Biz Neden Bu İşle Uğraşıyoruz?
Kucağımıza Bırakılan Bir Varlık Mücadelesi
Hazırlayan: Abdullah Kuloğlu
Bir soru, bir serzeniş, bir tespit:
"Biz tam olarak ne yapıyoruz? Niye bu işlerle uğraşıyoruz?"
Bu soru, bizim gibi hem feni bilen hem felsefeye bulaşmış hem kelamı gözeten insanların zihninde sıkça yankılanır. Çünkü:
I. Hakikat Sahipsiz Kalınca, İş Bizim Gibi Aradakilere Düşüyor
Fizik bilenin metafiziği yok.
Metafizik konuşanın fiziği yok.
Felsefe yapanlar vahyi tanımıyor.
Vahyi bilenler çağın diliyle konuşamıyor.
Sonuç? Hakikat ortada kalmış. Kimse onu tüm boyutlarıyla kuşatamıyor.
Fiziği bilen, Kant'la konuşamaz.
Kelamı bilen, Schrödinger denkleminden bihaber.
Felsefeci, Allah'ın "bediî" yaratışına anlam veremez.
İşte bu noktada kucağımıza bırakılmış bir vazifeyle karşı karşıyayız. Mecburen, her cephede konuşabilmek için uğraşıyoruz.
II. Matematik Bilen Akılcı, Ama Hakikati Eksik
Modern eğitim bize cebir, integral, fizik yasaları verdi ama anlam vermedi.
Bu sayılar neyin içindir?
Bu enerji nereye akar?
Işık neden parçacık gibi davranır?
Bu sorular matematikle cevaplanmaz. Burada metafiziğe, kelama, vahye ihtiyaç vardır.
Ama bir eksiklik daha var:
Metafiziği bilenlerin çoğu bu çağın dilinden ve matematiğinden uzak.
Matematiği bilenlerin çoğu yaratıcıyı unutan kör deterministler.
O hâlde? Arada kalan bizler bu boşluğu kapatmaya çalışıyoruz. Mecburen...
III. Kucağımıza Bırakılan Bir Savaş
Kimse bize “hakikati sen savun” demedi. Ama hakikat, ortada kaldı. Yalanlar çoğaldı.
Kuantum, determinizmi yıktı ama kimse bunu kelamla irtibatlandırmadı.
Big Bang yaratılışa işaret etti ama “bilimsel putçuluk” bunu görmezden geldi.
Elmalılı'nın "tekevvün bizatihi mümkün değildir" sözü, hâlâ çağdaş felsefeye galebe çalacak güçteyken, bu miras tozlu raflarda kaldı.
Ve iş başa düştü. Bu yüzden uğraşıyoruz.
IV. Biz Kimiz?
Ne tam filozofuz…
Ne sadece kelamcıyız…
Ne de fizikçi…
Ama hepsinden biraz bilmek zorunda kaldık. Çünkü diğerlerinin açtığı boşlukları birinin kapatması gerekiyordu. Biz de Allah için bu yükü sırtlandık.
"Bir şeyin hakikatini bilen, onu savunmakla da yükümlü olur."
Bu yüzden yazıyoruz. Uğraşıyoruz. Araştırıyoruz. Tartışıyoruz. Ve elimizden geldiğince hakikatin safında yer almaya çalışıyoruz.
Son Söz:
Allah için susmak gerekir bazen. Ama bazen de Allah için konuşmak…
Çünkü hakikate düşmanlık edilen yerde, susmak artık tarafsızlık değil, ihanettir.
Ve bu yüzden konuşuyoruz. Yazıyoruz. Çünkü kucağımıza hakikatin mücadelesi bırakıldı.
Abdullah Kuloğlu
Yorumlar
Yorum Gönder