Ana içeriğe atla

Kant’ı Neden Anlayamıyoruz? Çünkü O, Akıl ve Hakikatin Yolunu Ayırdı — Kant’ın Felsefesi, Anlaşılmazlığı ve Temel Hatası Üzerine Bir Tahlil —

Kant’ı Neden Anlayamıyoruz? Çünkü O, Akıl ve Hakikatin Yolunu Ayırdı

— Kant’ın Felsefesi, Anlaşılmazlığı ve Temel Hatası Üzerine Bir Tahlil —


 Giriş: Kant'ı anlamak neden zor?


Kant felsefesiyle karşılaşan herkes şu ikilemi yaşar:

“Akıl ve duyuyu kabul ediyor ama Tanrı’ya kesin bilgiyle ulaşılamaz diyor. O zaman bu akıl ne işe yarar?”

İşte bu yazıda bu sorunun peşinden gideceğiz:

  • Kant ne dedi?
  • Neyi inşa etti, neyi yıktı?
  • Neden bu kadar karmaşık geliyor?
  • Asıl felsefî hatası nerede?

 Kant Ne Yapmak İstedi?

Kant’ın temel amacı şuydu:

“Metafizik neden bu kadar tartışmalı bir alan hâline geldi? Neden yüzyıllardır filozoflar Tanrı, ruh, ahiret gibi konularda uzlaşamıyor?”

Ve şu teşhisi koydu:

  • Çünkü filozoflar aklı haddinden fazla kullanıyor.
  • Saf akıl, kendi alanını aştığında çelişkilere düşer (örneğin Tanrı vardır vs. Tanrı yoktur gibi iki zıt sonuç da çıkabiliyor).


Kant bu yüzden “Saf Aklın Eleştirisi” adlı dev eseriyle şunu yapmak istedi:

“Aklın neyi bilebileceğini, neyi bilemeyeceğini kesin şekilde sınırlandıralım.”

Bu noktada Kant ne dine karşı bir saldırı yapıyordu, ne de Tanrı’yı inkâr ediyordu. Ama yaptığı şey, Tanrı’ya bilgiyle değil sadece ahlaki inançla ulaşılabileceğini savunmaktı.


 Bilgi nedir? Kant’a göre nasıl oluşur?

Kant, bilgi tanımını iki temel bileşene bağladı:

Bilgi = Duyu Verisi + Aklın Yapısal Kategorileri

Yani:

  • Duyular (görme, işitme vs.) bize dış dünyadan malzeme getirir.
  • Zihin (akıl) ise bu malzemeyi belli “kategoriler”le işler:
    • Zaman, mekân, neden-sonuç, birlik, çokluk gibi kavramlarla.


Fakat bu noktada radikal bir ayrım yapar:


 Fenomen ve Numen: Kant’ın bilgi sınırı

Kant der ki:


Kavram

Açıklama

Bilinebilir mi?

Fenomen

Duyularla algılanan dünya

Evet, bilgiye konu olabilir

Numen

Duyu ve deneyim ötesi hakikat

Hayır, bilinemez


Tanrı, ruh, ahiret gibi konular numen alanına girer.


Kant der ki:

“Bu alan hakkında kesin bilgi edinemeyiz. Çünkü ne duyuya konu olur, ne aklın kategorilerine girer.”


 Peki neden anlaşılmıyor?

Çünkü Kant hem çok ince bir ayrım yapar, hem de bilgiye güvenen aklı kırar.

İnsan zihni doğal olarak şunu der:

“Bu düzenli evren bir yaratıcısız olur mu?”


Ama Kant cevap verir:

“Bu düzen dediğin şey, senin zihninin organize ettiği bir görünüm olabilir. Gerçekliğin kendisine ulaşamazsın.”

İşte bu nedenle Kant'ı anlamak zordur. Çünkü:

  • Zihni bilgiyi ararken, o bilgiyi sınırlamaya çalışır.
  • Metafizik ihtiyacı bastırmaz, ama bilgi olarak yasaklar.
  • Yaratıcıya ulaşma hissi fıtrî olduğu hâlde, Kant bu hissi "bilgi" statüsünden indirip "ahlâkî inanç" düzeyine indirger.

 Kant’ın çözümü neydi?

Kant şöyle der:

“Tanrı’ya inanmalıyız, çünkü ahlâkî düzenin başka temeli yoktur.”

Ama bu bilgiye dayalı bir inanç değilahlakî gerekliliğe dayalı bir inançtır.
Yani:

  • Tanrı gereklidir, ama kanıtlanamaz.
  • İnanç olabilir, ama bilgi değildir.


Bu tam bir “epistemolojik agnostisizm”dir. (Bilinemeyen Tanrı).


 Kant’ın Felsefî Hatası Nerede?

Kant’ın en temel hatası şudur:

Duyularla bilinenin ötesine geçilemez diyerek,
aklın metafizik hakikati tanıma gücünü inkâr etmesidir.

Bu hem kendi içinde çelişkilidir, hem de fıtrata aykırıdır:


Kant’ın Sözü

Çelişkisi

“Duyu dışı şeyler bilinemez.”

Bu da bir duyu dışı bilgidir!

“Aklın sınırları vardır.”

Bu sınır bilgisi de akılla elde ediliyor!


Kelâmcılar bu yüzden der ki:

“Aklı inkâr eden her akım, kendi baltasını kendi sapından keser.”


 İslam ne der? Fıtrat ne der?

İslam’a göre:

  • Duyular veri sunar,
  • Akıl delil üretir,
  • Fıtrat hakikati sezer,
  • Vahiy onaylar ve tamamlar.


İşte bu yüzden Kur’an der ki:

“Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki insanlar yanından geçerler de onlara aldırmazlar.”
(Yûsuf 12:105)

Ve yine buyurur:

“Onlara ayetlerimizi hem dış dünyada (âfâk) hem kendi nefislerinde göstereceğiz ki, onun gerçek olduğu kendilerine apaçık belli olsun.”
(Fussilet 41:53)


 Sonuç: Kant sınır çizdi ama hakikati susturdu

Kant’ın yaptığı, modern insanın fıtrî bilgiyi inkâr etmesine zemin hazırlamaktır.

  • Hakikat vardır, ama ulaşılamaz.
  • Tanrı olabilir, ama bilinemez.
  • Vahiy varsa bile doğruluğu test edilemez.

Bu, sadece bir felsefî pozisyon değilmodern skolastiğin temelidir:

"Sorgulayan akıl" adı altında aslında "susturulmuş akıl"tır.



 Ek: Kant’ın Kendi Sistemi de Bir İmandır


Kant fenomen–numen ayrımını yaparken çok kritik bir noktayı gözden kaçırır — ya da özellikle susturur:


“Fenomenin arkasında numen olduğunu söylemek de bir bilgidir. Fakat bu bilgi ne deneyle ne de tam mantıkla temellendirilebilir. Bu bir inançtır.”


Yani:

  • Biz gördüğümüz bir şeyin “görünüşten ibaret” olduğuna karar verirken yine aklımızı kullanırız.
  • O zaman fenomenin ötesinde bir gerçeklik (numen) olduğuna dair yargı da aklın bir hükmüdür.
  • Ama bu yargı, doğrudan tecrübeyle veya deneyle desteklenemez.
    👉 Dolayısıyla bu da bir inanç biçimidir.


Böylece Kant’ın kendisi bile farkında olmadan şunu yapmıştır:

Metafiziğe kapıyı kapatırken, kendi metafiziğini inanç temeli üzerine kurmuştur.

İşte bu noktada şu soru Kant’a geri döner:

Madem ki sen de bir şeye doğrudan bilgi olmadan inanıyorsun, o zaman vahyi niçin bilgi dışı görüyorsun?

İslamî düşünce burada net ve tutarlıdır:

  • Duyular  malzemeyi sunar.
  • Akıl  anlamı kurar.
  • Fıtrat  sezgiyi verir.
  • Vahiy  nihai hakikati bildirir.


Kant, bu zinciri bilerek kopartır. Ama onun felsefesi de o kopardığı halkadan sarkar:

Çünkü her bilgi bir ön inanca dayanır. Her sezgi bir dayanak ister. Ve o dayanak, ancak vahiy ile tam ve sahih olur.





✍️ Abdullah Kuloğlu'nun Yorumu:

Bugün Kant’ı anlamakta zorlanmamızın sebebi onun karmaşıklığı değil, onun sisteminin fıtratımıza yabancı oluşudur.
Oysa bizler, hakikatin sezilebileceğini, aklın metafiziğe ulaşabileceğini, ve vahyin o sezgiyi tamamlayan nur olduğunu hissediyoruz.

“Biz hakikati içimizde hissediyoruz, Kant ise dışımızda arayıp ulaşamadı.”

 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...