Enbiya Suresi 31. Ayet Tefsiri: Yeryüzü ve Gemi Benzetmesi
Kur’an-ı Kerim’in Enbiya Suresi 31. ayeti, Allah’ın yeryüzünü insan hayatı için nasıl elverişli kıldığını çarpıcı bir şekilde anlatır:
“Yeryüzünde, sizi sarsmasın diye sabit dağlar yarattık ve orada geniş yollar, geçitler açtık ki, yolunuzu bulabilesiniz.” (Enbiya, 21/31)
Bu ayet, dağların yeryüzünü sabitleme işlevini vurgularken, “sizi sarsmasın” (أَن تَمِيدَ بِكُمْ) ifadesiyle dikkat çeker. Peki, bu sarsıntı nedir? Deprem mi, yoksa daha geniş bir hareket mi? Ömer Nasuhi Bilmen’in tefsirindeki “gemi” benzetmesi, bu soruya hem mecazi hem de bilimsel bir derinlik katar. İbn Abbas’a atfedilen rivayetlerle desteklenen bu yorum, ayetin anlamını zenginleştirir.
Ömer Nasuhi Bilmen’in Tefsiri: Yeryüzü Bir Gemi Gibi
Ömer Nasuhi Bilmen, ayeti tefsir ederken şu çarpıcı benzetmeyi kullanır:
“Yer tabakası su üzerine yayılmış, âdeta bir gemi gibi titrer dururken onun üzerinde dağlar vücude getirilerek ona sükûnet verilmiştir.”
Bilmen, yeryüzünü su üzerinde hareket eden bir gemiye benzetir. Bu benzetme, yeryüzünün statik değil, dinamik bir yapıda olduğunu ima eder. Dağlar ise bu “gemi”yi sabitleyen birer çapa gibidir, yeryüzüne “sükûnet” (istikrar) kazandırır. Bilmen’e göre, ayetteki “çalkalar” (temide) ifadesi, deprem gibi ani sarsıntılardan ziyade, yeryüzünün genel hareketini (örneğin, ilk yaratılış dönemindeki kararsızlık veya jeolojik hareketler) kasteder.
Bu benzetme, modern jeolojiyle de uyumludur. Yerkabuğu, astenosfer adı verilen sıvımsı bir tabaka üzerinde “yüzer” ve dağlar, isostatik denge sağlayarak bu hareketi stabilize eder. Ancak, Bilmen’in tefsiri, dağların depremleri tamamen önlediğini iddia etmez; depremler, yeryüzünün doğal bir özelliği olarak varlığını sürdürür.
İbn Abbas’ın Rivayeti: “Su Üzerinde Yüzer”
Bilmen’in “gemi” benzetmesi, Sahabe’nin büyük müfessiri İbn Abbas’a (r.a.) atfedilen bir yoruma dayanır. İbn Abbas’ın tefsirinde, yeryüzünün ilk yaratılışta sıvı ve kararsız bir yapıda olduğu, dağların ise bu yapıyı sabitleştirdiği belirtilir. “Yeryüzü su üzerinde yüzer gibiydi” tarzındaki rivayet, Bilmen’in “gemi gibi titrer dururken” ifadesinin kökenini oluşturur.
İbn Abbas, “temide” (sarsılma) kelimesini, yeryüzünün insanlar için rahatsız edici olabilecek genel bir hareketi olarak yorumlar. Bu, deprem (zelzele) gibi ani sarsıntılardan ziyade, yeryüzünün kozmik veya jeolojik hareketini kapsar. İbn Abbas’ın rivayeti, Kur’an’ın belagatine uygun bir mecaz sunar ve ayetin hem 7. yüzyıl insanlarına hem de modern bilimle uyumlu bir şekilde hitap ettiğini gösterir.
Deprem Sorunsalı: “Neden Hâlâ Deprem Oluyor?”
Ayetteki “sizi sarsmasın diye” ifadesi, ilk bakışta dağların depremleri tamamen önlediği gibi anlaşılabilir. Ancak, yeryüzünde depremlerin varlığı, bu yorumun doğru olmadığını gösterir. Mantıken, eğer ayet depremleri kastetseydi, dağların varlığına rağmen hiç deprem olmaması gerekirdi. Bu, ayetin daha geniş bir hikmeti ifade ettiğini ortaya koyar.
- “Temide” Kelimesinin Anlamı: Kur’an’da “temide” (sarsılma, çalkalanma), deprem için kullanılan “zilzal” (Zilzal 99/1) veya “recfet” (Rad 13/31) kelimelerinden farklıdır. “Temide”, yeryüzünün genel istikrarsızlığını (örneğin, dönme hareketi, levha hareketleri, ilk yaratılış dönemindeki kararsızlık) ifade eder. Dağlar, bu istikrarsızlığı dengeleyerek yeryüzünü yaşanabilir kılar.
- Modern Bilimle Uyum: Jeoloji, dağların yerkabuğunun isostatik dengesini sağladığını ve sarsıntıları azalttığını doğrular. Ancak, depremler levha tektoniğinin bir sonucu olarak meydana gelir ve dağlar, bu hareketleri tamamen durdurmaz. Ayet, dağların yeryüzünü aşırı sarsıntılardan koruduğunu, ancak depremlerin doğal bir süreç olduğunu ima eder.
- Depremlerin Hikmeti: Kur’an, depremleri bir doğa olayı ve Allah’ın kudretine işaret eden bir ayet olarak sunar (Zilzal 99/1-2). Depremler, insanlara tefekkürü, hayatın geçiciliğini ve Allah’ın gücünü hatırlatır. Ayetin hikmeti, dağların depremleri ortadan kaldırması değil, yeryüzünü insan hayatı için elverişli bir dengeye getirmesidir.
Fahreddin er-Râzî’nin Perspektifi
Fahreddin er-Râzî’nin Tefsir-i Kebir’inde, Enbiya 31. ayet, İbn Abbas’ın rivayetlerine de atıf yaparak açıklanır. Râzî, “temide”yi hem ani sarsıntılar hem de genel hareket olarak yorumlar, ancak dağların depremleri tamamen önlediğini iddia etmez. Ona göre, yeryüzü ilk yaratılışta sıvı ve kararsız bir yapıda iken, dağlar bu yapıyı sabitleştirmiştir. Râzî, Bilmen’in “gemi” benzetmesini kullanmaz, ancak yeryüzünün dinamik doğasını ve dağların dengeleyici rolünü ayrıntılı bir şekilde tartışır.
Râzî’nin tefsiri, felsefi ve kelâmî bir derinlik katar. O, ayeti Allah’ın kudret ve hikmetine delil olarak görür ve dağların hem fiziksel (jeolojik denge, su kaynakları) hem de manevi (tefekkür) faydalarını vurgular. Bilmen’in sade ve mecazi üslubuyla karşılaştırıldığında, Râzî’nin yorumu daha teknik ve akademiktir.
Sonuç: Yeryüzü, Gemi ve Allah’ın Hikmeti
Enbiya Suresi 31. ayet, dağların yeryüzünü sabitleme işlevini, Allah’ın insan hayatı için kurduğu muhteşem düzeni anlatır. Ömer Nasuhi Bilmen’in “gemi” benzetmesi, İbn Abbas’a atfedilen “su üzerinde yüzer” rivayetinden ilham alarak, yeryüzünün dinamik yapısını ve dağların dengeleyici rolünü canlı bir şekilde ifade eder. Ayet, depremleri tamamen önleme iddiasında bulunmaz; bunun yerine, dağların yeryüzünü insan hayatı için yaşanabilir kıldığını vurgular.
Depremler, yeryüzünün doğal bir özelliği ve Allah’ın kudretine işaret eden bir ayettir. Bilmen’in ve İbn Abbas’ın yorumları, bu gerçeği mecazi bir derinlikle sunar. Modern bilim, dağların isostatik denge sağladığını doğrulayarak, ayetin hem 7. yüzyıl insanlarına hem de günümüz okuyucularına hitap eden çok katmanlı anlamını ortaya koyar. Bu ayet, bizi Allah’ın nimetlerini tefekküre ve şükre davet eder.
Yorumlar
Yorum Gönder