Tabiat Kanunlarının Ezeli Olmaması ve Bilimselciliğin Kısır Döngüsü: İlahi İrade Perspektifinden Bir Sorgulama
Tabiat Kanunlarının Ezeli Olmaması ve Bilimselciliğin Kısır Döngüsü: İlahi İrade Perspektifinden Bir Sorgulama
Bilimselcilik, evrenin varlığını tabiat kanunları ve rastlantısal süreçlerle açıklamaya çalışırken, bu kanunların ezeli olmadığını göz ardı eder ve çoklu evrenler gibi spekülatif iddialarla yetersiz, kısır döngüsel açıklamalar üretir. İslam metafiziği, her şeyin Allah’ın ilahi iradesiyle meydana geldiğini savunarak bu eksiklikleri giderir. Bu blog yazısı, bilimselciliğin epistemolojik ve metafizik sınırlılıklarını, tabiat kanunlarının ezeli olmamasını ve ilahi iradenin nihai neden olduğunu, ana başlıklar altında özlü bir şekilde ele alıyor. Kafa karıştırmadan, orta yollu bir anlatımla konuları özetliyoruz.
1. Tabiat Kanunlarının Ezeli Olmaması: Evrenin Varlığı ve Nihai Neden
- Özet: Bilimselciler, evrenin tabiat kanunlarına (örneğin, kuantum mekaniği, yerçekimi) dayandığını varsayar, ancak bu kanunlar ezeli değildir ve bir nedene ihtiyaç duyar. Evrenin varlığını yalnızca bu kanunlara veya çoklu evrenler gibi spekülatif bağlamlara dayandırmak, nihai nedeni açıklamaz ve kısır döngüsel bir yaklaşımdır.
- Ana Fikir: Tabiat kanunları, evrenin içinde ortaya çıkar ve kendi kendine var olamaz; bu nedenle, evrenin varlığı, Allah’ın ilahi iradesine dayandırılmalıdır.
- Örnek: Kuantum dalgalanmaları, fiziksel yasalar olmadan açıklanamaz, ama bu yasaların neden var olduğu sorusu, bilimselcilik tarafından bir kaba gerçeklik olarak bırakılır. Çoklu evren hipotezi, bu soruyu daha fazla evrenle çoğaltarak döngüyü derinleştirir.
2. Bilimselciliğin Dogmatizmi: Yeni Bir Skolastik Felsefe
- Özet: Bilimselcilik, yalnızca ampirik ve test edilebilir bilgiyi geçerli sayarak akıl yürütme ve metafiziği dışlar, tıpkı Ortaçağ skolastik felsefesinin dogmatizmi gibi. Determinizm gibi “kesin hakikat” iddiaları, kuantum mekaniği ile yanlışlanmış, ancak alternatif görüşler (örneğin, Boltzmann’ın istatistiksel mekaniği) dışlanmıştır.
- Ana Fikir: Bilimselcilik, teknolojik başarılarına rağmen, tabiat kanunlarını ezeli sayarak spekülatif iddialarını haklı kılamaz; bu, Firavun’un teknik gücünün haklılığını garanti etmemesine benzer.
- Örnek: 19. yüzyılda determinizm mutlak hakikat sayıldı, ancak kuantum fiziği bu paradigmayı çökertti. Boltzmann gibi isimler, bilimsel otorite tarafından dışlandı, ama haklı çıktılar.
3. Spekülatif İddialar: Çoklu Evrenler ve Kuantum Dalgalanmaları
- Özet: Bilimselciler, çoklu evrenler ve evrenin kuantum dalgalanmasından “yoktan” ortaya çıktığı gibi test edilemeyen iddiaları bilimsel otoriteyle sunar. Bu iddialar, tabiat kanunlarının ezeli olmadığını göz ardı eder ve evrenin varlığını açıklamak yerine daha fazla neden gerektiren döngüsel bir karmaşa yaratır.
- Ana Fikir: Çoklu evrenler ve kuantum dalgalanmaları, bilimsel yöntemin test edilebilirlik ilkesine uymaz; evrenin varlığını bu kanunlara dayandırmak, metafizik bir boşluk bırakır.
- Örnek: Çoklu evren hipotezi, gözlemlenemez ve neden bu evrenlerin var olduğu sorusunu yanıtlamaz; kuantum dalgalanmaları, fiziksel yasaların kökenini açıklamadan döngüsel bir iddia sunar.
4. Epistemolojik Kısır Döngü: Akıl ve Duyuların Güvenilirliği
- Özet: Bilimselciler, akıl ve duyulara dayanarak evrenin rasgele süreçlerle (örneğin, kuantum dalgalanmaları) oluştuğunu iddia eder. Ancak, akıl ve duyular bu rasgele evrenin ürünleri ise, güvenilirlikleri sorgulanır, bu da epistemolojik bir kısır döngü yaratır.
- Ana Fikir: Tabiat kanunlarını ezeli saymak, akıl ve duyuların güvenilirliğini rasgele süreçlere dayandırır; bu, bilimselcilik’in kendi temellerini baltalar ve relativizm riski doğurur.
- Örnek: Evrimin rasgele mutasyonlara dayandığı iddiası, akıl ve duyuların güvenilirliğini rasgele bir evrene bağlar, ama bu, evrimin doğru algılanmasını garanti etmez.
5. Rastlantısal Evrim Teorisine Karşı İlahi İrade
- Özet: Rastlantısal evrim, yaşamın doğal seçilim ve rastgele mutasyonlarla oluştuğunu savunur. İslam metafiziği, evrendeki her şeyin Allah’ın ilahi iradesiyle meydana geldiğini öne sürerek, rastlantısallığa yer olmadığını belirtir. Tabiat kanunlarının ezeli olmaması, evrimin bağımsız bir neden olamayacağını gösterir.
- Ana Fikir: Evrim, âlemdeki düzen ve amaçlılığı açıklamakta yetersizdir; oluş ve bozuluşun nihai nedeni ilahi iradedir.
- Örnek: DNA’nın bilgi yoğunluğu veya biyolojik sistemlerin hassas dengesi, rastlantısal süreçlerle değil, ilahi bir planla açıklanabilir.
6. Akıl Yürütmenin Önemi: Bilimselcilik’in Sınırlarını Aşmak
- Özet: Bilimselciler, yalnızca ampirik verilere bağlı kalarak akıl yürütmeyi dışlar, ama bilimsel yöntem akıl yürütmeye dayanır (örneğin, hipotez oluşturma). Akıl yürütme, tabiat kanunlarının ezeli olmadığını ve evrenin varlığını ilahi iradeye dayandırarak bilimi dogmatizmden kurtarır.
- Ana Fikir: Akıl yürütme, bilimselcilik’in metafizik eksikliklerini giderir ve evrensel hakikat arayışını mümkün kılar.
- Örnek: Kuantum dalgalanmalarının kökeni, ampirik verilerle değil, akıl yürütmeyle (örneğin, yeterli neden ilkesi) sorgulanabilir ve ilahi iradeye bağlanabilir.
7. Oluş ve Bozuluşun Nihai Nedeni: İlahi İrade
- Özet: Determinizmin kuantum mekaniğiyle çökmesi, oluş ve bozuluşun rastlantısal süreçlere dayandırılamayacağını gösterir. Tabiat kanunlarının ezeli olmaması, bu süreçlerin bağımsız bir neden olamayacağını ortaya koyar. İslam metafiziği, her olayın Allah’ın iradesiyle gerçekleştiğini savunur.
- Ana Fikir: Rastlantısallık ve tabiat kanunları, nihai bir neden sunamaz; ilahi irade, oluş ve bozuluşun tek tutarlı açıklamasıdır.
- Örnek: Kur’an’daki “O, her şeyi yaratan ve bir ölçüye göre düzenleyendir” (Kamer 54:49) ayeti, evrenin ilahi bir planla işlediğini vurgular.
8. Sofistlerin Relativizm Tuzağı ve Çözüm
- Özet: Sofistlerin relativist duruşu, bilimselcilik’in iddialarını bir “retorik oyunu” olarak görür. İslam metafiziği, tabiat kanunlarının ezeli olmadığını ve evrenin ilahi iradeyle var olduğunu savunarak bu relativizmi aşar.
- Ana Fikir: Bilimselcilik, relativizm riski taşır; ilahi irade, bilginin evrensel bir temele oturmasını sağlar.
- Örnek: Evrim veya çoklu evrenler, Sofistlere göre bağlamsal hikâyelerdir; İslam metafiziği, bunları ilahi iradeyle anlamlandırır.
9. Firavun Benzetmesi: Güç Haklılık Değildir
- Özet: Firavun’un teknik gücü, haklılığını garanti etmediği gibi, bilimselcilik’in teknolojik başarıları da spekülatif iddialarını haklı kılmaz. Tabiat kanunlarını ezeli saymak, bu iddiaları döngüsel bir dogmatizme hapseder.
- Ana Fikir: Hakikat, güç veya otoriteyle değil, akıl yürütme ve metafizik temellerle bulunur.
- Örnek: Çoklu evrenler, bilimsel otoriteyle sunulsa da, akıl yürütmeyle sorgulandığında, tabiat kanunlarının kökenini açıklamadığı için yetersiz kalır.
Sonuç: Bilimselciliği Sorgulamak ve İlahi Hakikati Aramak
Bilimselcilik, tabiat kanunlarını ezeli sayarak ve evrenin varlığını bu kanunlara veya çoklu evrenler gibi spekülatif bağlamlara dayandırarak, eksik ve kısır döngüsel açıklamalar üretir. Bu kanunlar, evrenin içinde ortaya çıkar ve bir nedene ihtiyaç duyar; bu nedenle, evrenin varlığı, rastlantısal süreçlerle değil, Allah’ın ilahi iradesiyle açıklanmalıdır. İslam metafiziği, oluş ve bozuluşun nihai nedenini ilahi kudrete dayandırarak, bilimselcilik’in dogmatik sınırlarını aşar. Akıl yürütme, tabiat kanunlarının ezeli olmadığını sorgulayarak, hakikat arayışını ilahi bir temele oturtur. Tıpkı Aydınlanma’nın skolastiği sorgulaması gibi, biz de bilimselcilik’in “kuyuya attığı taşları” temizleyerek, evrenin ilahi düzenini anlamaya çalışıyoruz.
Yorumlar
Yorum Gönder