“Bilimcilik: Metafiziğin Reddiyle Başlayan Modern Bir Şirk Dini”
⸻
🔷 1. “Metafizik Bilinemez” Safsatası: Hakikatin Önüne Çekilen Perde
Modern Batı felsefesi, özellikle Kant sonrası, metafiziği “bilinemez” ilan ederek hakikatin bir boyutunu devre dışı bırakmıştır. Kant “numen”in (şeyin kendisi) var olduğunu kabul etse de onun bilinemeyeceğini savunmuş, bu ise sonraki pozitivistler tarafından “yokmuş gibi davranma”ya dönüşmüştür. Sonuçta:
Hakikatin metafizik boyutu sistem dışına itilmiş; bilgi yalnızca fenomenlerle, yani gözlemlenebilir olanla sınırlanmıştır.
Bu anlayış, Gazâlî’nin “nedensellik zorunlu değildir” diyerek açtığı aklî kapının tam tersidir: Batı’da akıl, görünene mahkûm edilirken; İslam’da akıl, görünmeyeni de sezmenin vasıtası olmuştur. Bu fark, iki uygarlığın epistemolojik kaderini belirlemiştir.
⸻
🔷 2. Kant’tan Pozitivizme: Batı Aklının Çöküş Süreci
Kant metafizik üzerine agnostik bir perde çekerken, Auguste Comte ve pozitivistler bu perdeyi betonla kapatmıştır. Bilim artık sadece “görünür olanı” açıklayacak, görünmeyenle ilgilenmeyecektir. Böylece:
• Vahiy reddedilmiş, çünkü “görülmez”dir.
• Melek, ruh, kader gibi kavramlar bilim dışı ilan edilmiştir.
• İlahi düzen yerine “kör doğa yasaları” konmuştur.
Ancak bu bir bilimsel zorunluluk değil, ideolojik bir tercihtir. Bu tercihin ardında, Batı’nın Aydınlanma sürecinde Kilise’ye karşı geliştirdiği nefretin sonucu olan yeni bir din inşası yatar: bilim dini.
⸻
🔷 3. Görünene İndirgenen Gerçeklik: Modern Şirk
Pozitivizm ve bilimcilik, duyularla algılanabilen şeyleri tek gerçeklik kabul eder. Oysa Kur’an der ki:
“Onlar gayba iman ederler…” (Bakara 3)
İslam’da gayb ve şehadet âlemleri iç içedir. Görünenin ardında görünmeyen bir anlam ve irade vardır. Bilimcilik ise:
• Sebebi, Allah’ın kudreti değil doğa yasaları sayar.
• Yaratılışı, ilahi emir değil madde ile açıklar.
• İnsanı, ruh taşıyan bir varlık değil, biyolojik bir makine olarak görür.
Bu anlayış bir ilhad değilse nedir? Bir tür seküler putperestlik değilse nedir?
⸻
🔷 4. Bilim ile Bilimcilik Arasındaki Hayatî Fark
🔹 Bilim bir yöntemdir: Soru sorar, deney yapar, gözlemle hipotez kurar.
🔹 Bilimcilik ise bir inançtır: Bilim dışındaki yollarla hakikatin bilinemeyeceğini iddia eder.
Bilimcilik, bilim adına bilimi dogma hâline getiren bir sapmadır.
Bu bağlamda, Einstein, Heisenberg ve Schrödinger gibi bilim insanlarının kendileri bile bilimciliği eleştirmiştir. Çünkü onlar, bilimin “ne bildiğini” değil, “ne bilemeyeceğini” de fark etmişlerdir. Schrödinger şöyle der:
“Gerçeklik, sadece ölçebildiğimiz şey değildir; hatta en önemli şeyler ölçülemez olanlardır.”
⸻
🔷 5. Kur’an’ın Gözünden Hakikat: Vahiy, Akıl ve Kevnî Ayetler
Kur’an, hem vahiy hem de yaratılış (kevni) ayetlerini birlikte okumamızı ister:
“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, temiz akıl sahipleri (ulul elbab) için elbette ibretler vardır.” (Âl-i İmrân 190)
Bu ayet, fenomenleri görüp oradan metafiziğe ulaşan aklı övmektedir. Batı ise aynı aklı görünene hapsederek hakikatin derinliğini yok saymıştır.
⸻
📌 Sonuç: Bilimcilik, Batı’nın Yeni Altın Buzağısıdır
Tıpkı İsrailoğulları’nın altın buzağıya tapması gibi, modern insan da bilim etiketli her şeye sorgusuzca iman etmektedir. Ama:
“Bu mu sizin aydınlanmanız? Sözde aydınlandık diye, özde şeytana kul olup zifiri karanlığa mı mahkûm oldunuz?”
Yorumlar
Yorum Gönder