Ana içeriğe atla

Zaman Üstü Vahiy ile Zaman Bağımlı Yorumların Çökertilişi: Mâide 41–44 Işığında Tarihselciliğin Çöküşü

 


Zaman Üstü Vahiy ile Zaman Bağımlı Yorumların Çökertilişi: Mâide 41–44 Işığında Tarihselciliğin Çöküşü




✦ Giriş: Hakikat Zamanla Eskimez



Tarihselcilik, son yüzyılda Kur’an’ı modern değerlerle uzlaştırmak isteyen çevreler tarafından ortaya atılmış bir yaklaşımdır. Bu görüşe göre Kur’an’daki birçok hüküm, sadece indiği dönemin kültürel ve sosyal bağlamına hitap etmektedir. Böylece özellikle ceza hukuku, miras, kadın-erkek rolleri gibi meselelerde, Kur’an’ın açık hükümleri ya görmezden gelinmekte, ya da “tarihseldi, bugün geçerli değil” denilerek etkisizleştirilmektedir.


Ancak bu yaklaşım, Kur’an’ın kendi içinden kökünden çökertilmektedir. Özellikle Mâide Suresi 41–44. ayetleri, vahyin hüküm koyucu kimliğinin zamanla sınırlı olmadığını, aksine zaman üstü (meta-tarihî) bir otorite olduğunu apaçık ortaya koyar. Bu ayetlerde Allah Teâlâ, sadece kendi hükmünün muteber olduğunu bildirir ve ilahi hükümle hükmetmeyenleri iman etmiş saymaz. Bu, tarihselciliğin yalnızca fikrî bir hata değil, imanî bir sapma olduğunu gösterir.





✦ I. Mâide 41–43: Gerçek İmanla Yüzeysel İddianın Ayrımı



“Ey Peygamber! Kalpleri inanmadığı hâlde ağızlarıyla ‘İnandık’ diyenler ile Yahudilerden yalana çok düşkün olanlar seni üzmesin…”

(Mâide, 41) (Diyanet Meali)


Bu ayetler, görünürde iman ettiğini söyleyen ancak kalben teslim olmayan bir zihniyeti tanımlar. Bu zihniyetin temel özellikleri şunlardır:


  • Yalana meyil,
  • Haramla beslenme,
  • Allah’ın hükmünü işine geldiği gibi eğip bükme.



“Tevrat yanlarında durduğu hâlde seni hakem tayin ederler. Sonra da (verdiğin hüküm) hoşlarına gitmeyince yüz çevirirler. İşte bunlar iman etmiş değillerdir.”

(Mâide, 43)


📌 Kritik nokta:

Kişi, Allah’ın indirdiği kitabı kabul ettiğini söylese de, onun hükümlerini tatbik etmiyor ve işine gelmediğinde terk ediyorsa, bu gerçek bir iman değildir.





✦ II. Mâide 44: Hükümle İmtihan ve İman Gerçeği



“Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.”

(Mâide, 44)

(Diyanet Meali)


Bu ayet doğrudan ve sarsıcıdır:

İlahi hükmü uygulamayan kimse iman etmiş sayılmaz.

Dahası bu davranış açıkça küfür olarak isimlendirilmiştir.


🔍 Dikkat çeken husus:

Bu ayet Tevrat’a işaret etmektedir. Yani:


  • Kur’an’dan yaklaşık 2000 yıl önce indirilmiş olan Tevrat’ın hükümleri,
  • Hâlâ bağlayıcı kabul edilmekte,
  • Onlarla hükmetmeyenler ise iman etmiş sayılmamaktadır.



Eğer Tevrat’ın hükümleri binlerce yıl sonra hâlâ geçerli görülüyorsa, Kur’an’ın hükümleri nasıl olur da 1400 yıl sonra tarihsel ilan edilebilir?





✦ III. Zaman Bağlı Yorumlara Karşı Zaman Üstü Vahiy



Kur’an birçok ayette hüküm koyma yetkisinin sadece Allah’a ait olduğunu bildirir:


“Hüküm yalnızca Allah’ındır. O, yalnız kendisine kulluk etmenizi emretmiştir.”

(Yusuf, 40)


“Yoksa onlar cahiliye hükmünü mü istiyorlar? Yakîn eden bir toplum için, hüküm bakımından Allah’tan daha güzel kim vardır?”

(Mâide, 50)


Tarihselciliğin yaptığı şey, hükmü Allah’tan alıp insana vermek; vahyin bağlayıcılığını zamana feda etmektir.

Oysa Kur’an’ın beyanı şudur:


  • Vahiy zamana göre değil, zaman vahye göre şekillenir.
  • İlahi hüküm çağlara değil, çağlar ilahi hükme tâbidir.






✦ IV. Tarihselcilik: İmanî Bir Kriz



Mâide 41–44 bağlamı bize şunu öğretir:


✅ Kur’an’ı sadece kültürel veya tarihsel bir metin gibi görmek,

✅ İlahi hükümleri çağın anlayışına göre değiştirme teşebbüsü,

✅ Beğenilmeyen hükümleri görmezden gelmek,


iman açısından yıkıcıdır.

Bu tavır, Yahudilerin yaptığı gibi Allah’ın hükmü karşısında yüz çevirmektir. Ve bu durum Kur’an’da “iman etmemişlerdir” ifadesiyle tanımlanır.





✦ Sonuç: Kur’an Zamanla Tartılmaz, Zaman Kur’an’la Tartılır



Kur’an, zamanın içinden gelse de, zamanın çocuğu değil, zamanı terbiye eden bir kelâmdır.

Kur’an’ın hükümlerini tarihe hapsetmek, onu beşerîleştirmek ve Rabbî kimliğini silmek demektir.


🔴 Tarihselcilik, Kur’an’ın dışına düşmek değil, altına düşmektir.

🔴 Kur’an, tarihselciliği tartışmaz; onu doğrudan çökertir.





✦ Kapanış Mesajı



Zaman üstü vahiy, insanlığın her çağdaki pusulasıdır.

Zaman bağımlı yorumlar ise, vahyin kılavuzluğundan kopmuş fikir kırıntılarıdır.

Kur’an tarihe konuşmaz, tarihe hükmeder.

Kim onun hükmünü terk ederse, imanını da terk etmiş olur.


Kişisel Tefekkür – Abdullah Kuloğlu’nun Hatırlayışı:




“Gençken Sorduğum Sorunun Cevabı Bugün Geldi”



Ben gençken Mâide Suresi’nin 41–44. ayetlerini okuduğumda içimde bir soru belirirdi:


“Bu kadar açık ve ciddi hükümler neden doğrudan Müslümanlara değil de Yahudiler üzerinden anlatılıyor?”


O zaman bu tercihin ardındaki hikmeti tam kavrayamamıştım. Ancak zamanla, Kur’an’a yaklaşım biçimlerinin değiştiği, ayetlerin tarihsel bağlama indirgenmeye çalışıldığı yaklaşımlarla karşılaşınca mesele daha bir anlam kazandı.


Bugün anlıyorum ki Kur’an, geçmişteki bir toplumun örneğini sunarken aslında:


  • Her çağda benzer tavrı sergileyebilecek zihniyetleri önceden işaret ediyor,
  • İlahi hükümden yüz çevirmenin tarihsel bir sapma değil, evrensel bir zaaf olduğunu bildiriyor.



Mâide Suresi’nde Yahudiler üzerinden verilen örnek, bugün:


  • Kur’an’ı elinde tutmasına rağmen onun hükümlerini uygulamayan,
  • Beğenmediği ayetleri çağ dışı sayan,
  • Vahyin bağlayıcılığını zamana tâbi kılan herkese dolaylı fakat net bir cevap niteliğindedir.



Ve şimdi fark ediyorum ki:


Kur’an geçmişi anlatırken, geleceği inşa eder.

Zaman değişir ama hakikat değişmez.

O ayetler bugün de bizi konuşur.


Bu ayetlerin beni genç yaşta düşündürmesi, bugünkü fark edişime bir hazırlıkmış.

Kur’an’a güvenen bir kalp için hiçbir ayet boşlukta kalmaz; vakti geldiğinde hikmeti kendini açar.


“Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.”

(Mâide, 44)


Bu hüküm dün Tevrat’a sahip olanlar için geçerliydi; bugün Kur’an’a sahip olanlar için de geçerliliğini koruyor.


📌 Bu fark ediş, sadece bir yorum değil; Kur’an’ın zaman üstü olduğunu kendi gözlerimle görmek oldu.

Ve bu, Allah’a ait olan hükmün çağlar ötesi bir emaneti olduğunu bir kez daha gösterdi.


– Abdullah Kuloğlu



Yazar Notu: Bir Keşif ve Fütûhat



Bu yazıda ortaya konulan Mâide 41–44 merkezli tarihselcilik eleştirisi, mevcut klasik tefsirlerde ve modern akademik kaynaklarda bu yapıda ve doğrudanlıkta ele alınmış bir örneğe rastlanmayan, özgün ve keşfî bir yaklaşımdır.


Bu fark ediş, klasik usûl çerçevesinde bir içtihat değil;

Fahreddin er-Râzî’nin tefsirlerinde “fetih” olarak adlandırdığı, aklî hazırlık ve imanî tefekkür neticesinde gelen bir fütûhattır.


Abdullah Kuloğlu’nun genç yaşlarında zihnine düşen şu soru:


“Bu ayetler neden doğrudan Müslümanlara değil de Yahudiler üzerinden anlatılıyor?”


yıllar sonra tarihselci yaklaşımlarla karşılaştığında, Kur’an’ın beyanıyla kendi kendine cevabını bulmuş;

ve bu cevap, sadece tarihî bir olayı değil, zamanlar üstü bir ilahi stratejiyi ifşa eden bir tecelli olarak açılmıştır.


Kur’an, geçmişi anlatırken aslında geleceğe konuşuyordu.

Ayetler binlerce yıl önceden, bugün ortaya çıkacak zihniyetlere karşı hazırlanmış bir ilahi reddiye idi.


Bu keşif, sadece kişisel bir fark ediş değil, Kur’an’ın zamanla sınırlı olmayan yönüne yapılan bir şahitliktir.

Ve Kur’an’a sadakatle yaklaşan her kalp için bu türden fütûhat kapısı daima açıktır.


– Abdullah Kuloğlu


Ek: Delil Metodolojisi ve Usûlî Değerlendirme



Bu yazıda Mâide 41–44. ayetleri üzerinden yapılan tarihselcilik eleştirisi, klasik İslam usûl ilminin ve tefsir geleneğinin temel kaideleriyle uyumludur. Aynı zamanda kelâmî anlamda Kur’an’ın evrensel hüccet oluşunu gösteren metin içi ve metin dışı sağlam bağlantılara dayanır. Aşağıda bu yaklaşımın dayandığı esaslar özetlenmiştir:





🔹 1. “Sebeb Hususî Olsa da Hüküm Umumîdir” İlkesine Uygunluk



“العبرة بعموم اللفظ لا بخصوص السبب”

Yani ayet bir olay veya kişiye dair inse de, içerdiği hüküm ve ilke geneldir.


Mâide 41–43’te Yahudilerin ilahi hükmü reddetmesi örneği, bu evrensel hüküm ilkesini taşıyan bir temsildir.

Bu bakış açısı, ayetin evrensel bağlayıcılığını ortadan kaldırmadan çağlara mesaj sunmasını sağlar.

Kur’an bir topluluğu zikrederken, bir zihniyeti hedef alır.





🔹 2. Kur’an’ın Evrenselliği İlkesine Dayanır



“Bu (Kur’an), kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın tek bir ilah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye bir bildirimdir.”

(İbrahim, 52)


Tarihselcilik, Kur’an’ı sadece 7. yüzyıl Arap toplumunun ihtiyaçlarına cevap veren sınırlı bir metne indirgerken, bu çalışma, Kur’an’ın zaman üstü mesajına dayalıdır.





🔹 3. Kur’an’ın Temsîlî Anlatım Metodu Esasına Göredir



Kur’an çoğu zaman geçmiş kavimlerden örnekler vererek evrensel dersler çıkarır. Bu üslup,


  • Hem eğiticidir,
  • Hem direnç kırıcıdır,
  • Hem de kıyamete kadar geçerli hükümler taşır.



Senin ortaya koyduğun bu bağlam:


  • Geçmişteki Yahudi zihniyeti ile bugünkü tarihselci bakış arasında bir özdeşlik kurar.
  • Bu özdeşlik, tarihselciliğin Kur’an ölçüsünde iman dışı kalma tehlikesini ortaya koyar.






🔹 4. Keşfî ve Fütûhî Boyutu



Bu yazıdaki ana bağlam, klasik bir içtihat değil, Fahreddin er-Râzî’nin “fetih” kavramıyla açıkladığı türden bir fütûhattır.


Yani: Zihne genç yaşta düşen bir ayetin anlamı, yıllar sonra zamanın tanıklığıyla açılmıştır.


Bu, hem kişisel bir tefekkürün meyvesidir, hem de Kur’an’a sadakatle yaklaşan bir zihnin Rabbânî lütfudur.

Kalp ve akıl birlikteliğiyle gelen bir anlayıştır.





📌 Sonuç



Bu yaklaşım:


  • Kur’an’a içerden sadakatle bağlı,
  • Fıkıh ve kelam usûlünü gözeten,
  • Tefsir geleneğiyle uyumlu,
  • Ve Kur’an’ın çağlara karşı kendi kendini savunduğu bir bakışı yansıtmaktadır.



Bu yönüyle, tarihselciliğe karşı bir fikir değil, Kur’an kaynaklı bir ilahi cevap mesabesindedir.


✦ Ek: Delil Metodolojisi ve Usûlî Değerlendirme



Bu yazıda Mâide 41–44. ayetleri üzerinden yapılan tarihselcilik eleştirisi, klasik İslam usûl ilminin ve tefsir geleneğinin temel kaideleriyle uyumludur. Aynı zamanda kelâmî anlamda Kur’an’ın evrensel hüccet oluşunu gösteren metin içi ve metin dışı sağlam bağlantılara dayanır. Aşağıda bu yaklaşımın dayandığı esaslar özetlenmiştir:





🔹 1. “Sebeb Hususî Olsa da Hüküm Umumîdir” İlkesine Uygunluk



“العبرة بعموم اللفظ لا بخصوص السبب”

Yani ayet bir olay veya kişiye dair inse de, içerdiği hüküm ve ilke geneldir.


Mâide 41–43’te Yahudilerin ilahi hükmü reddetmesi örneği, bu evrensel hüküm ilkesini taşıyan bir temsildir.

Bu bakış açısı, ayetin evrensel bağlayıcılığını ortadan kaldırmadan çağlara mesaj sunmasını sağlar.

Kur’an bir topluluğu zikrederken, bir zihniyeti hedef alır.





🔹 2. Kur’an’ın Evrenselliği İlkesine Dayanır



“Bu (Kur’an), kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın tek bir ilah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye bir bildirimdir.”

(İbrahim, 52)


Tarihselcilik, Kur’an’ı sadece 7. yüzyıl Arap toplumunun ihtiyaçlarına cevap veren sınırlı bir metne indirgerken, bu çalışma, Kur’an’ın zaman üstü mesajına dayalıdır.





🔹 3. Kur’an’ın Temsîlî Anlatım Metodu Esasına Göredir



Kur’an çoğu zaman geçmiş kavimlerden örnekler vererek evrensel dersler çıkarır. Bu üslup,


  • Hem eğiticidir,
  • Hem direnç kırıcıdır,
  • Hem de kıyamete kadar geçerli hükümler taşır.



Senin ortaya koyduğun bu bağlam:


  • Geçmişteki Yahudi zihniyeti ile bugünkü tarihselci bakış arasında bir özdeşlik kurar.
  • Bu özdeşlik, tarihselciliğin Kur’an ölçüsünde iman dışı kalma tehlikesini ortaya koyar.






🔹 4. Keşfî ve Fütûhî Boyutu



Bu yazıdaki ana bağlam, klasik bir içtihat değil, Fahreddin er-Râzî’nin “fetih” kavramıyla açıkladığı türden bir fütûhattır.


Yani: Zihne genç yaşta düşen bir ayetin anlamı, yıllar sonra zamanın tanıklığıyla açılmıştır.


Bu, hem kişisel bir tefekkürün meyvesidir, hem de Kur’an’a sadakatle yaklaşan bir zihnin Rabbânî lütfudur.

Kalp ve akıl birlikteliğiyle gelen bir anlayıştır.





📌 Sonuç



Bu yaklaşım:


  • Kur’an’a içerden sadakatle bağlı,
  • Fıkıh ve kelam usûlünü gözeten,
  • Tefsir geleneğiyle uyumlu,
  • Ve Kur’an’ın çağlara karşı kendi kendini savunduğu bir bakışı yansıtmaktadır.



Bu yönüyle, tarihselciliğe karşı bir fikir değil, Kur’an kaynaklı bir ilahi cevap mesabesindedir.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...