Ana içeriğe atla

Bilim Mi, Put Mu? Sözde Bilimcilerin Akla ve Hakikate İhaneti

 


Zerreden Küreye: Bilim Mi, Put Mu? Sözde Bilimcilerin Akla ve Hakikate İhaneti



Son yüzyılda bilimsel gelişmelerin artmasıyla birlikte, bazı çevrelerde bilime olan saygı yerini bilim putçuluğuna bırakmıştır. Bilim artık hakikate ulaşmak için bir araç olmaktan çıkarılmış, mutlak otorite, hatta bir nevi tanrı gibi sunulmuştur.


Özellikle Stephen Hawking, Richard Dawkins, Lawrence Krauss gibi isimler bu yaklaşımın öncülüğünü yapmış, “bilim adına” konuştuklarını söyleyerek hem felsefeyi, hem metafiziği, hem de aklı ihmal etmişlerdir.


Ancak bilimsel bir üslupla değil, felsefî çarpıtmalar ve ideolojik dayatmalarla hakikati perdelemişlerdir. İşte bu zihniyetin temel tutarsızlıkları:



1. 

Bilimi Amaçlaştırmak: Araçtan İlah Yapmak


Bilim, yaratılmış âlemin nasıl işlediğini inceleyen bir araçtır. Ancak bu zihniyet bilimi:


  • Her soruya cevap verecek tek merci,
  • Vahiy ve metafiziğe alternatif,
  • Kendi başına mutlak doğru gibi görür.
  • “Nasıl?” sorusuna cevap verir.
  • Ama “Neden?”, “Kim yarattı?”, “Ne için?” sorularını asla cevaplayamaz.


Oysa bilim:


Bilimi ilahlaştırmak, aklı iptal edip araçtan put üretmektir.



2. 

Yasa Var Ama Yapan Yok: Sebebi Görmezden Gelmek



Hawking ve benzerleri şöyle diyor:


“Doğa yasaları zaten var. Tanrı’ya ihtiyaç yok.”


Ama yasa dediğimiz şey:


  • Gözlemlenen düzenin matematiksel ifadesidir.
  • Bir fail olmadan var olamaz.
  • Kendiliğinden işlemez.


“Yasa varsa açıklama tamamdır” demek,

“Kanun varsa devlete gerek yok” demekten farksızdır.


Yasa varsa, o yasayı koyan, yürürlükte tutan, bir şeyleri o yasaya uyduran bir irade de olmalıdır.



3. 

Felsefeyi Öldürüp Felsefe Yapmak



Stephen Hawking şöyle dedi:


“Felsefe ölmüştür.”


Ama bu iddia bile başlı başına bir felsefî hükümdür.


  • Bilimin yöntemini belirlemek,
  • Bilginin ne olduğuna karar vermek,
  • Gerçekliğe nasıl ulaşacağımızı tartışmak…
  • Hepsi felsefenin konusudur.


Felsefeyi küçümseyenler bile farkında olmadan felsefî pozisyon alırlar.




4. 

Metafiziği Reddedip Gözlemlenemeyen Hayalleri Savunmak


Bu çevreler:


  • “Gözlemlenemeyen şey yoktur” der,
  • Sonra gözlemlenemeyen çoklu evren, hiçlikten yaratılış, kendini doğuran evren gibi metafizik kuramlar üretirler.
  • Ne gözlemlenmişlerdir,
  • Ne test edilebilirlerdir,
  • Ne de bilimsel yöntemle doğrulanabilirler.


Bu doğrudan çelişkidir.


Yani inkâr ettikleri metafiziğin aynısını, sözde bilim kılığında geri getirmiş olurlar.



5. 

Aklı Katletmek: İmkânsızı İddia Etmek



  • “Evren kendini yaratmış olabilir.”
  • “Hiçlikten bir şey doğabilir.”
  • “Zihin sadece nörolojidir.”


Bu tür sözler bilimsel veri değil, akıl dışı inançtır.


Kendini yaratmak,

Yoktan var olmak,

Teselsülle açıklama yapmak,

tümüyle mantıksal olarak batıldır.



6. 

Allah İnancını Cehaletle Özdeşleştirmek



Diyorlar ki:


“Tanrı, bilmediğimiz şeylere konulmuş bir boşluk dolgusudur.”


Oysa biz Allah’a:


  • Bilinmeyenden dolayı değil,
  • Bilinen düzene, sebep-sonuç ilişkisine, matematiksel uyuma bakarak iman ediyoruz.


Yani iman:


Bilginin yerini dolduran şey değil,

Bilginin kaynağına götüren aklın vardığı zarurettir.




7. 

Yerçekimi Yasasıyla Yaratıcıyı İnkâr Etmek



Stephen Hawking’in şu cümlesi çok çarpıcıdır:


“Yerçekimi gibi bir yasa olduğu sürece, evren kendiliğinden var olabilir.”


Ama Einstein’a göre yerçekimi bir kuvvet değil, uzay-zamanın eğriliğidir.


Yani:


  • Yerçekimi çekici bir güç değildir,
  • Uzay bükülür, cisimler bu eğrilikte hareket eder.



Peki bu büküklük neyle, kimle başladı?

Uzay-zamanı kim var etti?

Bu düzeni kim yürütüyor?


Yasa varsa oluş olur demek,

Sebebi yok saymak, sonuçla yetinmektir.


Kur’an bu tür çarpıtmaların önünü şu ayetle keser:


“Acaba onlar hiçbir şey olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?”

(Tûr, 35)



8. 

Kur’an’a Göre Yaratılış: Sadece Başlatmak Değil, Düzene Koymaktır



Kur’an, sadece yaratmayı değil, yaratılanı düzenlemeyi de Allah’a nispet eder:


“Sizin için yerde ne varsa hepsini yaratan O’dur. Sonra göğe yönelmiş ve onları yedi gök olarak düzenlemiştir (sevvehünne).”

(Bakara, 29)


“Sevvehünne” ifadesi; yaratılanı dengeli, ölçülü, amaca uygun ve hikmetli şekilde düzene koymak demektir.

Yani:


Allah sadece var etmez, her varlığı yerli yerine koyar, görevli kılar, anlamla donatır.





9. 

Duyu Organlarını ve Aklı İlahlaştırmak Ama Menşeini Açıklayamamak



Sözde bilimciler sadece beş duyuya ve akla dayanır; başka bilgi kaynağını kabul etmezler. Ancak aynı zamanda şunu da söylerler:


“Bunlar rastgele mutasyonlarla, doğal seleksiyonla ortaya çıkmıştır.”


Bu durumda şu çelişki doğar:


  • Madem akıl ve duyu organları kör tesadüflerle oluştu,
  • O hâlde neden onlara mutlak güven duyuyorsunuz?



Rastgelelikten düzen, amaçsızlıktan işlev, bilinçsizlikten bilinç doğmaz.


Göz, kulak, akıl gibi sistemlerin:


  • Hem güvenilirliğini savunup,
  • Hem de tesadüfle ortaya çıktığını iddia etmek,
  • mantıksal iflasa yol açar.



Kur’an ise bu sistemlerin bilinçli olarak yaratıldığını bildirir:


“Sizi işitme, görme ve gönüllerle donatan O’dur. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!”

(Mülk, 23)





Sonuç: Bilim Allah’ın Ayetlerini Okumak İçindir, Onun Yerine Konmak İçin Değil



Bizim meselemiz bilimle değil,

Bilimi din haline getiren akılsızlık ve ideolojiyle.


Gerçek bilim:


  • Allah’ın ayetlerini anlamanın aracıdır.
  • Vahyin işaret ettiği nizamın derinliğini gösterir.
  • Müminin şükrünü, inkârcının bahanesini çürütür.



“Yerde ve gökte olan her şey, Allah’ı tesbih eder.” (Hadîd, 1)

“Onlar göklerin ve yerin yaratılışı üzerine düşünürler.” (Âl-i İmrân, 191)


Bilim kibirle değil,

secdeyle son bulmalı.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...