Gayesiz Bilim, Amaçsız İnsan: Modernliğin Ruhsuz Aklı
(Alacakaranlıktan Sözde Aydınlığa – Bölüm III)
Hazırlayan: Abdullah Kuloğlu
🎯 Giriş: Amaç yoksa yön yoktur, yön yoksa akıl boştur
Kur’an bize evrenin hem yaratıldığını hem de bir gayeye göre yaratıldığını bildirir:
“Biz göğü, yeri ve ikisi arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.”
(Enbiyâ, 16)
Ama modern bilim, özellikle Aydınlanma’dan sonra bu ayeti tersine çevirdi:
“Her şey vardır ama hiçbir şeyin amacı yoktur.”
Bu anlayış, hem bilimi ruhtan,
hem insanı anlamdan,
hem hayatı sorumluluktan kopardı.
⚙️ 1. Mekanistik evren → Gayesiz doğa → Yönsüz insan
Newtoncu bakış evreni bir makineye çevirdi.
Bu makinede her parça “çalışıyor” ama niçin çalıştığını kimse sormuyor.
Bilimsel modeller işleyişi açıklıyor, ama gayeyi asla sorgulamıyor.
Örneğin:
Kalp neden atıyor? → Çünkü elektriksel uyarı var.
Peki neden o var? → Çünkü genetik bilgi var.
Neden genetik bilgi var? → Çünkü evrim var.
Neden evrim var? → Çünkü tesadüfler...
Yani zincir var ama gayesiz,
düzen var ama yönsüz,
hayat var ama hedefsiz...
🧱 2. Gaye olmadan sistem çöker: Bilgi yığılır, hikmet kaybolur
Gayesiz bilim şu sonuçlara yol açtı:
İnsan neden var sorusu yerine nasıl var sorusuyla oyalandı.
Bilgi arttı, ama bilginin ne işe yaradığı unutuldu.
Teknoloji gelişti, ama değer yargıları çöktü.
Sonuç:
Atomu parçalayan akıl, kendi nefsini ve sorumluluğunu inşa edemedi.
❓ Bu nasıl aydınlanma?
Modern bilim, Aristo’nun meşhur “dört neden teorisi”ni aldı ve üçünü çöpe attı:
Maddî sebep (neyle yapıldı?) – kaldı.
Sûrî sebep (şekli ne?) – dışlandı.
Fail sebep (kim yaptı?) – dışlandı.
Gaye sebep (niçin yapıldı?) – alay konusu edildi.
Yani sadece madde kaldı, amaç atıldı.
Sadece nasıl sorusu kaldı, neden sorusu susturuldu.
Peki bu nasıl aydınlanma?
Gayeyi atarsan sadece işleyiş kalır, ama yön kalmaz.
Kafası çalışan ama nereye gideceğini bilmeyen bir robot gibi.
Aristo bile gayesizliği akıl dışı bulmuştu. Ama modernler onu bile yarım yamalak taklit etti.
Hem “aklı merkeze aldık” dediler, hem de aklın sorduğu en temel soruyu – “niçin?” – susturdular.
🧍♂️ 3. Gayesiz doğada insan, ya hayvanlaşır ya da bunalır
Eğer doğada gaye yoksa:
İnsan da evrenin bir kazasıdır.
O hâlde ruh, bilinç, irade sadece nöron faaliyetinden ibarettir.
Ahlâk, özgürlük, değer gibi kavramlar psikolojik yanılsama olur.
Bu görüş:
Hem materyalist psikolojide (Freud),
Hem evrimci ahlâk teorilerinde,
Hem seküler yaşam tarzlarında apaçık ortadadır.
Ama sonuç ne oldu?
Batı’nın bireyi sınırsız özgürlük istedi,
ama sonunda sınırsız yalnızlık ve anlamsızlık yaşadı.Bilim ilerledi ama insan kendini kaybetti.
🌌 4. Kur’an: Her şey bir gaye üzeredir
Kur’an bize gayesizliğin zulüm olduğunu bildirir:
“Sizi boş yere yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?”
(Mü’minûn, 115)
“Her şeyi bir ölçüye göre yarattık.”
(Kamer, 49)
Kelâmcılar da bu hakikati temellendirmiştir:
Gaye olmadan fiil hikmetsiz olur.
Hikmetsiz fiil, kusur demektir.
Allah kusurdan münezzehtir.
O hâlde:
Kainatta gaye vardır.
İnsanda sorumluluk vardır.
Bilimde anlam aranmalıdır.
🛠 5. Çözüm: Bilim gayeyi görmeli, akıl vahiyle bütünleşmeli
Gerçek bilim: "Nasıl oluyor?" ile birlikte "Neden var?" sorusunu da sorandır.
Gerçek aydınlanma: "Ne işe yarar?" değil, "Ne için yaratıldı?" diyebilendir.
Kur’an’ın ışığında bilim:
Hem işleyişi keşfeder,
Hem yaratılış gayesini kavrar,
Hem de insanı Allah’a götüren bir ayet okumasına dönüştürür.
📌 SON HÜKÜM (Elmalılı ile Derinleştirilmiş Final):
Gayesiz bilim, sadece kabuk üretir.
Gayeli bilim, ruhu canlandırır.
Modernliğin aklı, ruhtan kopuktur.
O yüzden ışık var ama yol yok,
veri var ama hakikat yok,
özgürlük var ama huzur yok.
Gerçek aydınlanma, gayeyi gören akıldadır.
O akıl da ancak vahyin nuruyla aydınlanır.
❗ Ve unutma:
Ya Allah’a kul olup nefsinden kurtulursun,
ya nefsine köle olup şeytana kul olursun.
🔥 Elmalılı Hamdi Yazır’ın dediği gibi:
“İnsan kendi başına kalmak, hiçbir şeye inanmamak istese bile; yine de tâğutlara takılmaktan kurtulamaz. Çünkü toplumsuz, emirsiz, yasaksız yaşamak mümkün değildir. Allah’ın emirlerini tanımayan, mutlaka tâğutların emirlerine mahkûm olur.”
Yani:
“Hakk’ın nuruna sarılmayanı, karanlıkların tâğutları kuşatır.”
(Elmalılı, Bakara 2/257 Tefsiri)
Yorumlar
Yorum Gönder