Anlamın Sömürgeleştirilmesi ve Batı’nın Kavram Sömürüsü: Bölüm 2 - Ahlak: Tanrı’sız Etik Olur mu?
Batı, ahlakı “evrensel etik” diye paketleyip sattı, ama işin özü ne? Herifler her şeyi kendi çıkarlarına göre eğip büküyorlar. Ahlakı da Tanrı’dan, hakikatten koparıp kendi hevalarına kılıf yaptılar. Ne hak tanırlar, ne ölçü dinlerler. Ellerine geçen her kavram gibi, ahlakı da çıkarlarının hizmetine sundular. Peki, Tanrı’sız bir ahlak mümkün mü? Yoksa Batı’nın “etik” dediği, sadece güçlünün keyfi mi?
Batı, ahlakı Tanrı’dan koparıp “toplumsal mutabakat” ya da “bireysel özgürlük” gibi kaygan zeminlere oturttu:
- Orta Çağ: Kilise, ahlakı kendi dogmalarına hapsetti. Engizisyonla insanları yaktı, “ahlak” adına.
- Aydınlanma: Tanrı’yı devreden çıkardı, ahlakı akla ve sekülerizme dayandırdı. Ama akıl kimin aklı? Güçlünün aklı.
- Modern Çağ: Ahlak, bireyin hevasına indirgendi. “Bana iyi geliyorsa ahlakidir” mantığıyla sapkınlıklar “hak” oldu.
Batı’nın ahlakı, hakikate değil, güce hizmet eder. Onların “etik” dedikleri, çoğu zaman güçlü olanın kurallarını meşrulaştırma oyunu.
Batı, ahlakı savunur gibi görünür, ama eylemleri başka söyler:
- Kadın Hakları: Kadını soyup objeleştirmek “özgürlük”, başörtüsü takmak “baskı”.
- LGBTI: Sapkınlığı “bireysel hak” diye yüceltirler, ama aileyi, iffeti savunanları “gerici” ilan ederler.
- İnsan Hakları: Filistin’de katliam olur, susarlar; bir Batılı zarar görünce “etik krizi” çığlıkları atarlar.
Bu ne demek? Batı’nın ahlakı, evrensel bir ölçü değil, çıkarlarına göre şekillenen bir kılıf. Kendi sapkınlıklarını “etik” diye satarken, Müslümanların değerlerini “insan hakları ihlali” sayar.
Batı, ahlakı bir araç yaptı:
- Sömürgecilik: Afrikalıları “vahşi” ilan edip köleleştirdiler, “medenileştirme” adına.
- Kapitalizm: Sömürü düzenini “bireysel özgürlük” ve “piyasa ahlakı” diye meşrulaştırdılar.
- Medya ve Pop Kültür: Pornografi, alkol, kumar… Hepsi “bireysel tercih” diye paketlenip ahlaki sınırlar yok edildi.
Batı’nın ahlak anlayışı, nefsine uyan her şeyi mübah sayar. Ama işine gelmeyen değerleri “evrensel etik” adına yasaklar.
Batı, ahlakı sadece çarpıtmakla yetinmedi, anlamını da işgal etti:
- Seküler Etik: Ahlakı Tanrı’dan koparıp “toplumsal sözleşme”ye indirgedi. Peki, bu sözleşmeyi kim yazıyor? Güçlü olan.
- Relativizm: “Herkesin ahlakı kendine” dediler, ama kendi ahlaksızlıklarını evrensel kıldılar.
- Kültürel Üstünlük: İslam’ın iffet, adalet, merhamet gibi değerleri “geri”; Batı’nın bireycilik, hazcılık, sekülerizm gibi değerleri “ilerici” sayıldı.
Bu, epistemik sömürgeciliktir. Batı, ahlakın ne olduğunu tanımlama hakkını gaspedip, kendi çarpık ölçülerini dünyaya dayattı. Müslüman, namusu savunduğunda “yobaz”; Batılı, sapkınlığı savunduğunda “özgürlükçü” olur.
Ahlakı Batı’nın elinden kurtarmak için:
- Vahye dayanalım: Ahlak, Allah’ın koyduğu ölçüdür. İnsan aklı, vahyin rehberliğinde hakikate ulaşır.
- Çarpıtmaları ifşa edelim: Batı’nın “etik” dediği, kimin çıkarına hizmet ediyor? Her iddiayı sorgulayalım.
- Değerlerimizi savunalım: İffet, adalet, merhamet… Bunlar insanlığın ortak mirasıdır, Batı’nın tekelinde değil.
İslam, ahlakı nefsine değil, Allah’a kullukla tanımlar. İbn Sina’nın, Gazali’nin, Mevlana’nın ahlak anlayışında insan, hem aklı hem kalbiyle hakikate yürür. Batı’nın hazcılığına karşı, biz bu mirası diriltmeliyiz.
Batı, ahlakı çaldı, içini boşalttı, kendi hevasının oyuncağı yaptı. Ama hakikat, kimsenin tekelinde değil. Ahlak, Allah’ın insanlığa bahşettiği bir nizamdır; Batı’nın ideolojik sopası değil.
Bir Musa çıkacak. Ve o, Firavun’un elinden ahlakın asasını geri alacak, inşallah.
Batı, özgürlüğü “sınırsız bireycilik” diye sattı. Peki, bu özgürlük kimi özgür kılıyor? Söyle, devam edelim!
Yorumlar
Yorum Gönder