Hakkın Hâkimiyeti ve Beşerin Hevâsı: Elmalılı Hamdi Yazır’ın Bakara Suresi 2/4. Ayet Tefsiri Çerçevesinde Modern Medeniyetin Tahlili
Hakkın Hâkimiyeti ve Beşerin Hevâsı: Elmalılı Hamdi Yazır’ın Bakara Suresi 2/4. Ayet Tefsiri Çerçevesinde Modern Medeniyetin Tahlili
Giriş
Bakara Suresi’nin 4. ayeti, Kur’an’ın iman esaslarını temel bir çerçevede özetler: “Sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ederler; ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.” Elmalılı Hamdi Yazır, bu ayeti tefsir ederken yalnızca iman esaslarını açıklamakla kalmaz; aynı zamanda bu esasların insanlık tarihindeki karşılığını, medeniyetler arası ayrım noktasını ve çağdaş dünya sistemlerinin krizini de ele alır. Onun şu veciz ifadesi, bu çerçevenin özetidir:
“Beşeriyetin hakka değil, hakkın beşeriyete hükmetmesi gerekir.”
Bu yazı, Elmalılı’nın bu derin yorumundan hareketle, insanlığın bugünkü durumu ve İslâm’ın sunduğu ilahî kurtuluş modelini madde madde ilmi ve akademik bir zeminde incelemektedir.
1. Ayetin Genel Yapısı ve Elmalılı’nın Yorumu
Ayetin üç temel unsuru vardır:
Sana indirilene iman,
Senden önce indirilenlere iman,
Ahirete yakîn ile iman.
Elmalılı bu üç maddeyi, imanî esasların bütünlüğü ve evrenselliği açısından değerlendirir. Özellikle ahirete yakîn ile iman ifadesi üzerinden, sadece hissî değil, epistemik ve vicdanî derinliğe dayalı bir inanç sistemi inşa eder. Bu iman, haberle değil; ilim, basiret, idrak ve ruh ile oluşan bir yakîn türüdür.
2. Vahyin Evrenselliği ve Müslümanlığın Şahitliği
Elmalılı’ya göre, İslâm:
Önceki peygamberleri ve kitapları tasdik eden bir dindir,
Tüm hak dinlerin aslî unsurlarına saygı gösterir,
İmana dair hususlarda nesih (iptal) değil, teyid ve tamamlamayı esas alır.
Şu ifadeleri dikkate değerdir:
“Müslümanlık bütün semavî dinlerin şahididir. Zira imana ait meselelerde nesih yoktur, tamamlama vardır. Nesih, amele ait hükümler itibariyle cereyan eder.”
Bu yaklaşım, İslâm’ın hakikatin nihai ve kapsayıcı şekli olduğunu ortaya koyar. İslâm, önceki nübüvvetleri reddetmez; ancak onların bozulmuş biçimlerini tashih eder.
3. Batı Medeniyetinin Vicdan Krizi: Sekülerleşme ve Sonuçları
Elmalılı, Batı’daki vicdan probleminin tarihsel kökenini şu şekilde açıklar:
“Son zamanlarda bu vicdan darlığındaki politik hastalığı gören Avrupa devletleri, Katoliklik ve Protestanlık kavgalarından doğan bir vicdan hürriyeti davasıyla... Fransız İnkılâbı’ndan sonra liberallik, laiklik ve insanlık kelimeleri altında Hristiyanlık kelimesinden sapmaya doğru yürümüş...”
Ancak bu sapma:
Gerçek bir merhamet veya adalet anlayışı doğurmamış,
Aksine, dini dışlayarak dinsizlik ve bencillik temelli bir yapı inşa etmiştir.
Neticesi ise Elmalılı’nın ifadesiyle şudur:
“...ilme ve sanayiye ait gelişmelerini (hak)gerçeğe bağlayacak yerde, insanlığı haktan uzaklaşmaya, vicdansızlığa ve ihtiraslara sürüklemiş...”
Bu analiz, modern seküler dünya düzeninin ahlâkî ve manevî çöküşünü çok açık biçimde ifade eder.
4. Gerçek Hürriyetin Temeli: Tevhid Akdi ve Fatiha’daki Sözleşme
Elmalılı, gerçek özgürlüğün ancak insanın kendisini Allah’a kul olarak tanımasıyla mümkün olduğunu belirtir. Fatiha Suresi’ndeki şu ayet bu ilkenin temelidir:
“İyyâke na’budu ve iyyâke neste’în” – “Ancak sana ibadet ederiz ve ancak senden yardım bekleriz.”
Bu sözleşme:
Kulluğu yalnız Allah’a hasreder,
Yardım arayışını yalnız O’na yönlendirir,
Beşerin beşere kulluğunu ve hevânın hâkimiyetini reddeder.
İşte bu, Elmalılı’nın “yaratılış kanunu” olarak nitelediği eşitlik ve adalet sisteminin kaynağıdır.
5. Beşerin İlahlık Taslaması: Modern Sapmanın Temel Tehlikesi
Modern dünyada bireyin veya toplumun hevası, çoğunluğun tercihi, siyasi gücün baskısı “hak” olarak takdim edilmektedir. Elmalılı’ya göre bu, ilahlaştırılmış bir beşer fikridir:
“İnsanlığın şimdiki sapıklığı, beşeriyetin (hak)doğru üzerinde egemen olması fikrinde toplanıyor. Bu ise, insanlar arasında en kuvvetli görünenlerin ‘tapılan bir yaratıcı’ gibi kabul edilmesine sebep oluyor.”
Bu durum:
Tutkuların meşrulaşması,
Hukukun ayaklar altına alınması,
Zayıfın ezilmesi,
Hakkın susmasıdır.
6. Yakîn ile Ahirete İman: Bilgi, Şuur ve Vicdan Boyutu
Elmalılı, ahirete iman konusunda “yakîn” kavramını derinlemesine işler. Yakîn, sadece zan veya temenni değil; ilme, tefekküre ve vicdanî sezgiye dayanan kesin bilgidir:
“Bu öyle bir yakîn ki, yalnız mücerred bir haberle değil, bir bilgi ile, bir anlayışla, bir tefekkürle, bir iman ile, bir kalp ile, bir ruh ile, bir vicdan ile, bir basiret ile, bir yakîn ile, bir şuur ile, bir idrak ile, her türlü şüpheyi ortadan kaldıracak bir kanaat ile olur.”
Bu ifadelerden çıkan sonuç:
İman sadece nakille değil, akıl ve kalbin birlikte iştirakiyle oluşur.
Ahirete iman, insana hem sorumluluk hem de umut kazandırır.
- Bu yakîn, mü’mini dünyanın geçiciliğini idrak ederek adalete yöneltir.
7. Hakkı Tayin Eden Beşer mi, Beyan Eden Allah mı? Modern Epistemolojilere Reddiye
Elmalılı’nın bu ayette verdiği temel ilke, çağdaş felsefenin “hakikat üretilebilir” iddiasına köklü bir reddiyedir. Zira ona göre hakikat:
Beşerin zihninde şekillenmez, Allah tarafından belirlenir;
İnsan aklı, ancak bu hakikate şahitlik ve teslimiyet görevini yerine getirir.
Bu yönüyle Elmalılı, modern epistemolojinin bazı temsilcilerini de eleştirmiş gibidir:
Nietzsche: Hakikati güçlü olanın tanımı olarak görür; Tanrı öldü demesiyle vahyin yerine insanın hevasını geçirir.
Foucault: Gerçeğin bir iktidar ilişkisi olduğunu savunur; bilgi, gücü meşrulaştırmak için kullanılan araçtır.
Freud: Dini ve ahireti bilinçaltı arzuların bir yansıması olarak yorumlar; hakikati psikolojik projeksiyona indirger.
Postmodernler (Lyotard, Derrida): Evrensel hakikatin olmadığını, her şeyin yoruma açık olduğunu iddia ederler.
Bu düşünceler Elmalılı’nın tefsiriyle doğrudan çelişir. Ona göre hakikat:
Evrensel,
Sabit,
Vahye dayanır,
Aklın ve kalbin ortak tasdikiyle anlaşılır.
8. Sonuç: İnsanlık İçin Yegâne Çıkış – Hakkın Egemenliği
Elmalılı’nın tefsiri, çağının ötesinde bir tespit içerir: İnsanlık, Hz. Peygamber’in gönderildiği dönem gibi yeniden hakikatin nurunu aramaktadır:
“Şimdiki insanlar, Peygamberimizin gönderildiği zamanda olduğu gibi, İslâm’ın nurunun genel bir gelişmesini ve herkesin selameti için, gerçeğin bütün insanlık üzerinde kuvvetli bir egemenliğini görmek derdiyle kıvranıp çabalamaktadırlar.”
İnsanlık iki tercihle karşı karşıyadır:
Ya heva, çıkar ve tutkuların egemenliğine razı olacak; parçalanma ve ızdırap sürecektir.
Ya da Hakk’ın egemenliğini kabul ederek, vahyin gösterdiği tevhid ve adalet sistemine yönelecektir.
“Hakk’ı, insanın emri altında gören dar vicdanların kurtuluşa ereceklerini ve beşeriyetin dairesi için bir olumlu kutup olabileceklerini zannetmek ne büyük hatadır!”
Genel Değerlendirme:
Elmalılı Hamdi Yazır’ın Bakara 2/4 ayetine dair tefsiri, sadece bir Kur’an yorumu değil; aynı zamanda insanlık tarihinin krizlerini çözümleyen, çağlara hitap eden bir kelâmî manifesto ve medeniyet eleştirisidir.
Bu tefsirin bugüne verdiği mesaj şudur: Hak, beşerin üstündedir. İnsan, ancak Allah’a kul olarak özgürleşir. İslâm’ın nizamı, sadece Müslümanların değil, bütün insanlığın kurtuluş reçetesidir.
tam kaynak:
Zerre’den Küre’ye tüm "Alem"ler Hakkında: Bakara Suresi 4. Ayet Elmalılı tefsirinden
https://zerredenkurreyetumalemler.blogspot.com/2018/06/bakara-suresi-4-ayet-elmall-tefsiri.html
Yorumlar
Yorum Gönder