Felekte Yüzenler: Gemi Metaforuyla Evrenin İlahi Dengesi
Evrenin derinliklerine dair modern bilimsel bulgular arttıkça, Kur'an-ı Kerim'de geçen birçok ifadenin gerçekliğe birebir uygunluğuna şahit oluyoruz. Bu ifadelerden biri de, Yâsîn Suresi 40. ayette geçen şu cümledir:
“Her biri bir felek içinde yüzer.” (Yâsîn 36/40)
Bu yazıda, bu "yüzenlik" metaforunun neye tekabül ettiğini, Kur'an'ın bu kavramıyla bilimsel gerçekliklerin ve kelamî yorumların nasıl bütünleştiğini inceleyeceğiz.
1. Kur'an'da Gemi ve Yüzenlik Metaforu
Kur’ân-ı Kerim, kevnî ayetlerin anlatıldığı bölümlerde sıklıkla gemiye atıf yapar. Bu gemi, sadece insanları denizden denize taşıyan bir araç değil, Allah'ın kudretinin ölçü koyucu (“el-Mukaddir”) sıfatını gösteren, dengede tutulan bir ayettir.
"Denizde, insanlar için faydalı şeyleri taşıyan gemi de ibrettir." (Bakara 2/164)
Yâsîn Suresi'nde ise bu benzetme daha da derinleştirilerek gök cisimlerine uygulanmıştır. Ayetler, Güneş'in, Ay'ın ve yıldızların "bir felek içinde yüzdüğünü" bildirir.
Bu tasvirin bir benzeri de şu ayette geçer:
"Göğü yükseltti ve mizanı O koydu." (Rahmân 55/7)
Bu ayet, göklerin sadece boşlukta asılı bir yapı değil; ölçü, denge ve ahenk ile yönetilen bir sistem olduğunu gösterir. Tıpkı denizdeki bir geminin su üstünde dengede kalması gibi, gök cisimleri de kozmik mizanla yörüngelerinde yüzmektedir.
2. Kozmik Gerçeklik: Bow Shock ve Gemi Benzetişi
NASA'nın son yıllarda yayınladığı verilerde, Güneş Sistemi'nin galaksi içinde sürekli olarak hareket ettiği ve bu hareket sırasında bir gemi gibi önünde bir “bow shock” (ön dalga/şok) oluşturduğu ortaya konmuştur. Tıpkı bir geminin suyu yarması gibi, güneş rüzgarları galaktik ortamı "yararak" ilerlemekte ve bu ilerleme esnasında tıpkı denizdeki dalga gibi bir şok cephesi oluşmaktadır.
Bu görseller, Kur’an’daki “yüzen gök cisimleri” tabirinin metafor olmadığını, aksine fiziksel bir gerçeklik taşıdığını ortaya koymuştur.
Üstelik gök cisimlerinin yüzdüğü ortam, boş bir vakum değil; bilim insanlarının "interstellar medium" dediği, yıldızlar arası plazma, toz ve elektromanyetik dalgalarla dolu bir alandır. Yani bu yıldızlar ve gezegenler, tıpkı bir denizde yüzen gemiler gibi, galaktik ortamın maddesel ve enerjetik birikimi içinde süzülmektedir.
Bu ortam, tıpkı su gibi akışkan özellikler gösterir; ama daha seyreltik, iyonize ve çok daha büyük ölçekte işler. Bu da Kur’an’daki “yüzme” tasvirini daha da anlamlı kılmaktadır.
3. Kelamî Anlam: Fail-i Hakiki Kimdir?
Kelam ilmine göre her hareketin bir muharrikı (harekete geçireni) vardır. Gök cisimlerinin belli bir yön ve düzen içinde hareket etmesi, kendi başına olamayacağı gibi, bu hareketin sebebinin de ölçülü ve maksada yönelik olması gerekir.
Fahreddin er-Râzî bu noktada şunu söyler:
"Her hareketin ya kendinde bir maksadı vardır, ya da o hareketi murad eden bir fail vardır. Gök cisimlerinin aklı olmadığına göre, onları yönlendiren bir kudret vardır: Allah."
Dolayısıyla gemi metaforu, sadece benzetme değil, irade sahibi bir yaratıcının her an idare ettiği bir sistemi ifade eder.
4. Tabiatçılık ve Determinizmin Çöküşü
Kuantum fiziği ve modern kozmoloji artık gösteriyor ki, evren:
Kendinden kaim değil,
Sürekli ve statik de değil,
Belirsizlik ve müdahale esaslıdır.
Bu da klasik tabiat anlayışını, Aristo’cu ezelî evren fikrini ve Newtoncu makineci evren tasavvurunu çökerten bir hakikattir.
5. Sonuç: Gemi Yüzüyorsa Bir Kaptan Vardır
Evren, kendi kendine hareket eden bir kaos değil;
Her biri yüzdürülen, her biri mızrapla yelkenlenen ilahi gemilerdir.
Bu yüzden Kur’an, göklerin, yerin ve gemilerin hareketinden söz ederken, sadece maddi bir gerçekliği değil; Allah'ın kudretine şahitlik eden kevnî ayetleri de gözler önüne sermektedir.
"Rabbimiz! Sen bunları boş yere yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!" (Ali İmrân 191)
Yorumlar
Yorum Gönder