Ana içeriğe atla

Numen’e Pozitivist Sansür: Bilinemezliği Bahane Edip Hakikati Yok Saymak

Numen’e Pozitivist Sansür: Bilinemezliği Bahane Edip Hakikati Yok Saymak

Giriş: Görünenin Gölgesine Mahkûm Bir Medeniyet

Modern bilimsel düşünce, yüzünü sadece “görünene” dönmüş bir bilgi anlayışı geliştirdi. Bu anlayış, yalnızca duyularla elde edilen verilere itibar ederek insanı, evreni ve hakikati açıklamaya çalışıyor. Oysa bu tercihin kökleri, 18. yüzyılda Immanuel Kant’ın ortaya koyduğu transandantal idealizmde yatıyor. Ne var ki Kant’ın “numen” (kendinde şey) kavramını bilinemez ilan etmesi, sonraki pozitivist akımlar tarafından fiilen “yok” ilanına dönüştürüldü. İşte bu yazı, tam da bu çarpıtmayı ifşa etmek için kaleme alınmıştır.


I. Kant’ın Felsefesinde Numen-Fenomen Ayrımı

1.1. Numen Nedir?

Kant’a göre evrende iki düzlem vardır:

  • Fenomen: Zihnimizin kategorileriyle biçimlenen, duyularla algıladığımız varlıklar.

  • Numen: Şeyin zihnimizden bağımsız ve kendi başına olan mahiyeti (Ding an sich).

Fenomen bilgiye konu olabilir; çünkü zaman, mekân ve nedensellik kategorileri içindedir. Fakat numen bu kategorilere tabi değildir, dolayısıyla Kant’a göre “bilinemez”dir.

1.2. Kant, Numenin Varlığını Reddetmedi

Kant, numenin bilgisini reddeder ama varlığını kabul eder. Çünkü bir görünüm varsa bir görünen de olmalıdır. Bilginin sınırlarını çizerken metafiziği toptan çöpe atmaz; ahlak ve inanç alanında Tanrı, ruh ve özgürlük gibi kavramlara yer bırakır.


II. Pozitivizmin Kant’ı Çarpıtması

2.1. Bilinemezlikten Yokluğa: Mantık Hilesi

Kant’ın “numeni bilemeyiz” hükmü, pozitivistlerin elinde şu şekle dönüşür:

“Bilemediğimiz şeyi konuşamayız → O hâlde o yoktur.”

Bu bir mantık safsatasıdır (non sequitur). Varlığı kabul edilen ama bilinemeyen bir şeyi yok saymak, epistemolojiyi ontolojiye zorla indirgemektir. Bu da bilginin sınırlarını hakikatin sınırları gibi göstermektir. Tam anlamıyla bir bilimsel putçuluktur.

2.2. Bilimcilik: Fenomen Diktatörlüğü

Pozitivist anlayış, yalnızca fenomeni dikkate alır. Duyusal gözlem ve deney dışındaki tüm kavramlar (Tanrı, ruh, kader, ahiret) bilim dışı kabul edilir. Bu tutumla:

  • Metafizik, “anlamsız” ilan edilir.

  • Vahiy, “sübjektif deneyim”e indirgenir.

  • İnsan, kimyasal tepkimeler toplamı olarak açıklanır.

Bu bir bilgi teorisi değil, ideolojik bir tercihtir. Ve bu tercih, Kant’ın bile sınır koymadığı alanları, bilimin dışına atarak bilgi tekelciliğine soyunur.


III. Bilimle İnsanı Sınırlamak: Numen’siz Bir Anlam Arayışı

3.1. Görünenin Görüneni Olmalı

Fenomenin varlığı, bir görünene işaret eder. Bilimsel gözlem, görünenin niteliğini anlamaya çalışır ama kaynağı hakkında susar. İşte tam da burada kelâm ve vahiy, bilimin sustuğu yerde konuşur:

“O, yarattıklarını hakkıyla bilendir.” (Mülk, 14)

Yani fenomenin ardındaki anlam, ancak metafizik ile, yani numene dair bilgiyle kavranabilir.

3.2. Vahyin Tanıklığı: Numen Bilinebilir

Kant’ın “numeni bilemeyiz” sınırı, vahiy ile aşılır. Çünkü Allah:

  • Varlık âlemini yarattığını,

  • Onun düzenini hikmetle takdir ettiğini,

  • Bu düzenin kendisini tanımaya bir delil olduğunu bildirir.

Bu da gösterir ki: Numen, “asla bilinemeyen” değil, uygun vasıtayla (vahiy-akıl) bilinebilecek olandır. İslam kelamı bu konuda Kant’tan daha derindir ve tutarlıdır.


Sonuç: Numen’in Sansürü, Hakikatin İntiharıdır

Kant, metafiziği epistemolojiden dışlasa da ahlâkî temellendirme için Allah’a yer bırakmıştır. Fakat ondan sonra gelen bilimcilik ideologları, bu son kaleyi de yıkmış, numeni fiilen inkâr etmişlerdir. Bu, hakikate karşı yürütülmüş bir sessiz darbeydi.

Bugün pozitivist bilim “gerçeklik”ten bahsederken aslında sadece görünüşlerin haritasını çizmektedir. Ama harita, gerçek coğrafya değildir.


❗ "Bu mu sizin aydınlanmanız?"
Sözde aydınlandık diye, özde şeytana kul olup zifiri karanlığa mı mahkûm oldunuz?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...