Bu Yazılar Ne Gibi Görünür, Aslında Neye Çıkar?
(Kalbe Dokunan Satırlar Serisine Giriş Notu)
Yazan: Abdullah Kuloğlu
Bu yazılar ilk bakışta birilerine Kemalettin Tuğcu’yu hatırlatabilir:
– Kırık kalpler,
– Yorgun insanlar,
– Sessiz ağlayışlar,
– Hayatın acı tarafları…
Evet, belki his olarak benziyor.
Ama yön olarak çok başka bir yerde duruyoruz.
Çünkü biz, acıya hapsolmak için yazmıyoruz.
Acıyı rahmete kapı yapmak için yazıyoruz.
Bizim gözyaşımız sadece duygunun değil,
duanın ve secdenin de gözyaşı.
Tuğcu’nun kaleminde kader ağlarını örer,
bizim kalemimizde ise kader Allah’a secde eder.
O dramı gösterirdi,
biz dramı aşan secdeyi gösteriyoruz.
Çünkü bu satırlar bir yakınmanın değil, yönelmenin sesidir.
Derdin değil, dermana açılan bir iç kapıdır.
Her yazı, kırılan kalpten bir merdiven uzatır yukarıya.
İçinde acı vardır ama acının üstüne serilen rahmet örtüsü de vardır.
Biz gözyaşıyla duayı kardeş kılan bir yazı dili kuruyoruz:
– Ne kalpsiz akıl,
– Ne akılsız kalp,
– Ne duygusuz iman,
– Ne imansız duygu…
“Kalbe dokunan” ama Allah’a yönelten yazılar bunlar.
Çünkü biliyoruz ki:
“Allah’a selim kalple gelen kurtulmuştur.”
(Şuarâ, 89)
📌 Ve işte bu yüzden, “Kalbe Dokunan Satırlar” sadece bir yazı dizisi değil,
her biri kalpten arşa doğru sessiz bir yürüyüştür…
Yorumlar
Yorum Gönder