Ana içeriğe atla

Fâtiha Sûresi ve Neden Yalnız Allah’a Kulluk Etmeliyiz: Ezelî Sözleşmenin Yenilenmesi

Fâtiha Sûresi ve Neden Yalnız Allah’a Kulluk Etmeliyiz: Ezelî Sözleşmenin Yenilenmesi

Giriş

Kur’ân’ın özü, özün özü olanı Fâtiha’dır. Bu sûre yalnızca bir dua değil, aynı zamanda bir kulluk beyannamesi, bir itikat özeti ve ezelî bir sözleşmenin her gün, her namazda yenilenmesidir. Elmalılı Hamdi Yazır’ın derin tefsirinde vurguladığı gibi Fâtiha, hem ilâhî hakikatleri açıklar hem de bu hakikatlerin gerektirdiği yönelişi ve sorumluluğu kulun ağzından ikrar ettirir. İşte bu yazı, Fâtiha’da dile gelen kulluk çağrısının neden yalnız Allah’a yönelmesi gerektiğini ve bunun ezelî bir sözleşmenin tecdidi olduğunu kelâmî, ahlâkî ve sosyal boyutlarıyla açıklamayı amaçlamaktadır.

1. Kulluk Allah’ın Hakkıdır: Çünkü...

Fâtiha’nın ilk ayetleri kulluğun gerekçelerini sunar. Elmalılı’nın ifadesiyle bu üç ayet (1-3), bir önerme ve beş delilden oluşan mantıksal bir yapı gibidir:

  1. Çünkü Allah’tır: Zatıyla, hakikatte ibadete lâyık olan sadece O’dur. Yaratılmamış, ezelî ve mutlak varlık olan yalnızca O’dur.

  2. Çünkü âlemlerin Rabbidir: Tüm varlıkları yoktan var etmiş, onları idare eden, terbiyeden geçirip olgunlaştırandır.

  3. Çünkü Rahmân’dır: Mutlak merhametin sahibidir; inanan inanmayan ayırmaksızın lütfeder.

  4. Çünkü Rahîm’dir: Özellikle iman edenlere karşı sonsuz rahmet ve bağışla muamele edendir.

  5. Çünkü Din Günü’nün Malikidir: Hesap gününün, adaletin ve cezanın sahibidir. Başkasının şefaat veya tasarruf yetkisi yoktur.

Bu beş hakikat, insan aklını ve vicdanını yalnızca Allah’a yönelmekle yükümlü kılar.

2. Ezelî Sözleşmenin Hatırlatılması ve Yenilenmesi

"Yalnız sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz" ayeti, Elmalılı’nın da ifade ettiği üzere bir dilekten çok daha fazlasıdır. Bu, bir bey’at ve hukukî bir akit mahiyetindedir. Bu cümlede geçen "Na’budu" (kulluk ederiz) ve "Nesteîn" (yardım dileriz), birinci çoğul şahısla kurulmuş bir taahhüttür. Yani bu yalnızca bireysel değil, ümmet olarak yapılan toplumsal ve vicdanî bir sözleşmedir.

Elmalılı bu noktada şöyle der:

“Gerçekten Fâtiha bir teşekkür ile başlıyor ve bizi gizli, ilahî bir ilişki ile başlangıçta kâinatın içine atıyor... Allah’ın birliğine ‘Yalnız sana ibadet ediyoruz ve yalnız senden yardım diliyoruz’ diye bir bey’at yaptırmak üzere bize konuşma hakkı veriyor.”

Bu ifade, kulun Allah ile olan ilişkisini hukukî, akdî ve ahlâkî bir zeminde temellendirir. Elmalılı’nın kelimeleriyle, "ezelî bir rahmet ile zevalsiz bir sosyal ve hukukî sözleşme" yapılmaktadır. Bu sözleşme, A'râf Suresi 172. ayette geçen "Elestü bi-Rabbikum" (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) hitabına verilen "Belâ" (Evet) cevabının yeryüzündeki yankısıdır. Her namazda tekrar edilen bu ayetle kul, hem bu ezelî ahdi hatırlar hem de onu şuurlu bir şekilde yeniler, kulluk görevini kabul ettiğini ve sadakatini ikrar eder.

Elmalılı, bu tekrarın anlamını daha da derinleştirerek şöyle belirtir:

"Siz konuşuyorsanız şüphe etmeyiniz ki söylemek, maksadı tebliğ etmek kuvvet ve niteliğini yaratıcınızdan ve onun yardımından alıyorsunuz. Anlayınız ki, sizin kendi varlığınız gibi, konuşmanızın da başlangıcı yüce Allah’tadır."

Bu ifade, kulun Allah’tan aldığı konuşma yetkisiyle, O’na yönelip kulluk sözünü tekrar ettiğini ortaya koyar. Fâtiha’daki bu bey’an, sadece bireysel bir ibadet değil, ezelde verilen sözün şimdiki zamanda her namazda yenilenmesidir.

3. Bu Sözleşmenin Rahmet Temelli Olması

Elmalılı, bu sözleşmenin tek taraflı bir zorunluluk olmadığını, tam aksine Allah’ın rahmetinin bir sonucu olduğunu vurgular:

“Rab olmasından dolayı kendi haklarını bize vazife olarak yalnız emir ve teklif ediverecek yerde… bizim haklarımızı da kendi rahmetinin sorumluluğuna alıyor.”

Bu şu demektir: Allah, bize kulluğu teklif ederken bir emir veriyor; ama bu emrin karşılığı olan yardımı, mağfireti, hidayeti ve mükâfatı da kendisi üzerine bir vaad olarak alıyor. Böylece sözleşme sadece kulun yükümlülüğünü değil, Allah’ın rahmetini de içeriyor.

4. Yardım İstemenin Meşruiyeti: "Nesteîn"

Elmalılı bu noktada önemli bir ahlâkî farkındalık geliştirir:

“Nesteîn (yardım diliyoruz) derken biz de bir irademizin, bir şeyi istemeye hak ve yetkimizin olduğunu anlıyoruz.”

Bu cümle, insanın edilgen bir varlık değil; Allah’ın lütfuyla, kendisine "konuşma hakkı" verilmiş, dua etme yetkisi tanınmış bir şeref sahibi olduğunu gösterir. Bu durum, hem irade hem dua hem de kulluk bilinci açısından çok derin bir anlam taşır.

5. Sözleşmenin Hedefi: Hidayet

Fâtiha’nın son ayeti, bu kulluk sözleşmesinin hedefini açıklar:

“Bizi dosdoğru yola ilet. Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna; gazaba uğrayanların ve sapmışların yoluna değil.”

Bu dua, yalnızca bir yön istemek değil, aynı zamanda bir tercih beyanıdır. Kul, gazaba uğrayanların (bilip uygulamayanların) ve sapmışların (bilmeden yanlış yapanların) yolundan beri olduğunu ilan eder. Hidayet, sadece yolu göstermek değil; rahmetle o yolda yürütmeyi istemektir. Elmalılı bu konuda şu tespiti yapar:

“Hidayet... maksadında iyilik, yapılış şeklinde de incelik bulunan bir rehberliktir.”

Elmalılı bu ayetin sonunda şöyle der:

“Bu dua, yardım dilemenin en mühim ve en kapsamlı bir uygulama şekliyle bir açıklamasıdır... Hidayet, istenilen hedefe ulaştıracak şeye lütuf ve nezaketle kılavuzluk etmektir ki, yolu sadece gösterivermek veya yola götürüvermek ve hatta sonuna kadar götürüvermek şekillerinden biriyle gerçekleşebilir.”

Sonuç: Fâtiha ile Her Gün Yenilenen Ahit

Fâtiha, sadece bir sûre değil; bir ezan, bir çağrı, bir ahit, bir ruh inşasıdır. Bu sureyi her namazda okumamız boşuna değildir. Çünkü biz unutmaya meyilliyiz, sözleşmeyi ihmal etmeye eğilimliyiz. Allah ise hatırlatır, her rekatta, her secdede, her nefeste: “Yalnız bana kulluk edin, yalnız benden yardım dileyin.”

Ve biz de tekrar ederiz. Çünkü bu ezelî sözleşme, yalnızca yaratılışın değil, kulluğun da anahtarıdır. Onu hatırlamak, hem niçin var olduğumuzu hem de nereye yönelmemiz gerektiğini bize öğretir. Çünkü Fâtiha, hem ezelden gelen hem de ebediyete açılan bir hayat sözleşmesidir.


Elmalılı’dan Alıntılarla Özet Maddeler:

  1. Fâtiha, bir teşekkürle başlar ve insanı ilâhî ilişkiyle varlık sahasına atar.

“Gerçekten Fâtiha bir teşekkür ile başlıyor ve bizi gizli, ilahî bir ilişki ile başlangıçta kâinatın içine atıyor...”

  1. Allah, Rahman ve Rahîm sıfatlarıyla iyilikte bulunarak kulunu konuşmaya hazır hale getirir.

“...iyilikte bulunarak Allah’ı ve kendimizi tanımak için bizi yoktan var ediyor...”

  1. “Yalnız sana ibadet ediyoruz” ifadesi ezelî bey’atın şimdiki zamanda yenilenmesidir.

“Allah’ın birliğine ‘Yalnız sana ibadet ediyoruz ve yalnız senden yardım diliyoruz’ diye bir bey’at yaptırmak üzere bize konuşma hakkı veriyor.”

  1. Bu sözleşme bireysel değil, sosyal bir vicdanla yapılan hukukî bir akittir.

“Bu cümlede Allah ile kullar arasında bir anlaşma şeklinde gayet kapsamlı bir bey’at akdi, hukukî bir sözleşme ifade edilmiş oluyor.”

  1. Allah’ın Rab oluşu bize kulluğu teklif ederken, rahmeti ise karşılığında yardım ve mükâfatı taahhüt eder.

“Bizi yoktan var edip biraz terbiye ettikten sonra... bizim haklarımızı da kendi rahmetinin sorumluluğuna alıyor.”

  1. Kulun dua etmesi, Allah’ın ona verdiği konuşma hakkının bir sonucudur.

“...söylemek kuvvet ve niteliğini yaratıcınızdan ve onun yardımından alıyorsunuz.”

  1. Hidayet istemek, incelikli ve rahmetle yürütülen bir yolculuğa çağrıdır.

“Hidayet... maksadında iyilik, yapılış şeklinde de incelik bulunan bir rehberliktir.”

  1. Fâtiha her namazda bu ezelî ahdi hatırlatır ve bilinçli şekilde yeniletir.

“Fâtiha’daki bu bey’an... ezelde verilen sözün şimdiki zamanda her namazda yenilenmesidir.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...