Ana içeriğe atla

Kuranı kerimde onlardan sonra bir nesil geldi namazı zayi ettiler deniyor. burada neden zayi etti yani kaybettiler deniyor detaylı açıkla

Kuranı kerimde onlardan sonra bir nesil geldi namazı zayi ettiler deniyor. burada neden zayi etti yani kaybettiler deniyor detaylı açıkla 


Kur’an-ı Kerim’de bahsettiğiniz ifade, Meryem Suresi 19:59 ayetinde geçmektedir. Ayetin tam metni şöyledir:
 
“Onlardan sonra öyle bir nesil geldi ki, namazı zayi ettiler ve şehvetlerine uydular. Bu yüzden azgınlıklarının cezasını bulacaklar.” (Diyanet Meali)
Bu ayette “namazı zayi ettiler” ifadesi, Arapça’da “adā‘ū as-salāta” (أَضَاعُوا الصَّلَاةَ) şeklinde geçer. Burada “adā‘ū” fiili, “zayi etmek, kaybetmek, ihmal etmek, boşa çıkarmak” anlamlarına gelir. Bu ifade, namazın önemine ve onun terk edilmesi ya da gereği gibi yerine getirilmemesinin ciddi bir ahlaki ve manevi kayıp olduğuna işaret eder. Şimdi bu ayeti ve özellikle “zayi ettiler” ifadesini detaylı bir şekilde açıklayalım:

1. “Zayi Etmek” Ne Anlama Gelir?
Arapça’da “zayi etmek” (أَضَاعَ / adā‘a), bir şeyin değerini düşürmek, onu korumamak, hakkını vermemek veya tamamen terk etmek demektir. Namaz bağlamında “zayi etmek”, sadece namazı kılmamak değil, aynı zamanda namazın ruhunu, anlamını ve amacını kaybetmek anlamına da gelebilir. Bu, şu şekillerde anlaşılabilir:
  • Namazı tamamen terk etmek: Namazı hiç kılmamak, onun farz olduğunu inkâr etmek veya düzenli olarak ihmal etmek.
  • Namazı şeklen kılmak, ama ruhunu kaybetmek: Namazı aceleyle, dikkatsizce veya sadece bir alışkanlık olarak kılmak; huşu, ihlas ve Allah’a yönelişten yoksun bir şekilde yerine getirmek.
  • Namazın ahlaki ve toplumsal etkilerini ihmal etmek: Namaz, Kur’an’da “insanı kötülüklerden alıkoyan” (Ankebut 29:45) bir ibadet olarak tanımlanır. Eğer bir kişi namaz kılıyor, ancak hayatında namazın ahlaki dönüşüm etkisini göstermiyorsa (örneğin, yalan, haksızlık, zulüm gibi davranışlar devam ediyorsa), bu da namazı “zayi etmek” kapsamına girebilir.
Dolayısıyla, “zayi ettiler” ifadesi, namazın hem fiili hem de manevi boyutlarının ihmal edildiğini ifade eden geniş bir anlam taşır.

2. Ayetin Bağlamı ve Tarihsel Arka Planı
Meryem Suresi 19:59 ayeti, geçmiş peygamberlerin ümmetlerinden bahsederken, özellikle Hz. İbrahim, Hz. İshak, Hz. Yakub gibi peygamberlerin yolunu izleyen salih nesillerden sonra gelen yozlaşmış bir nesilden söz eder. Bu nesil, Allah’ın kendilerine verdiği nimetleri ve sorumlulukları unutmuş, ibadetleri terk etmiş ve ahlaki çöküşe sürüklenmiştir.
  • Namazın zayi edilmesi: Ayet, namazın bu nesil tarafından ihmal edildiğini belirtir. Namaz, Allah ile kul arasındaki en güçlü bağlardan biridir ve onun terk edilmesi, manevi bir kopuşun göstergesidir.
  • Şehvetlere uyma: Ayette, namazı zayi eden bu neslin “şehvetlerine” (hevâlarına) uyduğu söylenir. Arapça’da “hevâ”, nefsin arzu ve tutkuları demektir. Bu, maddi zevklerin, dünyevi hırsların ve ahlaksız davranışların peşine düşmeyi ifade eder. Namazı terk eden bu nesil, Allah’a ibadet yerine nefislerinin isteklerini önceliklendirmiştir.
  • Cezanın vurgulanması: Ayet, bu davranışların sonucunda “azgınlıklarının cezasını bulacaklarını” bildirir. Bu, hem dünyevi hem de ahireti cezaları kapsayabilir: Toplumda ahlaki çöküş, huzursuzluk, adaletsizlik gibi dünyevi sonuçlar ve ahirette ise Allah’ın azabı.
Bu bağlamda, “namazı zayi etmek”, sadece bir ibadetin terk edilmesi değil, aynı zamanda Allah’a bağlılığın ve ahlaki sorumluluğun kaybedilmesi anlamına gelir. Namaz, bir Müslümanın hayatındaki disiplini, Allah’a teslimiyeti ve ahlaki duruşunu simgelediği için, onun zayi edilmesi, bireysel ve toplumsal bir çöküşün başlangıcıdır.

3. Neden “Zayi Etmek” Kelimesi Kullanılmış?
Kur’an’da kelime seçimleri tesadüfi değildir; her kelime, derin bir anlam taşır. “Zayi etmek” fiilinin seçilmesi, namazın değerine ve onun kaybının ne kadar büyük bir felaket olduğuna vurgu yapar. Şöyle ki:
  • Değerli bir şeyin kaybı: “Zayi etmek”, değerli bir şeyin boşa harcanması veya heba edilmesi anlamına gelir. Namaz, Allah’ın en büyük emirlerinden biridir ve onu zayi etmek, paha biçilmez bir hazineyi kaybetmek gibidir.
  • Sorumluluk vurgusu: Namaz, Allah’ın kullarına emanetidir. “Zayi etmek”, bu emanete ihanet etmeyi ve sorumluluğu yerine getirmemeyi ifade eder.
  • Geri dönüşü zor bir kayıp: Zayi edilen bir şey, genellikle telafi edilmesi zor bir kayıptır. Namazın zayi edilmesi, kişinin Allah ile bağını zayıflatır ve bu kaybın telafisi için ciddi bir çaba (tevbe ve ıslah) gerekir.
Kur’an, başka ayetlerde de namazın önemine vurgu yapar ve onu koruyanları över. Örneğin, Mü’minun Suresi 23:1-2’de, “Müminler kurtuluşa ermişlerdir; onlar ki, namazlarında huşu içindedirler” buyurulur. Buna karşılık, Meryem 19:59’da namazı zayi edenler, kurtuluşun tersine, azaba uğrayacakları konusunda uyarılır.

4. Namazı Zayi Etmenin Sonuçları
Ayet, namazı zayi etmenin ve şehvetlere uymanın “azgınlık” (gayyā) ile sonuçlanacağını belirtir. Bu, bireysel ve toplumsal yozlaşmayı ifade eder. Namazı zayi etmenin sonuçlarını şöyle özetleyebiliriz:
  • Bireysel düzeyde:
    • Allah ile bağın zayıflaması, manevi boşluk ve huzursuzluk.
    • Nefsin kontrol altına alınamaması, ahlaki sapmalar.
    • İbadet disiplininden yoksunluk, hayatın diğer alanlarında da düzensizlik.
  • Toplumsal düzeyde:
    • Adalet, merhamet ve dayanışma gibi değerlerin zayıflaması.
    • Toplumda ahlaki çöküş, suç oranlarının artması.
    • Allah’ın rahmet ve bereketinden uzaklaşma.
Kur’an, namazın bireyi ve toplumu ayakta tutan bir direk olduğunu vurgular. Onun zayi edilmesi, bu direğin çökmesi ve dolayısıyla tüm yapının sarsılması anlamına gelir.

5. Tefsirlerden Görüşler
Klasik ve modern tefsirler, bu ayet hakkında şu yorumları yapar:
  • Taberî: “Namazı zayi etmek”, namazı tamamen terk etmek veya vaktinde kılmamak anlamına gelir. Bu, Allah’a karşı büyük bir nankörlüktür.
  • İbn Kesir: Namazı zayi edenler, onun farz olduğunu bilmelerine rağmen onu ihmal edenlerdir. Bu, Allah’ın emirlerine karşı bir isyandır.
  • Elmalılı Hamdi Yazır: Namazı zayi etmek, sadece kılmamak değil, aynı zamanda namazın ruhunu ve ahlaki etkisini kaybetmek demektir. Namaz, insanı kötülüklerden alıkoymalıdır; eğer bu etki yoksa, namaz zayi edilmiş sayılır.
  • Seyyid Kutub: Namaz, Allah ile kul arasındaki bağın en güçlü göstergesidir. Onu zayi eden bir toplum, Allah’ın rehberliğinden uzaklaşır ve nefsin esiri olur.

6. Günümüz İçin Mesaj
Bu ayet, sadece geçmişteki bir nesli değil, tüm zamanlardaki müminleri uyarır. Günümüzde namazı zayi etmenin farklı biçimleri olabilir:
  • Yoğun iş temposu veya dünyevi meşgaleler nedeniyle namazı ihmal etmek.
  • Namazı sadece bir ritüel olarak görmek, onun ahlaki ve manevi etkisini hayatına yansıtmamak.
  • Toplumda namazın öneminin azalması, özellikle genç nesillerde ibadet bilincinin zayıflaması.
Bu ayet, namazın sadece bir ibadet değil, aynı zamanda bir hayat disiplini ve ahlaki rehber olduğunu hatırlatır. Namazı zayi etmemek için, hem düzenli kılmaya hem de onun ruhunu yaşamaya özen göstermek gerekir.

Sonuç
“Namazı zayi ettiler” ifadesi, namazın hem fiili hem de manevi olarak ihmal edildiğini, Allah’a bağlılığın ve ahlaki sorumluluğun kaybedildiğini ifade eder. Kur’an, bu kaybın bireysel ve toplumsal çöküşe yol açtığını bildirir. “Zayi etmek” kelimesi, namazın ne kadar değerli bir emanet olduğunu ve onun kaybının telafisinin zor olduğunu vurgular. Bu ayet, müminleri namazı korumaya, onun ruhunu yaşamaya ve Allah ile bağlarını güçlendirmeye çağırır. Günümüzde bu mesaj, namazın hayatımızdaki merkezi yerini yeniden hatırlatmak için güçlü bir uyarıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...