Ana içeriğe atla

İttihat ve Terakki’nin Osmanlı Çöküşündeki Rolü: Abdülhamid’in Denge Politikasını Terk ve Yıkımın Büyütülmesi

İttihat ve Terakki’nin Osmanlı Çöküşündeki Rolü: Abdülhamid’in Denge Politikasını Terk ve Yıkımın Büyütülmesi

Osmanlı Devleti’nin son dönemleri, tarihçiler için karmaşık ve tartışmalı bir alandır. Özellikle II. Abdülhamid dönemi ile İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin (İTC) yönetim yılları, devletin çöküş sürecinde sıkça karşılaştırılır. İTC, Abdülhamid’i otoriter yönetimi nedeniyle eleştirip 1908’de II. Meşrutiyet’i ilan ederek onu tahttan indirmiş, ancak kendi yönetimlerinde aldıkları kararlar, devletin çöküşünü hızlandırarak Abdülhamid döneminden daha yıkıcı sonuçlar doğurmuştur. Bu makale, İTC’nin Abdülhamid’in denge politikasını terk ederek Osmanlı’ya nasıl zarar verdiğini ve çöküşü nasıl büyüttüğünü incelemektedir.

II. Abdülhamid’in Denge Politikası

II. Abdülhamid (1876-1909), Osmanlı Devleti’ni zorlu bir dönemde yönetti. Ekonomik çöküntü, milliyetçilik akımları ve büyük güçlerin emperyalist baskıları, devleti her yönden tehdit ediyordu. Abdülhamid, bu koşullarda “denge politikası” ile devleti ayakta tutmaya çalıştı. Büyük güçler (İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya) arasında tarafsız kalarak, diplomasiyi ustalıkla kullanarak ve iç reformları kontrollü şekilde uygulayarak Osmanlı’yı bir süre daha korudu. Örneğin, Duyun-u Umumiye ile dış borçları yapılandırdı, demiryolları gibi altyapı projelerine ağırlık verdi ve azınlık isyanlarını bastırmaya çalıştı. Ancak, otoriter yönetimi, basın özgürlüğüne kısıtlamalar ve reformların yetersizliği, özellikle genç ve eğitimli kesimlerde huzursuzluk yarattı. İTC, bu memnuniyetsizlikten beslenerek Abdülhamid’i “istibdat” ile suçladı ve 1908’de yönetimi ele aldı.

İttihat ve Terakki’nin Yükselişi ve Politikaları

İTC, 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanıyla modernleşme, özgürlük ve anayasal düzen vaat etti. Ancak, 1913’teki Babıali Baskını’yla tek parti yönetimine geçiş, bu ideallerin gölgede kalmasına neden oldu. İTC’nin politikaları, Abdülhamid’in temkinli yaklaşımından keskin bir kopuşu temsil ediyordu:

1.  I. Dünya Savaşı’na Giriş: İTC, Almanya ile ittifak kurarak Osmanlı’yı I. Dünya Savaşı’na soktu (1914). Enver Paşa’nın liderliğindeki bu karar, devletin ekonomik ve askeri kapasitesini aşan bir maceraydı. Savaş, milyonlarca can kaybı, toprak kaybı (Arabistan, Filistin, Suriye) ve ekonomik yıkımla sonuçlandı. Abdülhamid, büyük güçler arasında denge kurarak savaşlardan kaçınmayı tercih etmişti; İTC’nin bu riskli hamlesi, çöküşü hızlandırdı.

2.  Türkçülük Politikaları: İTC’nin Türkçü ideolojisi, çok uluslu Osmanlı toplumunda azınlıkların kopuşunu tetikledi. Araplar, Ermeniler ve diğer etnik gruplar, bu politikalar nedeniyle Osmanlı’ya olan bağlılıklarını yitirdi. Abdülhamid, İslamcılık politikasıyla bu grupları bir arada tutmaya çalışmış, ancak İTC’nin milliyetçiliği, ayrılıkçı hareketleri körükledi.

3.  Balkan Savaşları ve Kötü Yönetim: 1912-1913 Balkan Savaşları, İTC yönetiminin askeri ve siyasi başarısızlıklarını gözler önüne serdi. Rumeli’nin büyük kısmı kaybedildi ve bu, Osmanlı’nın Avrupa’daki varlığını neredeyse sona erdirdi. Abdülhamid döneminde bu tür büyük toprak kayıpları, diplomasi yoluyla önlenmeye çalışılmıştı.

İTC’nin Abdülhamid’den Daha Fazla Zarar Verdiği Gerçeği

İTC, Abdülhamid’i otoriterlik ve geri kalmışlık ile suçlayarak yönetimden uzaklaştırdı, ancak kendi yönetimleri, devletin çöküşünü hızlandıran ve yıkımı büyüten kararlarla doluydu. Abdülhamid’in denge politikası, Osmanlı’yı belki bir süre daha ayakta tutabilirdi; zira ekonomik sorunlar ve milliyetçilik hareketleri, onun döneminde de mevcuttu, ancak İTC’nin savaş yanlısı ve merkeziyetçi politikaları, bu sorunları çözmek yerine derinleştirdi. Örneğin:

•  Ekonomik Çöküntü: Abdülhamid, dış borçları yapılandırmaya çalışırken, İTC’nin savaş harcamaları Osmanlı ekonomisini tamamen çökertti.

•  Toplumsal Bölünme: Abdülhamid’in İslamcılık politikası, azınlıkları bir arada tutmayı kısmen başarmıştı. İTC’nin Türkçülüğü ise etnik çatışmaları artırdı.

•  Diplomatik İzolasyon: Abdülhamid, büyük güçler arasında denge kurarken, İTC’nin Almanya’ya bağımlılığı, Osmanlı’yı diğer güçlere karşı savunmasız bıraktı.

Alternatif Senaryo: Çöküş Gecikebilir miydi?

İTC’nin yerine daha temkinli bir yönetim olsaydı, Osmanlı Devleti’nin çöküşü belki gecikebilirdi. Abdülhamid’in politikaları, devletin yapısal sorunlarını çözmek için yetersizdi, ancak onun diplomasi odaklı yaklaşımı, büyük çaplı savaşlardan kaçınarak ve iç reformları kontrollü şekilde uygulayarak devleti bir süre daha ayakta tutabilirdi. İTC’nin maceracı kararları, bu şansı ortadan kaldırdı. Örneğin, I. Dünya Savaşı’na girilmeseydi, Osmanlı belki de Ortadoğu’daki bazı topraklarını koruyabilir ve iç reformlar için zaman kazanabilirdi. Ancak, uzun vadede, devletin modernleşme ve ekonomik bağımsızlık gibi köklü sorunları çözmesi gerekirdi.

Sonuç

İttihat ve Terakki, Abdülhamid’i beğenmeyip yönetimden uzaklaştırarak Osmanlı’ya daha fazla zarar verdi. Abdülhamid’in denge politikası, kusurlu olsa da temkinli ve koruyucuydu; İTC ise riskli savaş kararları, Türkçü politikalar ve kötü yönetimle çöküşü hızlandırdı ve yıkımı büyüttü. Tarih, İTC’nin ideallerinin iyi niyetli olabileceğini, ancak uygulama hatalarının Osmanlı’nın sonunu getirdiğini gösteriyor. Bu süreç, “son yönetimde kim varsa fatura ona kesilir” anlayışını doğruluyor; zira İTC, Abdülhamid’in bıraktığı mirası düzeltmek yerine, devletin sonunu hazırlayan bir dizi yanlış adım attı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...