Ana içeriğe atla

Pozitivist Bilim Anlayışı: Deneysel Dogmatizmin Tarihsel Aldatmacası

Pozitivist Bilim Anlayışı: Deneysel Dogmatizmin Tarihsel Aldatmacası

Modern dünyada bilim, çoğu zaman gerçeğin yegane ölçütü olarak sunulur. "Bilimsel olan gerçektir, diğerleri anlamsızdır" anlayışı neredeyse sorgulanamaz bir kabule dönüşmüştür. Bu anlayışın kökeninde 19. yüzyılda ortaya çıkan pozitivizm yatar. Pozitivizm, deney ve gözlem yoluyla elde edilen bilginin tek geçerli bilgi olduğunu savunur. Ancak bu iddia, hem mantıki açıdan çelişkilidir, hem de felsefî olarak sarsıcı bir temelsizliğe dayanır.


1. Pozitivizmin Kökeni: Empirizmin Kalıtımsal Devamı

Pozitivistler esasen empiristlerin (deneycilerin) izinden gitmiştir. Locke, Hume ve Bacon gibi empiristler, tüm bilginin duyular yoluyla elde edildiğini savunurlar. Pozitivizm bu temeli devralarak "bilim" adı altında kurumsallaştırır.

Ancak burada gözden kaçan büyük bir sorun vardır: Duyular güvenilir mi?


2. Rasyonalist Eleştiri: Duyular Aldatıcıdır

Rasyonalistler (Platon, Descartes, Leibniz) bu konuda çok nettir:

"Duyular çoğukez bizi yanıltır; rüya ile gerçeği ayırt edemeyiz; akıl, duyulardan daha üstündür."

Descartes bu şüpheden hareketle "düşünüyorum, o halde varım" diyerek kesin bilgiyi aklın apaçık çıkarımlarında aramıştır. Kant ise duyuların bize yalnızca fenomeni (görüngüyü) verdiğini, numene (gerçeğin özüne) ulaşamayacağımızı belirtmiştir.

Yani pozitivistlerin temelini oluşturan duyular, rasyonalistler tarafından şiddetle eleştirilmiştir. Buna rağmen pozitivistler, güvenilmez duyulara dayanarak "tek geçerli bilgi budur" demiştir.

Bu, kökü çürümüş bir dalın üzerine bina kurmak gibidir.


3. Pozitivizmin Çelişkisi: Kendi Kendisini Yalayan Yılan

Pozitivistler, metafizik, ahlak, din gibi deney ötesi tüm bilgi alanlarını "anlamsız" ilan ederken, şu ilk cümleyi söyler:

"Ancak deneyle doğrulanabilen önermeler anlamlıdır."

Peki bu önerme kendisini deneyle doğrulayabilir mi? Hayır. Yani bu ifade pozitivizmin dogmasıdır.

Kendi doğrulama ilkesini bile doğrulayamayan bir sistem, bilim adı altında ideolojik bir inanca dönüşmüştür. Bu durum, bizzat bilim felsefecileri tarafından da fark edilmiş ve eleştirilmiştir.


4. Felsefî Tartışmalara Rağmen Bilimsel Mutlakçılık Nasıl Kuruldu?

Tarihte empiristler, rasyonalistlerle; rasyonalistler, şüphecilerle; şüpheciler, relativistlerle çatışmıştır. Hiçbir zaman tek bir bilgi anlayışı mutlak olarak kabul edilmemiştir.

Ancak 19. yüzyıldan sonra, bilimsel başarıların artmasıyla birlikte, pozitivistler bu çatışmalı felsefî zeminleri görmezden gelip, kendi yaklaşımlarını tek hakikat olarak dayatmaya başladı. Bu bir bilgi arayışından çok, ideolojik bir iktidar kurma projesiydi.

Aydınlanma ile birlikte Batı'daki dinî otoritenin yıkılması, bu boşluğu bilimin doldurmasına yol açtı. Bilim, sadece bir bilgi edinme yöntemi olmaktan çıkıp, yeni bir seküler kutsal haline geldi. Bu, bilimsel gerçeklikten çok, kültürel ve siyasi bir projedir.


5. Kuhn, Popper ve Feyerabend: Bilimin Bile Eleştirisi

  • Kuhn, bilim tarihinin düz bir ilerleyiş olmadığını, aksine paradigmalara göre değişen bir yapısı olduğunu gösterdi. Bilimsel "gerçekler" aslında birer geçici uzlaşım olabilir.

  • Popper, bilimin doğrulanamaz olduğunda ısrar etti: "Bilimsel bilgi ancak yanlışlanabilir olduğu sürece anlamlıdır."

  • Feyerabend ise bilimde tek bir yöntemin olmadığını, zaman zaman irrasyonel ve kaotik adımlarla ilerlediğini söyleyerek bilimcilik dinine çırpınır gibi vurmuştur.


6. Bilimselcilik: Yeni Bir Dogma

Bugün "bilimsel bilgi gerçektir, gerisi safsatadır" diyen çoğu bilim insanı, aslında felsefî temelleri sorgulamamış, kendi inancını bilim kisvesi altında sunmaktadır. Empirizmin rasyonalist eleştirilere dayanamayacağı, hatta bilimsel teorilerin bile değişebilir olduğu gerçeği göz ardı edilmektedir.

Bu durum, bilimi putlaştıran, ona mutlak bir anlam ve otorite atfeden seküler bir din anlayışını andırır. Modern bilimcilik, hem empirik eleştirileri, hem rasyonalist çıkmazları, hem de felsefî çok sesliliği görmezden gelerek tek hakikat sözcüsü gibi davranmakta; bu da onu modern dünyanın yeni dogması haline getirmektedir.


7. Sonuç: Bilimsel Bilgi = Gerçeğin Tek ölçüsü mü.!?

Pozitivizmin ve onun ardıllarının inşa ettiği "bilim dışı anlamsızdır" anlayışı, mantıki olarak kendi kendini çürütür. Deneyle doğrulanamayan ahlak, anlam, gaye, değer, hatta pozitif bilimin kendisi bile bu ölçüye vurulursa yok sayılmak zorunda kalır.

Bu sebeple, pozitivizm aslında bilimin zaferi değil, bilimin ideolojik bir maskeyle dogmalaştırılmasıdır. Bu maskenin altında, kendi çelişkisini bile göremeyen, duyuların sınırlarına hapsolmuş bir inanca dönüşmüş modern putperestlik vardır.


Son söz: Hakiki bilgi; aklın, duyunun ve vahyin birlikte çalıştığı, delil ve anlam dengesine oturan bilgidir. Bu denge olmadan ne bilim sağlam kalabilir ne de insan hakikate ulaşabilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...