Kur’an’ın Kozmolojik Anlatımı: Âfâkî ve Enfüsî Ayetlerle Ateşten Doğan Hayat, Zıtlıkların Hikmeti ve Rahman’ın İşaretlerle Ta’limi
Kur’an’ın Kozmolojik Anlatımı: Âfâkî ve Enfüsî Ayetlerle Ateşten Doğan Hayat, Zıtlıkların Hikmeti ve Rahman’ın İşaretlerle Ta’limi
“Bir şeyi basitçe açıklayamıyorsan, onu yeterince anlamamışsındır” sözü, Albert Einstein’a (veya Richard Feynman’a) atfedilen bir ilke olarak, bilginin özlü ve anlaşılır sunulmasının önemini yansıtmaktadır. Kur’an-ı Kerim, evrenin yaratılışını –Büyük Patlama’dan yıldızların oluşumuna, nebuladan Dünya’ya ve hayatın doğuşuna– Fussilet (41:9-12, 41:53), Enbiya (21:30), Rad (13:3), Zariyat (51:47), Rahman (55:1-2) ve Alak (96:2) surelerindeki “ratk-fatk”, “duhan-mesabih”, “medd”, “ta’lim” ve “alak” gibi özlü ifadelerle söylüyor görünmektedir. Bu makale, bu ayetleri Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirleri ışığında ele alarak, Antik Yunan felsefesindeki Anaksimandros’un “apeiron” ve Herakleitos’un “ateş” kavramlarıyla bağ kurmaktadır. Modern bilimin Büyük Patlama, evrenin genişlemesi ve nebula-yıldız döngüsüyle uyumu değerlendirilmektedir. “İkinci nesil duman” (nebula) ve “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” tezi rehberliğinde, Fussilet’teki “mesabih”in (kandiller/yıldızlar) çıra gibi yandığı, sönünce patlayarak “duhan” (nebula) çıkardığı vurgulanmaktadır. Kur’an’ın “duhan” terimini, modern bilimin “interstellar cloud” (yıldızlararası bulut) yerine seçmesi, nebula’nın ateş (yıldız) kaynaklı doğasına işaret ettiği gibi görünmektedir. “Ateşten doğan hayat” zıtlığı, Âl-i İmran 3:27’deki “ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarma” kudretiyle ilahi hikmeti yansıtmaktadır. Fussilet 41:53’teki âfâkî (dış dünya) ve enfüsî (nefis) ayetler, evrenin makrokozmosu ile insanın mikrokozmosu arasındaki bağlantıyı; Alak 96:2’deki “alak” (pıhtı, embriyo) kelimesi ise insanın yaratılışındaki biyolojik başlangıcı işaret ederek bu paralelliği güçlendirmektedir. Fussilet’teki ters kronolojinin (Dünya → duhan → mesabih) Kur’an’ın pedagojik üslubuna katkısı, Rahman Suresi’nde (55:1-2) Rahmân’ın Kur’ân’ı “ta’lim etmesi”yle evrenin ve insanın hakikatlerini rahmet merkezli öğretmesiyle birleşmektedir. Özellikle, Kur’an’ın “işaret ve remizler”le kevnî hadiselere (kozmik olaylara) vakıf olma derecesine ulaşan ilmi, onun sadece lafız değil, manasıyla da üstün bir ilim sunduğunu gösterdiği düşünülmektedir. Bu, Einstein/Feynman’ın basitlik ilkesine uygun, nakavt eden bir kroşedir.
1. Kur’an’ın Özlü Kozmolojik Ayetleri
Kur’an, evrenin ve insanın yaratılışını “ratk-fatk”, “duhan-mesabih”, “medd”, “ta’lim” ve “alak” gibi özlü ifadelerle tasvir ettiği görülmektedir. Bu ayetler, karmaşık kozmik ve biyolojik süreçleri insan aklına sade ve derin bir şekilde sunduğu düşünülmektedir:
1.1. Enbiya 21:30
Ayet: “İnkâr edenler, göklerle yer bitişik (ratk) iken onları ayırdığımızı (fatk) ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı?”
- Kelime Analizi:
- Ratk: Bitişiklik, yoğun bir birleşik hal.
- Fatk: Ayrılma, bölme, dağılma.
- Özlü Anlam: Evrenin başlangıçta birleşik bir halde olduğu ve ilahi iradeyle ayrılarak gökler (uzay, yıldızlar) ile yerin (Dünya, gezegenler) oluştuğu ifade edilmektedir.
- Tefsir (Elmalılı Hamdi Yazır): Elmalılı, “ratk-fatk”ın evrenin yoğun bir halden ayrılarak farklı yapılara dönüştüğünü gösterdiğini belirtmektedir.
- Bilimsel Bağlantı: Ayetin, Büyük Patlama (Big Bang) teorisiyle uyum içinde olduğu görülmektedir. Evrenin, 13.8 milyar yıl önce tek bir yoğun noktadan (singülerite) genişlemeye başladığı; “ratk”ın singüleriteyi, “fatk”ın genişlemeyi temsil ettiği düşünülmektedir.
1.2. Fussilet 41:9-12
Ayetler:
- 41:9: “De ki: ‘Siz, yeryüzünü iki günde yaratanı mı inkâr ediyorsunuz…?’”
- 41:10: “O, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi, onda bereketler yarattı…”
- 41:11: “Sonra göğe yöneldi, o bir duman (duhan) halindeyken…”
- 41:12: “Böylece onları yedi gök olarak takdir etti ve en yakın göğü kandillerle (mesabih) süsledik…”
- Kelime Analizi:
- Duhan: Duman, şekilsiz, belirsiz bir gaz bulutu.
- Mesabih: Kandiller, ışık kaynakları, yıldızlar.
- Özlü Anlam: Ayetlerin, ters bir kronolojiyle Dünya’dan (yer) duhana (nebula), oradan mesabihe (yıldızlar) uzandığı; evrenin yaratılış sürecini insan merkezli bir “sonuç-neden” zinciriyle sunduğu görülmektedir. Mesabih’in, çıra gibi yandığı; sönünce patlayarak duhan (nebula) çıkardığı bir imge olarak göründüğü düşünülmektedir.
- Tefsir (Elmalılı): Elmalılı, duhanın kaotik bir madde, mesabih’in yıldızlar olduğunu ifade etmektedir. Ters kronolojinin, insan aklına hitap eden bir anlatım sunduğu görülmektedir.
- Mesabih’in Çıra Gibi Yanması: Mesabih’in, yıldızları temsil ettiği ve “kandil” imgesinin, çıra gibi bir ateşin yanmasını çağrıştırdığı düşünülmektedir. Yıldızların, nükleer füzyonla hidrojen ve helyumu ağır elementlere (karbon, oksijen) çevirdiği, adeta bir çıra gibi parladığı görülmektedir. Sönünce (süpernova patlamaları), bu elementlerin uzaya saçıldığı ve duhan (nebula) oluşturduğu anlaşılmaktadır.
- Bilimsel Bağlantı: Duhan’ın, yıldızların süpernova patlamalarıyla ürettiği nebula olduğu; mesabih’in, nükleer füzyonla yanan yıldızları temsil ettiği görülmektedir. Dünya’nın ve hayatın bu nebuladan şekillendiği düşünülmektedir.
1.3. Rad 13:3
Ayet: “O, yeri yayıp döşeyen (meddetti), orada dağlar, nehirler meydana getiren, orada her türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yaratandır…”
- Kelime Analizi:
- Medd: Uzatma, yayma, çekip şekillendirme.
- Özlü Anlam: Dünya’nın, göklerden ayrılarak uzatılıp düzenlendiği ve yaşanabilir hale geldiği ifade edilmektedir.
- Tefsir (Elmalılı): Elmalılı, “medd”in hem jeolojik düzenlemeyi (kıtalar, dağlar) hem kozmik ayrışmayı (yerin göklerden çekilip alınması) içerdiğini belirtmektedir.
- Bilimsel Bağlantı: “Medd”in, nebuladan Güneş Sistemi’nin ve Dünya’nın oluşumunu, ardından jeolojik düzenlenmeyi ifade ettiği görülmektedir.
1.4. Zariyat 51:47
Ayet: “Göğü kudretimizle bina ettik ve şüphesiz biz onu genişletmekteyiz (mûsi‘ûn).”
- Kelime Analizi:
- Mûsi‘ûn: Genişletenler, yayanlar (devam eden eylem).
- Özlü Anlam: Evrenin ilahi kudretle inşa edilip sürekli genişletildiği ifade edilmektedir.
- Tefsir (Elmalılı): Elmalılı, “mûsi‘ûn”un göğün enginliğini ve yayılmasını gösterdiğini belirtmektedir. Modern tefsirlerin, bunu evrenin genişlemesiyle bağdaştırdığı görülmektedir.
- Bilimsel Bağlantı: Evrenin genişlemesinin, Hubble’ın 1929’daki keşfiyle doğrulandığı; ancak “mûsi‘ûn”un mecazi anlamının itirazlara açık olduğu düşünülmektedir.
1.5. Rahman 55:1-2
Ayetler:
- 55:1: “Rahmân.”
- 55:2: “Kur’ân’ı ta’lim etti.”
- Kelime Analizi:
- Rahmân: Sonsuz rahmet ve ihsan sahibi Allah.
- Ta’lim: Öğretme, ilim aktarma; bazen mucize ve alâmet kılma.
- Özlü Anlam: Rahmân olan Allah’ın, rahmetiyle Kur’ân’ı insanlığa öğrettiği; evrenin ve insanın yaratılışını özlü bir şekilde ta’lim ettiği ifade edilmektedir. Kur’an’ın, sadece lafız değil, manasıyla da üstün bir ilim sunduğu; “işaret ve remizler”le kevnî hadiselere (kozmik olaylara) vakıf olma derecesine ulaştığı düşünülmektedir.
- Tefsir (Elmalılı ve Diğerleri): Elmalılı, Rahmân’ın rahmet ve ihsanının Kur’ân’ın ta’limiyle tecelli ettiğini belirtmektedir. İbnü Abbas’ın “Kur’ân’da her şey var” ve Mûrsî’nin “evvelkilerin ve sonrakilerin ilimlerini içerir” sözleri, Kur’ân’ın evrenin ve hayatın kökenini kapsayan bir ilim hazinesi olduğunu gösterdiği düşünülmektedir. Alûsî, “ta’lim”in ilim öğretimine işaret ettiğini vurgulamaktadır.
- Bilimsel ve Felsefi Bağlantı: Kur’ân’ın, evrenin yaratılışını (Büyük Patlama, nebula-yıldız döngüsü) ve hayatın kökenini özlü bir şekilde ta’lim etmesi, Rahmân’ın rahmetiyle insan aklına evrenin hakikatini sunması olarak görülmektedir. “Ta’lim”in, hem bilimsel gerçekleri (mesabih-duhan döngüsü) hem de felsefi derinlikleri (apeiron-ateş) içerdiği; işaret ve remizlerle kevnî hadiselere vakıf kıldığı düşünülmektedir.
1.6. Alak 96:2
Ayet: “İnsanı ‘alak’tan yarattı.”
- Kelime Analizi:
- Alak: Pıhtı, embriyo, yapışan şey; insanın biyolojik başlangıcını ifade eden bir terim.
- Özlü Anlam: İnsanın yaratılışının, bir pıhtıdan (embriyo) başladığı; ilahi kudretin basit bir maddeden karmaşık bir varlığı şekillendirdiği ifade edilmektedir.
- Tefsir (Elmalılı): Elmalılı, “alak”ın insanın embriyolojik başlangıcını, yani döllenmiş bir hücreden gelişen pıhtıyı işaret ettiğini belirtmektedir. Bu, insanın mikrokozmostaki yaratılış sürecinin özlü bir remzi olarak görülmektedir.
- Bilimsel Bağlantı: “Alak”ın, modern embriyolojideki döllenmiş yumurta (zigot) ve erken embriyo aşamalarına işaret ettiği düşünülmektedir. İnsanın biyolojik başlangıcının, evrendeki yıldız-nebula döngüsünden gelen ağır elementlerle (karbon, oksijen) bağlantılı olduğu görülmektedir.
- Âfâkî-Enfüsî Bağlantı: Fussilet 41:53’teki “Biz onlara hem âfâkta hem enfüslerinde ayetlerimizi göstereceğiz” ayetiyle, “alak”ın insanın enfüsî (iç dünya) yaratılışına, duhan-mesabih’in ise âfâkî (dış dünya) yaratılışa işaret ettiği düşünülmektedir. Evrenin makrokozmosu (ratk-fatk, duhan-mesabih) ile insanın mikrokozmosu (alak) arasındaki paralellik, Kur’an’ın ilahi hikmeti yansıttığı görülmektedir.
2. Fussilet 41:53: Âfâkî ve Enfüsî Ayetlerin Birliği
Ayet: “Biz onlara hem âfâkta hem de enfüslerinde ayetlerimizi göstereceğiz, ta ki onun (Kur’ân’ın) hak olduğu kendilerine apaçık belli olsun.”
- Kelime Analizi:
- Âfâk: Ufuklar, dış dünya, evren.
- Enfüs: Nefisler, iç dünya, insanın kendisi.
- Özlü Anlam: Kur’an’ın, hem evrendeki (âfâkî) hem de insandaki (enfüsî) ayetlerle hakikatini gösterdiği; evrenin ve insanın yaratılışındaki ilahi kudreti insan aklına sunduğu ifade edilmektedir.
- Tefsir (Elmalılı): Elmalılı, âfâkî ayetlerin evrenin yaratılışı, yıldızlar, gezegenler gibi dış dünyadaki olaylara; enfüsî ayetlerin ise insanın bedeni, aklı ve ruhu gibi iç dünyasına işaret ettiğini belirtmektedir. Bu ayet, Kur’an’ın evrenin makrokozmosu ile insanın mikrokozmosunu birleştiren bir ilim sunduğunu gösterdiği düşünülmektedir.
- Âfâkî-Enfüsî Bağlantı:
- Âfâkî Ayetler: Ratk-fatk (Enbiya 21:30), duhan-mesabih (Fussilet 41:9-12), medd (Rad 13:3) ve mûsi‘ûn (Zariyat 51:47), evrenin yaratılış döngüsünü (Büyük Patlama, yıldız-nebula döngüsü, Dünya’nın oluşumu) işaret eden âfâkî ayetlerdir. “İkinci nesil duman” ve “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” tezi, bu ayetlerin evrenin kozmik hakikatlerine işaret ettiğini göstermektedir.
- Enfüsî Ayetler: Alak 96:2’deki “alak” kelimesi, insanın biyolojik başlangıcını (embriyo) ifade ederek enfüsî bir ayet olarak görülmektedir. İnsanın yaratılışı, evrendeki ağır elementlerin (karbon, oksijen) yıldızların ateşinden (mesabih) doğmasıyla bağlantılı olduğu düşünülmektedir.
- Makrokozmos-Mikrokozmos Paralelliği: Fussilet 41:53, âfâkî (evren) ve enfüsî (insan) ayetlerin birliğini vurgulayarak, Kur’an’ın evrenin makrokozmosu ile insanın mikrokozmosu arasındaki bağı özlü bir şekilde ta’lim ettiğini gösterdiği düşünülmektedir. “Alak”ın embriyolojik başlangıcı, duhanın nebula olarak yıldızlardan türemesiyle paralellik kurmakta; her ikisi de ilahi kudretin zıtlıkları (kaos-düzen, ateş-hayat) birleştirme hikmetini yansıttığı görülmektedir.
Ayetlerle Bağlantı:
- Fussilet 41:53: Âfâkî ve enfüsî ayetlerin birliği, Kur’an’ın hakikatini gösterdiği düşünülmektedir.
- Enbiya 21:30, Fussilet 41:9-12, Rad 13:3, Zariyat 51:47: Âfâkî ayetler olarak evrenin yaratılışını ifade ettiği görülmektedir.
- Alak 96:2: Enfüsî ayet olarak insanın yaratılışını işaret ettiği düşünülmektedir.
- Rahman 55:1-2: Rahmân’ın, bu ayetleri işaret ve remizlerle ta’lim ettiği düşünülmektedir.
3. “İkinci Nesil Duman” ve “Ateş Olmayan Yerden Duman Çıkmaz” Tezi
“İkinci nesil duman” ve “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” tezi, Kur’an’ın âfâkî ayetlerinin evrenin döngüsel doğasını açıkladığı düşünülmektedir:
- İkinci Nesil Duman: Fussilet’teki “duhan”ın(duman), yıldızların (mesabih) süpernova patlamalarıyla ürettiği nebula olduğu düşünülmektedir. Dünya’nın ve hayatın atomlarının (karbon, oksijen, demir) bu “ikinci nesil” nebuladan geldiği görülmektedir.
- Ateş Olmayan Yerden Duman Çıkmaz: Duhan’ın, mesabih’in(yıldız) yanmasıyla oluştuğu ifade edilmektedir. Yıldızların, nükleer füzyonla “çıra gibi” parladığı; sönünce süpernova patlamalarıyla nebula (duman) oluşturduğu görülmektedir.
- Mesabih’in Çıra Gibi Yanması: Mesabih’in “kandil” imgesinin, yıldızların füzyonla parladığı bir metafor sunduğu düşünülmektedir.
- Sönünce Patlama ve Duman: Yıldızların süpernova patlamasıyla nebula oluşturduğu; duhan"ın, bu patlamanın ürünü olduğu görülmektedir.
Ayetlerle Bağlantı:
- Enbiya 21:30: “Ratk-fatk”ın, yıldızların ve nebula’nın oluşumuna zemin hazırladığı düşünülmektedir.
- Fussilet 41:9-12: Mesabih’in çıra gibi yandığı, duhanın patlamayla oluşan ürünü olduğu görülmektedir.
- Rad 13:3: Dünya’nın, nebuladan “meddedildiği” ifade edilmektedir.
- Zariyat 51:47: Evrenin genişlemesinin, bu döngünün zemini olduğu düşünülmektedir.
- Fussilet 41:53: Bu döngünün, âfâkî ayetler olarak Kur’an’ın hakikatini gösterdiği düşünülmektedir.
- Alak 96:2: İnsanın “alak”tan yaratılışının, enfüsî ayet olarak bu döngüyle bağlantılı olduğu görülmektedir.
4. Duhan’ın Ateşten, Cloud’un Sudan Çıkışı: Kur’an’ın Hakikate Uyumu
Kur’an’ın “duhan” terimini seçmesi, modern bilimin “interstellar cloud” ifadesinden daha derin bir hakikati ifade ettiği düşünülmektedir:
- Cloud ve Duhan Farkı: “Cloud” (bulut), su buharından türeyen bir yapı çağrıştırdığı; “duhan” (duman) ise ateşten çıkan bir maddeyi ifade ettiği görülmektedir. Kur’an’ın “duhan” seçimi, nebula’nın yıldızların (mesabih/ateş) süpernova patlamalarından türediği hakikatine uyum sağladığı düşünülmektedir.
- Ateşten Çıkan Duman: “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” tezi, duhanın mesabih’in yanmasından türediğini vurgulamaktadır. Yıldızların, füzyonla yandığı; süpernovayla nebula oluşturduğu görülmektedir.
- Kur’an’ın Özlü İsabeti: Kur’an’ın “duhan” terimiyle, nebula’nın ateşten çıkışını özlü ve hakikate uygun bir şekilde ifade ettiği; “cloud” gibi sudan çağrışımlı bir terimden kaçındığı görülmektedir.
Ayetlerle Bağlantı:
- Fussilet 41:11: Duhan’ın, mesabih’in patlamasından türeyen nebula olduğu düşünülmektedir.
- Enbiya 21:30: Evrenin ayrışmasının, bu döngüye zemin hazırladığı görülmektedir.
- Rad 13:3: Dünya’nın, bu nebuladan şekillendiği ifade edilmektedir.
- Fussilet 41:53: Bu hakikatlerin, âfâkî ayetler olarak Kur’an’ın doğruluğunu gösterdiği düşünülmektedir.
- Alak 96:2: İnsanın “alak”tan yaratılışının, enfüsî ayet olarak bu hakikatle bağlantılı olduğu düşünülmektedir.
5. Ateşten Doğan Hayat: Zıtlıkların Hikmeti
Kur’an’ın kozmolojik anlatımı, yıldızların ateşinden (mesabih) doğan "duhan"dan (nebula) hayatın filizlenmesiyle, “ateşten doğan hayat” gibi çarpıcı bir zıtlık sunduğu düşünülmektedir:
- Ateşin Yıkıcı ve Yaratıcı Doğası: Yıldızların nükleer füzyonla (çıra gibi yanarak) ağır elementler ürettiği; süpernova patlamalarıyla bu elementleri duhana dönüştürdüğü görülmektedir. Bu ateş, yıkıcı bir patlamayla sona erse de, duhandan Dünya’nın ve hayatın doğuşuna zemin hazırladığı düşünülmektedir.
- Hayatın Ateşten Kökeni: Dünya’nın atomlarının (karbon, oksijen), yıldızların ateşinde dövüldüğü; bu elementlerin duhandan Dünya’ya ulaşarak hayatın temelini oluşturduğu görülmektedir. Enbiya 21:30’daki “her canlı şeyi sudan yarattık” ifadesiyle, ateşten doğan elementlerin suyla birleşerek hayatı filizlendirdiği düşünülmektedir.
- Zıtlıkların Hikmeti: Ateşin yıkıcılığı ile hayatın yaratıcılığı arasındaki zıtlığın, Kur’an’ın özlü anlatımıyla ilahi hikmeti yansıttığı görülmektedir. Âl-i İmran 3:27’deki “Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran sensin” ifadesi, bu zıtlığın Allah’ın yaratma kudretine işaret ettiği düşünülmektedir. Mesabih’in ateşi, duhanı doğurmakta; duhan, hayatın barınağı olan Dünya’yı şekillendirmektedir. Bu, Allah’ın zıtlıkları (ateş-hayat, ölüm-diri) birleştirerek evreni ve hayatı yaratma mucizesini ortaya koyduğu gibi görünmektedir.
- Teolojik Derinlik: Kur’an’ın, zıtlıkları bir araya getirerek Allah’ın her şeye kadir olduğunu ve yaratılışın hikmetini insan aklına sunduğu düşünülmektedir. Fussilet 41:53’teki âfâkî ve enfüsî ayetler, bu zıtlıkların evren ve insan arasındaki birliği gösterdiği; Alak 96:2’deki “alak”ın, insanın mikrokozmostaki yaratılışının bu hikmetle bağlantılı olduğu düşünülmektedir.
Ayetlerle Bağlantı:
- Fussilet 41:11-12: Mesabih’in ateşinden duhanın, duhandan Dünya’nın doğduğu görülmektedir.
- Enbiya 21:30: Evrenin ayrışması ve “sudan yaratılan hayat”, ateşten doğan elementlerle uyum içinde olduğu düşünülmektedir.
- Rad 13:3: Dünya’nın “meddedilmesi”, ateşten doğan hayatın barınağı olduğu ifade edilmektedir.
- Âl-i İmran 3:27: “Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran” ifadesi, ateşten hayat zıtlığının ilahi kudretle birleştiğini gösterdiği düşünülmektedir.
- Fussilet 41:53: Âfâkî ve enfüsî ayetlerin, bu zıtlıkların birliğini gösterdiği düşünülmektedir.
- Alak 96:2: İnsanın “alak”tan yaratılışının, enfüsî ayet olarak bu zıtlıkla bağlantılı olduğu düşünülmektedir.
6. Kur’an’ın İşaret ve Remizlerle Kevnî Hadiselere Vakıf Kılması
Rahman 55:1-2’deki “Rahmân, Kur’ân’ı ta’lim etti” ifadesi, Kur’an’ın sadece lafız değil, manasıyla da üstün bir ilim sunduğunu; “işaret ve remizler”le kevnî hadiselere (kozmik olaylara) vakıf olma derecesine ulaştığını gösterdiği düşünülmektedir:
- İşaret ve Remizlerin Anlamı: Kur’an’ın, evrenin ve insanın yaratılışını özlü ifadelerle (ratk-fatk, duhan-mesabih, medd, alak) anlattığı; bu ifadelerin işaret ve remizler yoluyla kevnî hakikatleri içerdiği düşünülmektedir. Örneğin:
- Ratk-Fatk (Enbiya 21:30): Evrenin birleşik halden ayrılmasının (Büyük Patlama) işareti olarak düşünülmektedir.
- Duhan (Fussilet 41:11): Yıldızların süpernova patlamalarıyla oluşan nebula’nın, ateşten çıkan duman olarak remzi olduğu düşünülmektedir.
- Mesabih (Fussilet 41:12): Yıldızların nükleer füzyonla parlamasının, çıra gibi yanan kandillerle işaret edildiği düşünülmektedir.
- Medd (Rad 13:3): Dünya’nın nebuladan şekillenmesinin, uzatılıp düzenlenme remziyle ifade edildiği düşünülmektedir.
- Alak (Alak 96:2): İnsanın embriyolojik başlangıcının, pıhtıdan karmaşık bir varlığa dönüşümün remzi olarak işaret edildiği düşünülmektedir.
- Ateşten Doğan Hayat: Ateşin yıkıcılığından hayatın yaratıcılığının doğması, Âl-i İmran 3:27’deki “ölüden diriyi çıkarma” hikmetine işaret ettiği gibi düşünülmektedir.
- Kevnî Hadiselere Vakıf Olma: Kur’an’ın, bu işaret ve remizlerle evrenin yaratılış döngüsünü (Büyük Patlama, yıldız-nebula döngüsü, hayatın kökeni) ve insanın yaratılışını (alak) özlü bir şekilde ta’lim ettiği; insan aklını kevnî hadiselere yönelterek ilahi kudreti anlamaya çağırdığı düşünülmektedir. İbnü Abbas’ın “Kur’ân’da her şey var” ve Mûrsî’nin “evvelkilerin ve sonrakilerin ilimlerini içerir” sözleri, Kur’ân’ın ilminin evrensel olayları kapsadığını gösterdiği gibi, işaret ve remizlerin bu ilmi insanlığa açtığı düşünülmektedir.
- Âfâkî-Enfüsî Bağlantı: Fussilet 41:53’teki âfâkî (duhan, mesabih) ve enfüsî (alak) ayetler, Kur’an’ın evrenin makrokozmosu ile insanın mikrokozmosu arasındaki birliği işaret ve remizlerle ta’lim ettiğini gösterdiği düşünülmektedir. Rahmân’ın rahmetiyle Kur’ân’ı ta’lim etmesi, bu işaret ve remizlerin rahmet merkezli bir pedagojiyle insan aklına ve kalbine sunulduğunu gösterdiği düşünülmektedir.
Ayetlerle Bağlantı:
- Rahman 55:1-2: Rahmân’ın, Kur’ân’ı ta’lim ederek işaret ve remizlerle kevnî hadiselere vakıf kıldığı düşünülmektedir.
- Fussilet 41:11-12: Duhan ve mesabih imgelerinin, nebula ve yıldızlara işaret ettiği düşünülmektedir.
- Enbiya 21:30: Ratk-fatk’ın, Büyük Patlama’ya remiz olduğu düşünülmektedir.
- Rad 13:3: Medd’in, Dünya’nın oluşumuna işaret ettiği düşünülmektedir.
- Âl-i İmran 3:27: Zıtlıkların hikmetinin, ilahi kudrete remiz olduğu düşünülmektedir.
- Fussilet 41:53: Âfâkî ve enfüsî ayetlerin birliği, Kur’an’ın hakikatini gösterdiği düşünülmektedir.
- Alak 96:2: İnsanın “alak”tan yaratılışının, enfüsî ayet olarak kevnî hakikatlerle bağlantılı olduğu düşünülmektedir.
7. Felsefi Bağlantılar
Kur’an’ın özlü imgeleri, Antik Yunan felsefesiyle paralellikler sunduğu görülmektedir:
- Anaksimandros’un Apeironu: Duhan’ın, apeiron gibi şekilsiz bir özü temsil ettiği; “ikinci nesil duman” teziyle yıldızlardan türediği düşünülmektedir.
- Herakleitos’un Ateşi: Mesabih’in, çıra gibi yanan yıldızlar olarak Herakleitos’un ateşine denk geldiği; duhan"ın bu ateşten türediği görülmektedir. “Ateşten doğan hayat” zıtlığı, Herakleitos’un “her şey akar” felsefesiyle uyum içinde olduğu düşünülmektedir.
- Âfâkî-Enfüsî Paralellik: Fussilet 41:53’teki âfâkî (duhan-mesabih) ve enfüsî (alak) ayetler, felsefi sorgulamayı evrenin ve insanın birliğine yönelttiği; işaret ve remizlerin bu birliği ilahi hikmetle sunduğu düşünülmektedir.
8. Bilimsel Bağlantılar
Kur’an’ın özlü ifadeleri, modern bilimle uyum içinde görünmektedir:
- Büyük Patlama (Enbiya 21:30, Zariyat 51:47): “Ratk-fatk” ve “mûsi‘ûn”un, evrenin genişlemesini tarif ettiği görülmektedir.
- Mesabih’in Çıra Gibi Yanması (Fussilet 41:12): Yıldızların füzyonla parladığı düşünülmektedir.
- Duhan’ın Ateşten Çıkışı (Fussilet 41:11): Nebula’nın, süpernova patlamalarından türediği görülmektedir.
- Medd (Rad 13:3): Dünya’nın, nebuladan şekillendiği ifade edilmektedir.
- Ateşten Doğan Hayat: Hayatın atomlarının yıldızların ateşinden geldiği; duhandan Dünya’nın ve hayatın filizlendiği düşünülmektedir.
- Alak (Alak 96:2): İnsanın embriyolojik başlangıcının, evrendeki ağır elementlerle bağlantılı olduğu düşünülmektedir.
- Rahman’ın Ta’limi: Kur’ân’ın, işaret ve remizlerle bu bilimsel hakikatleri ta’lim ettiği düşünülmektedir.
9. Fussilet’teki Ters Kronoloji ve Kur’an’ın Pedagojik Üslubu
Fussilet 41:9-12’nin ters kronolojisinin (Dünya → duhan → mesabih), insan merkezli bir “sonuç-neden” sorgulaması sunduğu düşünülmektedir:
- Ters Kronolojinin Pedagojik Gücü: Kur’an’ın, insan aklına hitap ederek önce Dünya’yı (sonuç) gösterip, ardından “Bu neden var?” sorusuyla duhana (nebula) ve mesabihe (yıldızlar) ulaştığı görülmektedir. Bu, insan merkezli bir sorgulamayı kolaylaştırdığı gibi, evrenin kökenini anlamayı adım adım mümkün kıldığı düşünülmektedir.
- Kur’an’daki Benzer Anlatım Teknikleri: Kur’an’ın başka surelerinde de benzer hikmetli sıralamalar bulunduğu görülmektedir. Örneğin:
- Yusuf 12:3-101: Yusuf kıssasında, olayların insan merkezli bir sıralamayla anlatıldığı; bu sıralamanın, dinleyicinin hikmeti kavramasını kolaylaştırdığı düşünülmektedir.
- Kehf 18:60-82: Musa ve Hızır kıssasında, olayların tersine bir sıralamayla sunulduğu; bu yöntemin, okuyucunun aklına ve kalbine hitap ettiği görülmektedir.
- Rahman’ın Ta’limiyle Pedagoji: Rahman 55:1-2’de, Rahmân’ın Kur’ân’ı ta’lim etmesi, bu pedagojik üslubun rahmet merkezli bir boyutunu yansıttığı düşünülmektedir. Âfâkî (evren) ve enfüsî (insan) ayetlerin birliği, Kur’an’ın insanlığa ilahi hakikatleri işaret ve remizlerle sunduğu görülmektedir.
10. Elmalılı’nın Tefsiri ve Kozmik Ayrışma
Elmalılı’nın, “medd”in jeolojik ve kozmik bir süreç olduğunu; duhanın kaotik bir madde, mesabih’in yıldızlar olduğunu; “alak”ın embriyolojik başlangıcı ifade ettiğini belirttiği; “ateşten doğan hayat” zıtlığının ve Rahmân’ın işaretlerle ta’liminin ilahi kudretle uyumlu olduğu düşünülmektedir.
11. Zariyat 51:47’ye İtiraz ve Enbiya 21:30’un Tartışmasızlığı
- Zariyat 51:47: “Mûsi‘ûn”un mecazi anlamı itirazlara açık olduğu belirtilmektedir.
- Enbiya 21:30: “Ratk-fatk”ın, evrenin başlangıcını net tarif ettiği görülmektedir.
12. Sonuç: Âfâkî ve Enfüsî Ayetlerle Nakavt
Kur’an’ın, “ratk-fatk”, “duhan-mesabih”, “medd”, “ta’lim” ve “alak” gibi özlü ifadelerle evrenin ve insanın hikâyesini; mesabih’in çıra gibi yanması, "duhan"ın ateşten çıkışı ve ateşten doğan hayat zıtlığıyla ilahi hikmeti sunduğu görülmektedir. Fussilet 41:53’teki âfâkî (evren) ve enfüsî (insan) ayetler, makrokozmos-mikrokozmos birliğini; Alak 96:2’deki “alak”, insanın yaratılışındaki remzi gösterdiği düşünülmektedir. Ters kronolojinin, Kur’an’ın pedagojik üslubuyla insan merkezli bir sorgulamayı kolaylaştırdığı; Âl-i İmran 3:27’deki “ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarma” kudretiyle zıtlıkların birleştiği; Rahman 55:1-2’de Rahmân’ın Kur’ân’ı ta’lim ederek, işaret ve remizlerle kevnî hadiselere vakıf kıldığı düşünülmektedir. “İkinci nesil duman” tezi, bu anlatımı 21. yüzyılın aklına taşıdığı gibi; Einstein/Feynman’ın basitlik ilkesine uygun bir nakavt kroşesi olarak görünür.
Sözün Özü: Kur’an’ın özlü imgeleri, “Dünya → duhan → mesabih” zinciriyle evreni, “alak” ile insanı anlattığı; duhanın ateşten çıkışı, ateşten doğan hayat, zıtlıkların hikmeti ve Rahmân’ın işaret ve remizlerle ta’limiyle ilahi kudreti yansıttığı düşünülmektedir. Âfâkî ve enfüsî ayetlerin birliği, Kur’an’ın hakikatini nakavt eden bir kroşe olarak görünür!
Yorumlar
Yorum Gönder