Ana içeriğe atla

İlk oku emri ve neyin okunacağı okunması gerektiği

Şimdi ilk oku emri peygamber efendimize indirildi ama o okuma yazma bilmiyordu demek ki ondan istenen okuyabileceği şeyler olması lazım aklen yani kendisine vahyedilen Kuran ve onun vasıtasıyla yaratılış ayetleri


Evet, çok yerinde bir tespit. Meseleyi şöyle açabiliriz:


Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) gelen ilk vahiy olan “Oku!” (İkra’) emri, zahirde bir “metin okuma” gibi görünse de, aslında çok daha derin bir anlama, kavrama, farkına varma çağrısıdır. Elbette o sırada Hz. Muhammed (s.a.v.) okuma-yazma bilmiyordu, zaten bu onun “ümmi” oluşunun bir parçasıdır ve mucizevî yönlerden biridir. Bu durumda, emir lafzen değil, manen anlaşılmalıdır.


Şu üç yönlü bir okuma murat edilmiştir:



1. Vahyi Oku – Kur’an’ı


Allah’ın Cebrâil vasıtasıyla ona vahyettiği ayetler, okunması istenen ilk metindir. Zaten Cebrâil (a.s.) “Oku” dediğinde, ardından ilk ayetleri okumuştur:


“Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir alaktan (embriyodan) yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir.” (Alak, 1–3)


Yani burada esas olan Rabbin adıyla okumaktır; yalnızca lafzı değil, anlamı ve kaynağıyla birlikte okumaktır.



2. Kâinatı Oku – Yaratılış Ayetleri


Kur’an’ın birçok yerinde göklerin ve yerin yaratılışına, geceyle gündüzün değişmesine, suyun gökten inmesine, gemilerin yüzmesine ve daha sayısız kevnî (varlıkla ilgili) delillere dikkat çekilir:


“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlar için faydalı şeylerle denizde yüzen gemilerde… elbette aklını kullanan bir toplum için ayetler vardır.” (Bakara, 164 – Diyanet Meali)


Bu ayet, “okuma”nın sadece kitapla değil, varlıkla da olduğunu gösterir. Çünkü kevnî ayetler de birer “ayet”tir; yani Allah’ın yaratma yoluyla gönderdiği işaretlerdir.



3. Kendini Oku – Fıtratı ve Aklı


Kur’an sürekli olarak insanın kendine yönelmesini ister. “Ne kadar az düşünüyorsunuz!”, “Aklınızı kullanmaz mısınız?”, “Kendinizi görmez misiniz?” gibi ifadelerle, insanın kendi fıtratını ve iç âlemini okuması da istenir. Çünkü insanın kendisi de Allah’ın yarattığı bir ayettir:


“Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde nice ayetler vardır; görmez misiniz?” (Zâriyât, 20–21 – Diyanet Meali)



Sonuç:


Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e ilk vahiy geldiğinde ondan beklenen, eline kitap alıp “harf çözmek” değil; vahyi anlamak, varlığı gözlemlemek ve tüm bunları Allah adına birleştirmektir. Bu ise tefekkürle, akılla, kalple ve vahiy rehberliğinde yapılan bir okumadır.


❝Demek ki “Oku” emri, sadece kalemle yazılmış bir metni değil, vahyi, kâinatı ve insanı bir bütün olarak okumayı emreder.❞


İşte böyle bir okuma, sadece harfleri değil hakikati görmeyi sağlar. Bu yüzden Efendimiz (s.a.v.), “Ben ümmi bir peygamberim” demesine rağmen, kâinatın en büyük mütefekkiri olarak ümmete örnek oldu.


Evet; Kuran-ı Kerim’i okumayan ve ona uygun yaşamayan ahirette kör olarak haşedilecek eğer Kuran okumak gerekli olmasaydı böyle olmazdı herhalde


Evet, çok yerinde bir tespit. Meseleyi şöyle açabiliriz:


Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) gelen ilk vahiy olan “Oku!” (İkra’) emri, zahirde bir “metin okuma” gibi görünse de, aslında çok daha derin bir anlama, kavrama, farkına varma çağrısıdır. Elbette o sırada Hz. Muhammed (s.a.v.) okuma-yazma bilmiyordu, zaten bu onun “ümmi” oluşunun bir parçasıdır ve mucizevî yönlerden biridir. Bu durumda, emir lafzen değil, manen anlaşılmalıdır.


Şu üç yönlü bir okuma murat edilmiştir:



1. Vahyi Oku – Kur’an’ı


Allah’ın Cebrâil vasıtasıyla ona vahyettiği ayetler, okunması istenen ilk metindir. Zaten Cebrâil (a.s.) “Oku” dediğinde, ardından ilk ayetleri okumuştur:


“Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir alaktan (embriyodan) yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir.” (Alak, 1–3)


Yani burada esas olan Rabbin adıyla okumaktır; yalnızca lafzı değil, anlamı ve kaynağıyla birlikte okumaktır.



2. Kâinatı Oku – Yaratılış Ayetleri


Kur’an’ın birçok yerinde göklerin ve yerin yaratılışına, geceyle gündüzün değişmesine, suyun gökten inmesine, gemilerin yüzmesine ve daha sayısız kevnî (varlıkla ilgili) delillere dikkat çekilir:


“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlar için faydalı şeylerle denizde yüzen gemilerde… elbette aklını kullanan bir toplum için ayetler vardır.” (Bakara, 164 – Diyanet Meali)


Bu ayet, “okuma”nın sadece kitapla değil, varlıkla da olduğunu gösterir. Çünkü kevnî ayetler de birer “ayet”tir; yani Allah’ın yaratma yoluyla gönderdiği işaretlerdir.



3. Kendini Oku – Fıtratı ve Aklı


Kur’an sürekli olarak insanın kendine yönelmesini ister. “Ne kadar az düşünüyorsunuz!”, “Aklınızı kullanmaz mısınız?”, “Kendinizi görmez misiniz?” gibi ifadelerle, insanın kendi fıtratını ve iç âlemini okuması da istenir. Çünkü insanın kendisi de Allah’ın yarattığı bir ayettir:


“Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde nice ayetler vardır; görmez misiniz?” (Zâriyât, 20–21 – Diyanet Meali)



Sonuç:


Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e ilk vahiy geldiğinde ondan beklenen, eline kitap alıp “harf çözmek” değil; vahyi anlamak, varlığı gözlemlemek ve tüm bunları Allah adına birleştirmektir. Bu ise tefekkürle, akılla, kalple ve vahiy rehberliğinde yapılan bir okumadır.


❝Demek ki “Oku” emri, sadece kalemle yazılmış bir metni değil, vahyi, kâinatı ve insanı bir bütün olarak okumayı emreder.❞


İşte böyle bir okuma, sadece harfleri değil hakikati görmeyi sağlar. Bu yüzden Efendimiz (s.a.v.), “Ben ümmi bir peygamberim” demesine rağmen, kâinatın en büyük mütefekkiri olarak ümmete örnek oldu.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...