Meleğin “Gör!” Dediği
3. Bölüm: Kâinatın Ayetleri – Kudretin Nakşı
“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardı ardına gelişinde elbette akıl sahipleri için ibretler vardır.”
(Âl-i İmrân Suresi, 190)
Kâinat: Sessiz Bir Kitap Değil, Konuşan Bir Ayetler Bütünü
Meleğin “Gör!” dediği zaman, sadece göze değil, idrakine, vicdanına ve ruhuna seslenir. Çünkü kâinat, sadece maddenin bir toplamı değil; Allah’ın kudretinin tecellî ettiği büyük bir kelâmdır.
Her yıldız, her yaprak, her damla su; bir ayettir.
Her doğum, her ölüm, her mevsim bir vahyin yankısıdır.
Her denge, her düzen, her dönüş; mîzanın yazıldığı bir sayfadır.
Fakat bunlar dilsiz değildir. Kur’an bunlara "âyât" der. Yani hem kevnî hem lafzî olarak Allah’ın delilleri, izleri, kelimeleridir. Onlara bakan değil, onlarla konuşan kişi hakikate yaklaşır.
“Yeryüzünde kesin bilgiyle inananlar için nice ayetler vardır.”
(Zâriyât Suresi, 20)
Fizik Yasası Değil, İlahi İrade
Modern zihin, kâinattaki her düzeni “doğa kanunu” zannetmekte. Oysa her düzen, bir iradenin ürünüdür.
Suyun yukarı çıkmaması, yerin çekmesi, yıldızların yanması, hücrenin bölünmesi — hepsi bir tercihle olur.
Ve her tercihin arkasında bir tercih eden vardır.
İşte bu tercihin arkasındaki mutlak irade Allah’tır. Melek “Gör!” derken, seni bu örtünün ardını görmeye çağırır:
“Bu hareketin ardında ilim, bu ilmin ardında hikmet, bu hikmetin ardında Rabbin var.”
Kudretin Nakşı: Her Varlıkta İlahi Bir Dokunuş
Kur’an, kudretin tecellîlerini göklerde ve yerde yayılmış olarak gösterir.
İnsan görmeye başladığında artık kâinat anlamsız bir boşluk değil, ayetlerle dolu bir kitap olur.
Güneş, vaktin nizamını gösterir.
Rüzgar, rahmetin taşıyıcısı olur.
Ağaç, hayatın yeniden dirilişini anlatır.
Atom, cemîl bir mühendisliğin ispatıdır.
“O Allah ki, her şeyi yarattı ve ona bir ölçü (takdir) verdi.”
(Furkân Suresi, 2)
Kelamcılar bu noktada “İrade-i İlâhiyye” ve “Kudret-i Mutlaka” kavramlarını ortaya koymuşlardır. Onlara göre var olan hiçbir şey, kendiliğinden varlıkta kalamaz; her an yeniden yaratılır (tecdîd-i halk) ve bu yaratılışın izleri kevnî ayetlerle anlaşılır.
İşte o an, melek yine kula fısıldar:
“Gör! Her şey O’nunla oluyor.”
Sonuç: Kâinatın Ayetleriyle Kur’an’ın Ayetleri Buluşur
Kur’an okurken göklere, gökleri seyrederken Kur’an’a dön. Çünkü ikisi aynı Hakîm’in kelamıdır.
Meleklerin çağrısı şudur:
“Gözünü değil, kalbini aç! Bu yıldız tesadüf değil, bu sistem kendiliğinden değil. Her şeyin üstünde ‘Allah var’ yazıyor.”
“Varlığımızın delillerini, (kainattaki uçsuz bucaksız) ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara göstereceğiz ki, o Kur'an'ın gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbinin, her şeye şâhit olması yetmez mi?”
(Fussilet Suresi, 53)
Yorumlar
Yorum Gönder