Ana içeriğe atla

Unutulan Ahdin Yankısı: “İyyâke Na’budu”dan “Ezeldeki Söz”e Giden Kulluk

Unutulan Ahdin Yankısı: “İyyâke Na’budu”dan “Ezeldeki Söz”e Giden Kulluk




🌌 Giriş: Kulluk Nerede Başladı?



İnsan, Allah’a kulluk etmek üzere yaratılmıştır. Bu ifade çoğu zaman “doğduğumuz andan itibaren” gibi anlaşılır. Oysa Kur’an ve sahih dualar gösteriyor ki bu kulluk, sadece doğuştan değil; doğmadan önce, ezelde verilmiş bir ahde dayanır.


Bu yazıda, Fâtiha Suresi’nin “Yalnız sana kulluk ederiz, yalnız senden yardım dileriz” (1:5) ayetiyle, Seyyidü’l-İstiğfar duasındaki “Ben Senin kulunum, gücüm yettiğince Sana verdiğim söz ve vaad üzereyim” ifadesini birleştirerek, ezelî kulluk sözleşmesini, unutmanın fıtrat üzerindeki etkisini ve Allah’ı unutmanın aslında kendini unutmak olduğunu ele alacağız.





🕋 “Yalnız Sana Kulluk Ederiz”: Ahdin Hatırlanışı



Fâtiha Suresi’nde geçen:


“İyyâke na‘budu ve iyyâke neste‘în”

“Yalnız Sana kulluk ederiz, yalnız Senden yardım dileriz.” (Fâtiha 1:5)


ifadesi, kulun hayatının özeti gibidir. Bu ayette iki temel taahhüt vardır:


  • Kulluk: Sadece Allah’a ibadet etmek, hayatı O’nun rızasına göre yönlendirmek.
  • Yardım: Bu kulluğu yerine getirebilmek için yine yalnızca Allah’tan yardım istemek.



Bu, sanki kulun her gün tekrar ettiği bir ahd-i misak (sözleşme beyanı) gibidir. Fakat bu söz yeni değildir. Zira bu beyan, aslında ezelde verilmiş olan sözün şuurlu şekilde yeniden dile getirilmesidir.





🤲 “Ben Senin Kulunum, Sözüne Sadığım”: Ahdin Tazelenişi



Seyyidü’l-İstiğfar duasındaki şu ifade:


“Ben Senin kulunum. Gücüm yettiğince, Sana verdiğim söz ve vaad üzereyim.”


bu kulluk sözünün kişisel olarak hatırlanması ve itirafıdır. Özellikle şu cümle:


“Gücüm yettiğince…”

insanın zayıflığını, ama buna rağmen sadakat gayretini ortaya koyar. Bu, Fâtiha’daki “yalnız Senden yardım dileriz” duasının duygusal ve ahlakî derinliğini tamamlar.





📜 Ahdin Aslı: Ezeldeki Misak




A’râf Suresi 172:



“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” (diye sorduklarında)

‘Evet, şahitlik ettik’ dediler.”

(A’râf 7:172)


Bu ayet, insanların yaratılmadan önce Allah’a verdikleri sözü bildirir. Bu misak, bütün insanların iç dünyasına, yani fıtratına kodlanmıştır.



Ahzâb Suresi 72:



“Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik; onlar bunu yüklenmekten çekindiler. İnsan ise onu yüklendi.”

(Ahzâb 33:72)


Burada kastedilen “emanet”, Allah’a kulluk, sorumluluk ve irade yükümlülüğüdür. Ve insan, bu emaneti doğmadan önce kabul etmiştir.





🧠 Unutulan Ahdin Hatırlanması



Burada akla gelen çok yerinde bir soru vardır:


“Madem ezelde Allah’a bir söz verdik ama bunu hatırlamıyoruz; o zaman bu sözü nasıl tutacağız, nasıl sorumlu olacağız?”


Kur’an bu soruya üç koldan cevap verir:



1. 

Hatırlamıyoruz ama Allah hatırlattı:



“Bu da sana indirdiğimiz bir Zikirdir.”

(Nahl 16:44, Zuhruf 43:44)


Kur’an, unutulan ezelî ahdi yeniden hatırlatmak için gönderilmiştir. O hâlde, “hatırlamıyorum” mazereti, vahiy karşısında geçerli değildir. Vahiy, içimizdeki uyuyan hatırayı uyandırmak için indirilmiştir.





2. 

Fıtrat: Unutsa da tanır



“Yüzünü dosdoğru dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata uygun olarak…”

(Rum 30:30)


Fıtrat, Allah’ı tanımaya ve O’na yönelmeye ayarlı yaratılış kodudur. İnsan, unutsa da bu iç yönelim hâlâ onun içindedir. Vicdan azabı, sorumluluk duygusu, hakikat arayışı — bunların hepsi, unutulmuş ama silinmemiş olan ahdin yansımalarıdır.





3. 

Seyyidü’l-İstiğfar: Hatırlayanların duası



“Ben senin kulunum. Gücüm yettiğince sözünde durmaya çalışıyorum.”


Bu söz, “Evet Rabbim, ezelde Sana verdiğim sözü hafızamla hatırlamıyorum; ama vahyinle, fıtratımla, vicdanımla şimdi bu söze sadakat göstermeye çalışıyorum.” anlamındadır. İşte bu, kulluğun şuurlu ve sorumlu tarafıdır.





⚠️ Peki Ya Unutursak?



Unutmak, sadece hafızayı kaybetmek değildir. Kur’an’a göre Allah’ı unutmak, aslında kişinin kendini de unutmasına yol açar:



Haşr Suresi 19:



“Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar yoldan çıkanlardır.”

(Haşr 59:19)


Buradaki unutmak:


  • Allah’ı Rabbi olarak tanımamaktır.
  • Ezeldeki ahdi yok saymaktır.
  • Fıtratı bozmaktır.
  • Ve en nihayetinde kişinin kendine yabancılaşması, yani kendi hakikatini yitirmesidir.






🔁 Fatiha – Seyyidü’l-İstiğfar – Elest Üçgeni


Alan

Fâtiha 1:5

Seyyidü’l-İstiğfar

A’râf 7:172

Beyan

Yalnız sana kulluk ederiz

Ben senin kulunum

“Evet, şahit olduk”

Sadakat

Yalnız senden yardım dileriz

Söz ve vaadine sadığım

Misaka şahitlik

Mahiyet

Fiilî kulluk

İçten tevbe ve bağlılık

Ezeldeki sözleşme

Bu üç metin bir araya geldiğinde bize şunu öğretir:


🔓 İnsan, dünyaya kul olmak için değil; zaten kul olduğunu hatırlamak ve ahdine sadakat göstermek için gönderilmiştir.





💠 Sonuç: Unutmak Felakettir, Hatırlamak Diriliştir



  • Allah’ı unutmak, aslında kendi özünü unutmaktır.
  • Ezelde verdiğimiz sözü unutmak, fıtratı karartmaktır.
  • Bu yüzden Kur’an bize hep “hatırlatıcı” (zikr) olarak gönderilmiştir.



🎯 Fâtiha ile ahdimizi tazeliyor,

Seyyidü’l-İstiğfar ile sadakatimizi arz ediyor,

Kur’an ile unuttuklarımızı hatırlıyoruz.





✍️ Son Söz:



Kulluk, doğuştan değil; doğmadan önce yüklenmiş bir emanettir.

Bunu unutmak, sadece Rabbi değil; kendini de kaybetmektir.

Hatırlamak ise, fıtratla yeniden buluşmaktır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...