İnsanın Fiili: Kesb mi, Halk mı?
Attığında Sen Atmadın: Fail Kimdir?
1. Giriş: Fiil Bizden mi, Allah'tan mı?
Günlük hayatta bir şey yaptığımızda, konuştuğumuzda, bir şey fırlattığımızda "ben yaptım" deriz. Ancak bu görünüşte doğrudur. Hakikatte ise her fiilin yaratıcısı Allah'tır. Kul fiili seçer, ister, kasteder ama yaratamaz. Bu da bizi kelam ıstılahında "kesb" ve "halk" ayrımına götürür.
2. Kur’an’da Hakiki Failin Vurgusu
"İmdi (savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın; fakat Allah attı. (Allah) bunu, mü'minleri güzel bir imtihandan geçirmek için yaptı. Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir."
(Enfâl Suresi, 17)
Diyanet İşleri Başkanlığı Meali
Bu ayet, kulun fiiline mecazîn bir isnat olduğunu, ancak hakiki failin Allah olduğunu çok net gösterir. Hz. Peygamber (sav) elindeki toprak zerrelerini attı ama o zerreleri hedefe ulaştıran, göze görünmeyen hikmetlerle yerleştiren Allah’tır. Aynı şekilde savaşta ölen düşmanları da gerçekte öldüren sahabeler değil, Allah’ın yaratmasıdır. Kul, bu fiillerde yalnızca aracıdır.
Buradan açıkça anlaşılır ki: Ölümlü ve sonradan var olan bir varlık, zatında fail olamaz. Fail olmak ezeliyet, mutlak kudret ve bağımsızlık ister. Oysa Peygamberimiz ve sahabe efendilerimiz – her ne kadar fiili işlemiş gibi görünseler de – hakikatte Allah’ın yaratmasıyla o fiiller gerçekleşmiştir. Bugün onlar hayatta değildir; demek ki fiilin kaynağı kendilerinde değildir. Onlar birer vasıta idi, hakiki fail ise Allah idi.
3. Kelamîyle Kesb-Halk Ayrımı
"Kesb" Nedir?
Kelam ilminde "kesb", kulun bir fiile yönelmesini, onu irade etmesini, kastetmesini ifade eder. Kul, bir fiili seçer ve o fiili yapmaya yönelir. Ancak bu yöneliş fiilin kendisini var etmez. Fiili meydana getiren, yaratan sadece Allah’tır. Yani kul fiili kazanır, Allah ise onu yaratır.
İmam Mâturîdî’ye göre:
"Fiil kulundur; halk ise Allah'a aittir. Kulda fiili seçme iradesi vardır. Bu kesb’tir."
Bu görüşe göre:
Kulun iradesi ve tercihi vardır (kesb).
Fakat yaratmak, icat etmek ve meydana getirmek sadece Allah’a mahsustur (halk).
Kesb, insanın ahlâkî ve dinî sorumluluğunun temelidir. Çünkü bir şeyi tercih eden, o şeyin sonucu ile muhatap olur. Ancak yaratma Allah’a ait olduğu için, fiilin gerçek faili de sadece O’dur.
Ayet delili:
"Kim bir iyilik yaparsa kendi lehinedir; kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir." (Fussilet, 46)
Bu ayet, kulun yaptığı fiilden sorumlu olduğunu gösterir. Ama o fiilin yaratıcısı, yani vakıa haline getireni Allah’tır.
İmam Mâturîdi:
Kulda irade vardır. Fiili seçer, ona yönelir.
Allah ise o fiili yaratandır.
Fiil kulundur ama yaratmak Allah'a mahsustur.
İmam Gazâlî:
"Kulun fiili, surette ona aittir. Hakikatte ise fail olan Allah’tır."
Kulun fiilindeki kast, niyet, talep kesb; fiilin meydana gelişi, oluşması, etkisi halktır.
4. Misallerle Anlaştıralım:
Kalem yazmaz, el yazar gibi görünür; ama aslında kas sistemi, sinir sistemi, bilinç, kas kasılması, mürekkep akışı... bunları oluşturan kul değildir.
Silah patlamaz, tetiğe basan patlatır gibi düşünülür. Ama barutun tepkimesi, ısınması, fiziksel yayılımı... bunları var eden Allah’tır.
5. Felsefî Netice: Fail Olmak Ne Demektir?
Bir şeyin hakiki fail olabilmesi için:
Hayat
İlim
İrade
Kudret
Ezeliyet
şartlarını taşıması gerekir. Kul bu şartları kısmen ve sonradan taşır. Oysa Allah bu sıfatların asıl ve mutlak sahibidir.
Bu nedenle hakiki fail yalnız Allah olabilir.
6. Netice: Kul Kesb Eder, Allah Halk Eder
"Siz bir fiili seçersiniz, ama onu var eden, etkili kılan, sonuca ulaştıran Allah’tır."
Bu tevhid akîdesidir. Bu ayet, kelamcıların asırlardır savunduğu hakikatin Kur’anî delilidir:
"Attığın zaman sen atmadın, fakat Allah attı."
Bu cümle, irade ile yaratma arasındaki o ince ama hayati farkı çizgilerle ayırır.
7. Kader, İrade ve Determinizm: Gerçek Özgürlüğün Dayanağı
Buraya kadar anlatılanlardan şu önemli sonuç çıkar:
Kulun gerçekten hür bir iradeye sahip olabilmesi için, kader yani Allah’ın her şeyi yaratması gereklidir.
Zira:
Eğer her şey determinist ve naturalist bir zincirin sonucuysa,
İrade sadece beyin kimyası ve nöral devreler tarafından belirleniyorsa,
O zaman özgürlük sadece bir ilüzyon, bir yanılsama olur.
Halbuki Allah’ın yaratması sayesinde:
Kulun iradesi bir ontolojik zemin bulur.
Kulun yönelimi yaratılarak varlık kazanır.
Yani:
Kader, kulun iradesini iptal etmez; aksine onun varlık bulmasını sağlar.
Bu da gösteriyor ki, kader anlayışı, seküler felsefenin savunduğu zorunlulukçuluk (determinizm) değil; iradeyi tanıyan ve koruyan bir anlayıştır. Kul irade eder, Allah yaratır. Böylece kul hem özgürdür hem de sorumludur.
8. Naturalizm ve Determinizm ile Tevhidî Kader Anlayışının Farkı
Aşağıdaki tablo, modern seküler dünya görüşleriyle İslam’ın kader ve irade anlayışı arasındaki farkı özetlemektedir:
Mesele | Determinist/Naturalist Yaklaşım | Kelâmî/İslamî Yaklaşım |
Fiilin Kaynağı | Fizikî/kimyevî nedenler zinciri | Allah’ın yaratması |
Kulun Rolü | Tamamen belirlenmiş, pasif | Seçen, isteyen, kesbeden |
Yaratma | Nedensellik içinde içkin | Allah’a ait, haricî ve bağımsız |
Özgürlük (Hür İrade) | İmkânsız ya da illüzyon | Gerçek ama yaratılmış |
Sorumluluk Temeli | Belirsiz ya da çelişkili | Kesb ve teklif ile netleşmiş |
Adaletin Zemini | Sorgulanabilir | İlahi hikmet ve adaletle temellendirilmiş |
Bu tablo gösteriyor ki:
Seküler sistemler, özgürlük ve sorumluluğu temellendiremez.
Ancak kader inancı, özgürlüğün hem ontolojik hem ahlâkî temelini oluşturur.
9. Son Söz:
Fail olan Allah’tır.
Kul, sınırlı iradesiyle kesb eder.
Ama o kesbin vücuda gelişi, etkisi, sonucu Allah’a aittir.
Attıran da Allah’tır, öldüren de. Kul ise sadece vesiledir, aracı durumundadır.
Bu da hem sorumluluğu korur, hem tevhidi tahkim eder.
Tevhid için bu ayrım, imanla şirk arasındaki sınırdır.
Yorumlar
Yorum Gönder