Basîtretle Davet ve Kur’ân’da Basâir Üzerine
Giriş
Kur’ân-ı Kerîm, hakikatin apaçık delillerle bildirildiği, aklı ve kalbi muhatap alan ilahî bir hitaptır. Bu hitabın muhatabı olan insan ise sadece duyularıyla değil, aklı ve kalbiyle de idrak etmekle yükümlüdür. İşte bu noktada basîret kavramı devreye girer. Basîret, zahirî gözün değil, kalp gözünün açık olması demektir. Hakikati sadece görmekle değil, kavrayıp imanla içselleştirmekle mümkün olur. Kur’ân, tebliğ görevini de bu kavrayışa bina ederek Peygamber Efendimiz’e şöyle buyurmuştur:
“قُلْ هَذِهِ سَبِيِلِي أَدْعُو إِلَى اللَّهِ عَلَى بَصِيرَةٍ أَنَا وَمَنِ اتَّبَعَنِي وَسُبْحَانَ اللهِ وَمَا أَنَا مِنْ الْمُشْرِكِينَ” (Yûsuf, 108)
Meal: “De ki: İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar Allah’a basîretle davet ederiz. Allah’ı tenzih ederim; ben müşriklerden değilim.”
(Diyanet Meali)
Bu ayet, davetin basîretle yani bilgi, hikmet ve içgörüyle yapılması gerektiğini bildirir. Peygamber Efendimiz’in metodu hem aklı hem kalbi muhatap alan derinlikli bir davettir.
Kur’ân’da Bildirilen Basiretler (Basâir)
1. Kur’ân’ın Kendisi Bir Basîrettir
“هَذَا بَصَائِرُ لِلْنَّاسِ وَهُدَىً وَرَحْمَةٌ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ” (Câsiye, 20)
Meal: “Bu (Kur’an), insanlar için basîretler, kesin bilgiyle inanan bir toplum için bir hidayet ve rahmettir.”
(Diyanet Meali)
Ayetin sonunda geçen “بَصَائِرُ” (basâiru) kelimesi, hakikati açık eden deliller manasındadır. Kur’an’ın ayetleri, sadece bilgi vermekle kalmaz, kalp gözünü açarak vicdanı da harekete geçirir.
2. Mûsâ’ya Verilen Deliller ve Kitap
“وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَى بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانِ مُبِيِنٍ” (Hûd, 96)
“وَلَقَدْ آَتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ مِنْ بَعْدِ مَا أَهْلَكْنَا القُرُونَ الُأولَى بَصَائِرَ لِلْنَّاسِ وَهُدَىً وَرَحْمَةً لٞعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ” (Kasas, 43)Meal: “Mûsâ’yı mucizelerimizle ve apaçık bir delille gönderdik. Mûsâ’ya, daha önceki nesilleri yok ettikten sonra, insanlar için bir basîret, bir hidayet ve rahmet olmak üzere kitabı verdik. Umulur ki öğüt alırlar.”
(Diyanet Meali)
Buradaki basâir, hem Mûsâ aleyhisselam’a verilen mucizeleri hem de ona indirilen kitap olan Tevratın hidayet dolu mesajlarını ifade eder.
3. Basîretle Görmek: Seçimin Kime Ait Olduğu
“قَدْ جَاءَكُم بَصَائِرُ مِنْ رَبِّكُمْ فَمَنْ أَبْصَرَ فَلِنَفْسِهِ وَمَنْ عَمِيَ فَعَلَيْهَا وَمَا أَنَا عَلَيْكُمْ بِحَفِيْظٍ” (En’âm, 104)
Meal: “Size Rabbinizden basîretler geldi. Artık kim basîretle görürse kendi lehinedir; kim de körlük ederse kendi aleyhinedir. Ben sizin üzerinizde bir bekçi değilim.”
(Diyanet Meali)
Burada hakikatin apaçık delillerle bildirildiği, fakat bunu kabul edip etmemenin insanın iradesine bırakıldığı ifade edilir. Basîretle gören fayda bulur; görmemekte direnen ise zararda olur.
Sonuç
Kur’an’da geçen basîret ve basâir kavramları; ilahî delil, hikmetli öğüt, mucize ve Kur’an ayetleri gibi anlamlarla gelir. Bunlar, insanın kalp gözünü açan, sadece akla değil, kalbe ve vicdana da hitap eden ilahî işaretlerdir.
Basîretle davet etmek, hem sözü hem hâliyle tevhidi temsil etmektir.
Basîretsiz davet kuru ve etkisiz kalır; basîretli tebliğ ise kalpleri diriltir.
Yorumlar
Yorum Gönder