Ana içeriğe atla

Tam Müslüman Olmak: Parçaları Birleştiren Hakikat Yolculuğu

Tam Müslüman Olmak: Parçaları Birleştiren Hakikat Yolculuğu

Hazırlayan: Abdullah Kuloğlu


Giriş: Hakikatin Peşinden Gidenler

Zamanımızda bir taraf fizik biliyor, ama metafiziği bilmiyor. Diğeri kelamı biliyor, ama kuantumdan habersiz. Bazıları vahiyde derin, ama bilimsel dilden uzak; kimileri bilimde ısrarcı, ama vahyin kelamından habersiz. İşte biz, bütün bu çatallaşmaların ortasında, "tam Müslüman" olmaya çalışıyoruz.

Çünkü biz, şu hakikati acı bir şekilde tecrübe ettik:

Sadece kelam bilen, bilimsel tehlikeyi fark edemez.Sadece fizik bilen, metafizik sapmaları fark edemez; çünkü maddeyle sınırlı bakış, anlamı ıskalar. Sadece tarih bilen, bugünü anlamlandıramaz; çünkü geçmişin bilgisi, vahiysiz bir istikamet belirleyemez.

Burada kastedilen bilimsel tehlike, kaderi maddeye indirgeme, vahyi dışlama, insanı makineleştirme ve aklı Tanrılaştırma gibi yönelimlerdir. Yani, bilim adı altında metafiziği yok sayan; Allah’ın iradesini, ruhu ve ahireti göz ardı eden modern akımlar tehlike arz etmektedir.

Bu yüzden biz: hepsinden birazız; ama hepsinden sorumluyuz.


1. Niçin Bu Yolculuğa Mecbur Kaldık?

Bu yolculuk, ne modern bir hevesin ne de akademik bir modanın sonucudur. Aslında bu, geçmişten bugüne uzanan bir terk edilişin telafisidir; hem kelamın hem bilimin, hem vahyin hem aklın sahneden çekilmesiyle doğan boşluğun yeniden doldurulmasıdır.

İslam’ın ilk asırlarında vahiy, akıl ve ilim birlikte yürüyordu. Müslümanlar göğü incelerken Allah’a secde ediyor; matematik çözerken kaderi tefekkür ediyordu. Ancak zamanla bu bütünlük parçalandı:

  • Batı’da skolastik düşünce çökünce bilim ve felsefe dinin karşısına dikildi,

  • Doğu’da ise kelam, tasavvuf ve akıl geleneği zayıfladı; yalnızca nakle sıkışan bir din tasavvuru ortaya çıktı,

  • Bugün ise hem Doğulu hem Batılı zihin parçalanmış durumda: ya metafiziksiz bilim ya da bilimden kopuk metafizik.

Bu nedenle bizler, bu terk edilmiş mirası yeniden kuşanmak zorunda kaldık. Ama sadece geçmişi onarmak için değil, bugünü ve geleceği inşa etmek için de.

Çünkü gördük ki: Ayrı ayrı yürütülen bu yollar, hakikate değil, parçalanmaya götürüyor. Vahyin rehberliğinden kopmuş bir bilim, insanı Tanrı yapar. Bilimden uzak bir metafizik ise onu hurafelere esir eder.

İşte bu yüzden her ikisini, vahiy merkezli bir kelamî bakışta birleştirmek zorundayız.

Bu yolculuk bizim seçimimiz değil, kaderimiz oldu:

  • Hawking gibi "felsefe öldü" diyenlerin, bilimi düşüncesiz ve metafizikten kopuk bir şekilde temellendirmeleri,

  • Tarihselciler başta olmak üzere, sünnetsiz din anlayışıyla hareket eden tüm reformistlerin; aklı vahyin önüne koyan, nassı akılla sınırlayan sapmalar sergilemesi,

  • Pozitivistler, deistler, sekülerist bilimciler ve vahyi görmezden gelen yorumcuların çoğalması,

  • Vahiy ve bilim arasındaki dengenin bozulması,

  • Daha da ötesi: Müslüman gencin zihinsel haritasının tahribata uğraması,

bizi bu yolculuğa itti.

2. Felsefe, Fizik ve Kelam: Parça Değil, Bütün

Felsefe, anlamı; fizik, mekanizmayı; kelam ise hakikatin merkezini arar. Biri "nasıl olur" der, diğeri "neden olur" sorar, kelam ise "kim yaptı?" diye yürekten sorar.

Biz şunu fark ettik:

"Hakikat, sadece bir disiplinde değil; disiplinler ötesi bir tevhidde gizli."

Bu fark ediş bizi, fen bilimlerini, kelamı, vahyi, irfanı ve tarih şuurlarını bir arada değerlendirmeye götürdü. Çünkü tek başına hiçbirisi yetmiyor; ancak birleşince hakikatin rengine yaklaşabiliyor.


3. Tam Müslüman Ne Demek?

"Tam Müslüman olmak":

  • Kur'an'la düşünmek,

  • Fizikle yaratılışı seyretmek,

  • Kelamla kaderi anlamak,

  • Tasavvufla kalbi arıtmak,

  • Tarihle geleceği sezmektir.

Bu, tüm bunları birleştiren bir vahiy merkezli hakikat arayışıdır.

Bugün bilgi parçalı, zihin dağınık, hedef şaşmışsa; bunun ilacı tevhiddir. Tevhid sadece Allah’ın birliği değil, bilginin, aklın, varlığın ve gayenin de birleştirilmesidir.


4. Sonuç: Bu Zamanın Vazifesi

Bu yolculukta unutmamamız gereken temel hakikat, yalnız epistemolojik değil, ontolojik bir zarurettir:

"Biz bu işi kendi gücümüzle değil, Allah’ın iradesi ve yaratmasıyla yapabiliriz. Çünkü bilgiye ulaşmak, yalnızca insan aklının çabasıyla değil, Allah'ın hidayeti ve tevfikiyle mümkündür."

Tıpkı Fâtiha’daki gibi: "Ancak Sana kulluk eder, yalnız Senden yardım dileriz" (Fâtiha, 1/5)

Bu, sadece bir dua değil, insanın marifet arayışında felsefî bir teslimiyet beyanıdır: Aklın sınırını bilen ve onu vahyin ışığıyla aşmak isteyen bir kelamî duruştur.

Bugün "her şeyin birazını bilen" ama "hiçbir şeyin tamını bilmeyen" bir dünyada, biz tersine yöneldik:

"Her şeyin özüne varan, hepsinin üzerinde bir Tevhid Gözüyle bakan 'tam Müslüman' olmak."

Bu kolay değil, ama zaruridir.

Çünkü parça parça hakikat, hakikat değildir. Hakikat, Tevhid’dir.


5. Netice ve Kazanım: Bu Yolculuk Nereye Götürüyor?

a. İtikadî Netlik:

Kelamî çerçevede, Allah’ın yaratıcılığını, vahyin merkezî rolünü ve kader inancını parçalanmış değil, bütünleşmiş bir biçimde anlayacağız. Artık sadece iman eden değil, neden iman ettiğini bilen müminler olacağız.

b. Zihinsel Bütünlük:

Varlığı sadece fizik, sadece metafizik ya da sadece tarih ile izah etmeye kalkmadan, vahiy-merkezli bir bütünlükle yorumlayacağız. Zihinlerimiz bir araya gelmiş parçalarla inşa edilmiş tevhidî bir dünya görüşüne kavuşacak.

c. İlimde Adalet:

Fiziğe hakkını, felsefeye haddini, kelama değerini vereceğiz. Her bilgi, yerli yerine konacak. Çünkü hakikat adalet ister, adalet de her şeyi layık olduğu yere koymak demektir.

d. Müslüman Kimliğinin İnşası:

Kendini yalnızca geçmişle ya da yalnızca modernlikle tanımlayan değil, her ikisini vahyin terazisinde dengeleyen, sahih ve şuurlu bir tam Müslüman kimliği doğacak.

e. Direniş Gücü:

Bilimcilik, tarihselcilik, sekülerizm, pozitivizm, agnostisizm, reformizm gibi sapmalar karşısında yalnızca savunmada değil, artık inşa edici ve diriltici olacağız. Savunmacı değil, teklif edici olacağız.

Bu yolculuk bir “entelektüel kariyer” değil, bir “iman borcu”dur. Bu yola çıkan, hakikatin emanetini omuzlamış olur. Ve bu emaneti hakkıyla taşımak, ancak Allah’ın yardımıyla mümkün olur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...