Kant’ın Zihinsel Hapsine Karşı: Gerçeklik, Metafizik ve Aklın Zaferi(V.2)
Giriş
yüzyıl düşüncesinde Immanuel Kant, felsefeye adeta bir devrim getirdi. "Saf Aklın Eleştirisi" adlı eseriyle bilgi teorisini temelden sarsan Kant, hem rasyonalistleri hem ampiristleri eleştirerek yeni bir epistemoloji sistemi kurmak istedi. Ancak Kant’ın yapmak istediklerinin sonucunda ortaya çıkan tablo, niyetle netice arasındaki derin çelişkiyi gözler önüne serdi. Bu yazıda Kant’ın numen-fenomen ayrımındaki çelişkileri ele alarak, metafiziğin bilgi alanından dışlanmasının hem aklen hem de varlık düzeninde nasıl tutarsız olduğunu gösterecek, nihayetinde metafiziğin bilgi alanına nasıl yeniden dahil edilebileceğini ortaya koyacağız.
1. Kant Ne Yapmak İstedi?
Kant, Hume’un nedensellik eleştirisinden sonra, rasyonalistlerin metafizik iddialarını kurtarmak ve bilgiye sağlam bir temel bulmak istiyordu. Ona göre, bilgi ne sadece deneyle (ampirizm), ne de sırf akılla (rasyonalizm) elde edilebilirdi. Zihin, deneyden gelen ham verileri kendi kategorileriyle şekillendirir; bu sayede bilgi ortaya çıkar. Bu yaklaşımla Kant, aklın sınırlarını çizerek metafiziği sağlam bir zemine oturtmayı umuyordu.
Ancak Kant, bu sistemi kurarken bilgi alanını yalnızca "fenomenler"le sınırladı. "Numen" (kendinde şey) alanını ise "bilinemez" ilan etti. Bu da şu anlama geliyordu: Tanrı, ruh, ahiret gibi metafizik kavramlar bilgi dışı kalacak, sadece ahlaki inançlar düzeninde ele alınacaktı.
2. Kant Ne’ye Sebep Oldu?
Kant’ın niyeti metafiziği kurtarmak olsa da, ortaya çıkan sistem metafiziği bilgi alanından kovdu. Onun numen-fenomen ayrımı şu sonuçlara yol açtı:
Metafizik "bilinemez" kabul edildi.
Bilgi sadece duyusal deneyimle sınırlandı.
Pozitivizm’in önü açıldı: Comte ve ardılları Kant’ın bu ayrımını kullanarak bilimsel bilgi dışındaki tüm iddiaları reddettiler.
Tanrı’nın bilgiyle bilinmesi imkansızlaştı. Ahlaki bir "varsayım" olarak kaldı.
Böylece Kant’tan sonra Batı felsefesi, metafiziği terk edip tümüyle fenomen dünyaya, yani duyusal alana sıkışıp kaldı. Varlığın anlamı, gayesi, niyeti gibi sorular ya alay konusu oldu ya da bilimsel değer taşımadığı gerekçesiyle reddedildi.
3. Kant’ın Çelişkisi: Numen Bilinemezse, Varlığı Nasıl Biliniyor?
Kant diyor ki: "Numen bilinemezdir." Ama bu ifade, kendi içinde çelişikidir.
Bilinemez dediğin şeyin varlığına nasıl ulaştın?
Bilgi ya deneyle, ya akılla kazanılır. Ama Kant bu iki yolla da numenin bilinemeyeceğini söylüyor. O zaman numen hakkında verdiğin yargı neye dayanıyor?
Bu durumda Kant:
Hem "bilinemez" diyor,
Hem de o şeyin "var" olduğunu söylüyor,
Yani hem bilgi kuruyor, hem bilginin imkansızlığını savunuyor.
Bu, klasik mantıkta "kendi kendini çürüten önerme"dir ve kabul edilemez bir çelişkidir.
4. Fenomenin Varlığı Numenin Gerçekliğini Gösterir
Bugün bilimciler "fenomen" kelimesini Kant’tan alarak kullanıyorlar: "gözlemlenebilir olgu."
Ama şu soruyu hiç sormuyorlar:
"Bu olgu hangi gerçekliğe dayanıyor?"
Eğer sadece fenomen varsa ve arkasında bir varlık yoksa, o zaman gördüğümüz her şey bir çizgi filmden ibarettir.
Yani gerçekliği olmayan, hayal dünyasında yaşıyoruz demektir.
Ama yaşıyoruz:
Duyularımız tutarlı,
Bilimsel deneyler tekrar edilebilir,
Farklı duyular aynı nesneye işaret ediyor.
Bu da şunu gösteriyor:
Fenomen gerçektir.
Ve bu gerçekliğin ardında bir varlık düzenine, yani numene dayanır.
O zaman tekrar soralım:
"Fenomenin ardındaki varlığı kabul ediyorsan, neden onun bilgisine (metafiziğe) kapalı davranıyorsun?"
5. Bilgi ile Mahiyet Arasındaki Ayrım
Metafizik ve kelam, asırlardır şunu ayırır:
Kavram | Anlamı |
---|---|
Varlık | Akılla bilinir. |
Mahiyet | Tüm yönleriyle kavranamaz. |
Bu Allah için de geçerlidir:
Varlığı zorunludur ve delillerle bilinir.
Zatı ve mahiyeti ise yaratılmış akıl tarafından kuşatılamaz.
Yani:
"Tanrı’nın mahiyetini bilmemek, varlığını bilmeye engel değildir."
Sonuç: Bilinemez Diyenler Aslında Bildiklerini Saklıyorlar
Kant’ın ve bugünün bilimcilerinin en büyük çelişkisi şudur:
"Metafizik bilinemez" derler,
Ama numenin varlığını kabul ederler,
Oysa numenin varlığını bilmek, bir metafizik bilgidir.
Bu durumda ya:
Numenden bahsetmeyecekler,
Ya da metafiziği bilgi olarak kabul edecekler.
Ortası yoktur.
Bilinemez dediğin şeyin varlığını kabul ediyorsan, o zaman metafizik bilgiye zaten sahipsin demektir.
Ve eğer fenomenin gerçekliğine dayanarak yaşıyorsan, onun ardındaki numeni de kabul etmek zorundasın.
Bu da bizi şu sonuca getirir:
Metafizik bilgi hem zorunlu hem gerçektir. Onu reddeden, gerçekliğin altını oyup kendi aklını da boşa çıkarır.
Yorumlar
Yorum Gönder