Hakikati görmek istemeyenler, karanlıkta kalmayı tercih eder.


“Onlar hakkı tanıdıkları hâlde inkâr ettiler.”

(Bakara, 146)



VI. Allah’ın Sünneti: Hakikatin Gelişi Zaman İster



Son olarak bilinmelidir ki:

Hakikat hemen galip gelmez.

Allah, imtihan sırrı gereği:


  • Batılın görünüşte yaşamasına izin verir,
  • Ama sonunda onun altındaki çürümüşlüğü ortaya çıkarır.



Kur’an’da şöyle buyurulur:


“Allah hakkı gerçekleştirmek ve batılı yok etmek için ayetlerini böyle açıklıyor.”

(Enfâl, 8)




Sonuç: Sekülerlik Çöktü Ama Diriltiliyor, Fakat Hakikat Galip Gelecek



Bugün sekülerlik, mantıken, felsefen, bilimsel olarak mağlup olmuştur.

Ama medyayla, siyasetle, ekonomiyle, nefisle diriltilmeye çalışılmaktadır.

Fakat bu diriltme bir zombi gibidir: Ruhsuz ve hastalıklıdır.


İnsanlık artık şu soruyu sormak zorundadır:


Evren neden yaratıldı?

Ben niçin varım?

Ölümden sonra ne olacak?


Bu soruların cevabı sekülerlikte değil, Allah’a kulluktadır.

Ve bu gerçek mutlaka galip gelecektir:


“Hayır! Biz hakkı batılın üzerine atarız, o da onun beynini parçalar. Bir de bakarsın batıl yok olup gitmiştir.”

(Enbiyâ, 18)



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...