Ana içeriğe atla

Arzdan Arşa Bir Perspektif

 

Arzdan Arşa Bir Perspektif

“O Allah ki, yedi göğü ve yerden de onların bir benzerini yaratandır. Emir, bunlar arasında sürekli iner durur.”
(Talâk, 12)

İnsanoğlunun varlığı, arzdan başlar ama arzda bitmez. Aslında insanın hakikî yönelişi, bu dünyadan yola çıkıp arşa uzanan bir yolculuktur. Arzdan arşa bakmak, sadece yukarıya bakmak değil; varlığın anlamını, düzenini ve sahibini idrak etmektir.


1. Arz: İmtihanın Sahnesi

Arz, yani yeryüzü, insanın ilk ve son durağıdır. Burada yaratılır, burada yaşar, burada ölür. Fakat arz, sadece toprak değil; irade ve sorumluluğun verildiği mekândır.

“Sizi yeryüzünde halifeler kılan O’dur…” (Fâtır, 39)

Yeryüzü bir emanet yeridir. Ruh bu aşağıya gönderilmiş, ama düşmek için değil, imtihanla yücelmek için. Arzın çekiciliği, hevası ve fâni cazibesi, insanı aşağı çeker; ama bu çekim, insanın ne kadar yukarı çıkmak istediğinin ölçüsüdür.


2. Semâvât: Kat Kat Yükseliş

Kur’an, gökleri “yedi kat” olarak tasvir eder. Bu sadece fiziksel bir yükseklik değil; manevî, aklî ve varlık düzeyinde bir mertebe sistemidir. Her bir kat, ilim, idrak, nur ve hikmet bakımından bir ilerleyiştir.

“O, gökleri ve yeri hak ile yarattı...” (En'âm, 73)

Modern bilim de boyutlardan bahseder; ama Kur’an’ın semâvât anlayışı, hem fizikî hem de metafizik boyutları içerir.İnsan, tefekkür ettikçe, hakikate yöneldikçe semâvîleşir.


3. Sidretü’l-Müntehâ: Hududun Sonu

Resûlullah’ın (sav) Mirac’ta ulaştığı en yüksek nokta… Sidre, yani Sınır Ağacı. Oradan sonrası artık hiçbir mahlûka açık değildir. Burası, yaratılmış olanın sınırıdır.

“Andolsun ki onu Sidretü’l-Müntehâ yanında bir kez daha gördü.” (Necm, 13-14)

İnsan aklının ve ruhunun çıkabileceği son menzil. Burada vahyin, hakikatin ve yakınlığın en üst düzeyine ulaşılır; ama daha ötesi yalnız Allah’a mahsustur.


4. Arş: Kudretin ve Hükmün Merkezî

Arş, ilâhî hâkimiyetin ve mutlak kudretin makamıdır. Kur’an’da çokça geçen “arş üzerinde istivâ” ifadesi, her şeyin Allah’ın ilim, irade ve kudretiyle idare edildiğini gösterir.

“Rahmân arşa istivâ etti.” (Tâhâ, 5)

Bu, Allah’ın mekânla sınırlı olduğu anlamına gelmez. Bilakis, arş bütün yaratılmışlığın son noktasıdır; üstü yoktur, ötesi yoktur. Arş, yaratılışın zirvesidir. Varlığın düzeni orada takdir edilir.


5. İnsan: Arzda Yaratılan, Arşa Yönelen

İnsan topraktan yaratılmıştır; yani arzîdir. Ama ruh ona Allah’tan üflenmiştir; yani arşîdir.
İnsan bu iki yön arasında durur. Ya arzda kalır, aşağılık arzulara mahkûm olur; ya da arşa yönelir, yüksek kemâl mertebelerine çıkar.

“Andolsun, insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.” (Tîn, 4-5)

İnsanın yükselişi, sadece akılla değil; secde ile olur. Çünkü secde, arzın en dibine kapanmak ama arşa en yakın olmaktır. Allah Teâlâ buyurur:

“Secde et ve yaklaş!” (Alak, 19)

Bu ayet, insana yaratılış sırrını fısıldar: Yere kapan ki, yücelere yükselesin. Arzın çekiminden kurtulmanın yolu, secde ile arşa yönelmektir. Çünkü secde, kulun Rabbiyle buluştuğu andır. En aşağıya eğildiği an, en yüceye yakın olduğu andır.

İnsan, nefsini temizlerse yükselir. Arzdan kopmadan ama ona mahkûm olmadan, arşa doğru bir yönelişle yolculuğunu tamamlar.


Sonuç: Varlık Merdiveni ve Hakikat Yolculuğu

Bu bakış açısı bize şunu öğretir:

  • Arz: Bedeni temsil eder. Geçici olandır.

  • Semâvât: Aklın ve kalbin basamaklarıdır.

  • Sidre: İnsanın yükselebileceği son sınırdır.

  • Arş: Varlığın hüküm noktasıdır.

  • İnsan: Bu merdiveni çıkmakla görevli bir yolcudur.

“Ey insan! Rabbinin yüce makamına varmak için çabalayıp duruyorsun, sonunda O’na ulaşacaksın.” (İnşikak, 6)

Arzdan arşa yürüyen bir ruhun olsun. Ayağın toprakta, gönlün arşta dursun.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...