Nahl Suresi 90. ayeti kerimesinin sadece Allah’a karşı sorumluluk bağlamında yazılmış derli toplu ve güçlü bir açıklaması:
Nahl 90: Allah’a Karşı Kulluğun Üç Temeli ve Üç Düşmanı
“Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalığı ve azgınlığı yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”
(Nahl, 16/90)
Bu ayet çoğu zaman toplumsal ahlâkın temeli olarak okunur. Oysa bu hitap önce insana değil, kula, yani Rabbi karşısında boyun eğmiş bir varlığa yöneliktir. Çünkü ibadet, sadece belirli ritüellerden değil, Allah’a karşı bir duruştan ibarettir. Nahl 90. ayet, işte bu duruşu temellendirir:
🕋 Kulluğun İki Yüzü: Hak ve Güzellik
Allah’a kulluk etmek, sadece bir zorunluluk değil; hem hakka saygı, hem de güzelliğe yöneliştir.
Çünkü Allah, hem el-Mâlik"tir – yani mülkün mutlak sahibidir – bu yönüyle kulluğu istemesi bir hak talebidir.
Aynı zamanda el-Hamîd"dir – yani her türlü övgüye, hayranlığa ve ibadete layık olandır – bu yönüyle de kulluk, bir güzellik ve ihsan ifadesidir.
Kul, Allah’a yöneldiğinde hem bir borcu öder hem de bir nimeti över.
Kulluk, hem hak sahibine hakkını vermektir, hem de güzelliğin kaynağına yönelmektir.
Kulluğun üç esası ve üç düşmanı.
✅ 1. Allah adaleti emreder
Kulun Rabbi karşısındaki en temel sorumluluğu, adalettir.
Adalet, her şeyi yerli yerine koymak; en başta da Allah’a O’na layık olanı teslim etmektir:
Rubûbiyetini kabul etmek: O’nun bütün işleri idare ettiğini bilmek.
Ulûhiyetini teslim etmek: Yalnız O’na ibadet etmek.
Mâlikiyetini tanımak: Mülkün sahibinin sadece O olduğunu bilmek.
Adalet, bu hakikati içselleştirip başka ilahlar edinmemektir.
Şirk, zulümdür; tevhid ise adalettir.
Kul, Rabbiyle olan ilişkisinde adil olmak zorundadır. Aksi takdirde kulluk bozulur.
📌 Hadis: Allah’ın Kullar Üzerindeki Hakkı
📚 (Buhârî, Tevhîd 1; Müslim, İman 48)
Bu hadis, adaletin Allah’a ibadet etmek olduğunu açıkça beyan eder.
⚖️ Adalet: Allah’a O’na ait olan hakkı vermektir.
❌ Zulüm: Bu hakkı başkasına vermek ya da görmezden gelmektir.
✅ 2. Allah iyiliği (ihsan) emreder
İhsan, Allah’a ibadetin özüdür:
“İhsan, Allah’ı görüyormuş gibi O’na ibadet etmendir…” (Buhari, Müslim)
Bu, sadece şekilsel bir güzellik değil; Rabbinin huzurunda olduğunun bilinciyle yaşamak demektir.
İhsan; kalpte korku ve sevgiyle, bilinçli ve samimi bir teslimiyetle ibadet etmektir.
Kulun ibadetini ihsan kıvamında yapması, Allah’a karşı bir edep ve vefadır.
İhsan yoksa, ibadet robotikleşir. Samimiyet kaybolur. Kul, Rabbiyle bağını yitirir.
✅ 3. Allah yakınlara yardım etmeyi emreder
İlk bakışta bu emir insanlar arası bir görev gibi görünür. Ama esasında bu da Allah’a karşı bir şükür ifadesidir.
Allah’ın verdiği rızkı başkalarıyla paylaşmak, doğrudan O’na şükretmektir.
Akrabaya iyilik, yaratılanı Yaratandan ötürü sevmektir.
Kul, Allah’tan aldığı nimetlerin emanetçi olduğunu bilir; bu bilinçle paylaşır.
Bu yönüyle "akrabaya yardım", Allah’ın emrine boyun eğmenin bir yansıması, yani kulluğun sosyal bir tecellisidir.
❌ 1. Allah hayâsızlığı yasaklar (el-Fahşâ)
Fahşâ, her türlü ahlâksızlık ve hayasızlıktır.
Ama bu sadece insanlara karşı değil, önce Allah’a karşı bir edepsizliktir.
Zira her hayâsızlık:
Allah’ın "Settar" (örten) ismini görmezden gelmektir.
Allah’ın huzurundaymış gibi davranma bilincini (ihsanı) yitirmektir.
Kul, Allah’a karşı haya duygusunu kaybettiğinde, ibadet sadece şekilden ibaret kalır.
❌ 2. Allah fenalığı yasaklar (el-Münker)
Münker, Allah’ın razı olmadığı, çirkin gördüğü her şeydir.
Kulun Rabbi ile ilişkisi, sadece emirleri yerine getirmekle değil, O’nun razı olmayacağı her şeyden kaçmakla da ölçülür.
Bir kulun ibadeti, ne kadar mükemmel görünürse görünsün;
Eğer Rabbi’nin hoşnut olmayacağı davranışları sürdürüyorsa,
O kul sadece insanlara gösteri yapıyor, Allah’a değil...
❌ 3. Allah azgınlığı yasaklar (el-Bağy)
Bağy, haddini aşmak, başkaldırmak, isyan etmektir.
Fakat bu da öncelikle Allah’a karşı bir azgınlıktır.
Kul, ne zaman ki kendi iradesini, nefsini veya başkalarını Allah’tan önde tutar, işte o zaman azgınlaşır.
Bu;
Allah’ın hükmüne karşı çıkmak,
Allah’ın nimetini kendi başarısı sanmak,
Allah’ın emirlerini beğenmeyip başka yollar aramak şeklinde tezahür eder.
🔻 Bu, kulluğun en büyük düşmanıdır: Firavunî gurur ve isyan.
🌿 Kulluk: Mecburiyet Değil, Güzelliğin Gereğidir
Allah’a kulluk etmek, sadece bir zorunluluk değil;
aynı zamanda insanlığın özü, güzelliğin zirvesi ve olması gerekenin kendisidir.
Zira O, sadece mülkün değil, hamdin de sahibidir.
Mülkün sahibi olarak kulluk O’nun hakkıdır (adalet).
Hamdin sahibi olarak kulluk O’na yaraşır (ihsan).
Nimetin vereni olarak kulluk O’na yakışır (şükür).
Kulluk, sadece "yapmak zorunda olduğun" bir görev değil; "yapılması gereken en güzel şeydir."
🔚 Sonuç:
Nahl 90. ayet, sadece insanlara değil; Allah’a nasıl bir kul olunması gerektiğini öğreten temel bir ayettir.
Kul, Rabbi karşısında:
Adaletle: Allah’a hakkını vererek,
İhsanla: Onu görüyormuşçasına ibadet ederek,
Şükürle: Allah’ın nimetlerini gözeterek yaşamalıdır.
Ve aynı zamanda şunlardan kaçınmalıdır:
Fahşâ: Allah’a karşı hayasızlıktır.
Münker: Allah’ın razı olmadığıdır.
Bağy: Allah’a karşı isyandır.
Bu ayet, kulun iç dünyasında ibadeti sadece bir görev değil, bir bilinç ve bağlılık haline getiren özlü bir manifestodur.
Bu, Allah’a karşı kulluk sözleşmesidir.
Yorumlar
Yorum Gönder