Bilim, Fenomeni Değil Numen’i İnceler: Allah’a Giden İlmi Yol
Giriş: Sahte Bilimciliğin Perdesi
Modern bilimciler, ellerinde “nesnellik” bayrağı, dillerinde “gözlem” ve “deney” kelimeleriyle dolaşırken, aslında bir entelektüel sahtekârlığın gölgesinde yürüyorlar. Kant’ın idealist felsefesine yaslanarak “eşyanın kendisi bilinemez” dediler ve metafiziği, Allah’ı, hakikati zihinlerin dışına ittiler. Ama bilim dedikleri şey, tam tersine, eşyanın kendisini –yani numeni– inceliyor. Ve bu numen, nedensellik zinciriyle bizi doğrudan İlk ve Hakiki Nedene, Allah’a götürüyor. Bu manifesto, bu sahtekârlığı ifşa etmek ve bilimi vahyin rehberliğinde yeniden tanımlamak için bir çağrıdır.
1. Kant’ın Tuzağı: İdealizmle Hakikati Örtmek
Kant, “Fenomen-Numen” ayrımıyla felsefi bir tuzak kurdu:
- Fenomen: Zihnimizde oluşan eşyanın temsili, yani algılarımız.
- Numen: Eşyanın kendisi, ama Kant’a göre bu “bilinemez.”
Kant’ın iddiası şu: Biz dış dünyayı olduğu gibi değil, sadece zihnimizin süzgecinden geçtiği gibi bilebiliriz. Mekân, zaman ve nedensellik, zihnimizin kategorileridir; bu yüzden eşyanın gerçeği (numen) bize kapalıdır. Pozitivistler bu tuzağa balıklama atladı:
- Metafizik bilinemez, öyleyse yoktur.
- Bilim sadece fenomenlerle, yani gözlenebilir olanla ilgilenir.
- Allah, ruh, ahiret gibi meseleler “bilim dışı”dır.
Bu, düpedüz bir epistemolojik dolandırıcılık! Çünkü bilim, fenomenle yetinmez; eşyanın kendisini, yani numeni araştırır. Atom, DNA, yıldızlar, karadelikler… Bunlar zihinsel görüntüler değil, dış dünyada gerçek olan varlıklardır. Bilim, Kant’ın “bilinemez” dediği numeni inceler ve onun düzenini çözmeye çalışır.
2. Bilim Numen’i İnceler: Gerçeklik Zihnin Ötesindedir
Bilim, zihindeki temsillerle (fenomenlerle) değil, dış dünyadaki gerçek nesnelerle (numenlerle) uğraşır. Bir fizikçi, elektronun zihinsel bir imajını değil, onun gerçek davranışlarını ölçer. Bir biyolog, hücrenin algısal gölgesini değil, onun fiziksel yapısını inceler. Bilim, numenin peşindedir ve numen, zaman-mekân içinde, nedensellik zincirine bağlı olarak var olur.
Bu, Kant’ın idealizmini yerle bir eder:
- Numen bilinemez değil, akıl ve gözlem yoluyla anlaşılabilir.
- Fenomen, numenin zihnimizdeki yansımasıdır; ama bu yansıma, numenin varlığını ve gerçekliğini gölgelemez.
- Bilim, numenlerin düzenini çözerek bize eşyanın hakikatini gösterir.
3. Nedensellik: Allah’a Giden Yol
Bilimin temel prensibi nedenselliktir: Her sonuç bir sebebe bağlıdır. Peki, bu sebepler zinciri nereye gider? Sonsuza mı? Hayır! Sonsuz gerileme mantıksızdır. Sebepler zinciri, bir İlk Nedene dayanmak zorundadır. Bu İlk Neden:
- Kendisi nedensizdir (vacibü’l-vücûd).
- İlim, kudret ve irade sahibidir.
- Zaman ve mekânın ötesindedir, çünkü onları yaratandır.
Bu, İmam Gazâlî’nin hudûs delili, Fahreddin er-Râzî’nin intizam delili ve Elmalılı Hamdi Yazır’ın “kevnî ayetler” vurgusudur: “Eşyadaki nizam ve mânâ, kendi kendine olamayacağından, bir Müdebbir’e işaret eder. Bu da Allah’tır.”
Bilim, numenlerin nedensel düzenini çözerek bizi doğrudan Allah’a götürür. Big Bang’in başlangıcı, kuantumun belirsizliği, evrenin ince ayarlı düzeni… Hepsi, bir Yaratıcı’nın varlığını zorunlu kılar.
4. Pozitivistlerin Çelişkisi: Hem Nesnel, Hem İdealist
Pozitivist bilimciler, bir yandan “nesnelliği” savunurken, diğer yandan Kant’ın idealist felsefesine yaslanıyor. Bu nasıl bir çelişkidir?
- İddiaları: “Biz sadece gözlenebilir gerçekliği inceleriz.”
- Ama dayanakları: Kant’ın “gerçeklik bilinemez” felsefesi.
Bu, tam bir epistemolojik şizofreni! Hem “dış dünyayı inceliyoruz” deyip realist takılıyorlar, hem de “dış dünya bilinemez” diyerek idealist bir zemin kullanıyorlar. Bu sahtekârlık, Allah’a giden yolu kapatmak için bilinçli bir tercih. Çünkü numenin düzeni, doğrudan bir Yaratıcı’ya işaret eder. Onlar da bu gerçeği susturmak için fenomenle yetinmeye çalışıyorlar.
5. Çözüm: Realist Tevhidî Bilim
Biz, bilimi Kant’ın idealist hapishanesinden kurtarıyoruz. İşte manifesto:
- Realist ontoloji: Eşya, zihinden bağımsız olarak vardır. Zaman, mekân ve nedensellik içinde işler.
- Metafizik gereklilik: Numenler, düzenleriyle bir İlk Nedene işaret eder. Bu neden Allah’tır.
- Vahiy rehberliği: Akıl, eşyanın hakikatini kavrayabilir; ama vahiy olmadan yoldan sapar. Kur’an, kevnî ayetleri (numenleri) okuyarak Allah’a ulaşmamızı emreder.
Bilim, fenomeni değil numeni inceler. Ve numen, Allah’ın âyetidir. Her bir atom, her bir yıldız, her bir hücre, O’nun kudret ve hikmetinin bir tecellisidir.
Son Vuruş: Bilim, Allah’a Secde Eder
Modern bilimciliğin “fenomenle sınırlıyız” yalanı, Kant’ın idealist tuzağından başka bir şey değil. Bilim, eşyanın kendisini, yani numeni araştırır. Ve bu numenler, nedensellik zinciriyle bizi Allah’a götürür. Bu mu sizin biliminiz? Gerçeği görüp de Hakikati inkâr etmek mi nesnellik? Bilimi, Allah’sız bir din haline getirenler, sahtekârlıklarının bedelini entelektüel çöküşle ödüyorlar.
Bizse diyoruz ki: Bilim, Allah’ın âyetlerini okumanın yoludur. Fenomen, numenin gölgesidir; numen ise Allah’ın varlığına delildir. Aklımızı vahyin rehberliğinde özgürleştirelim ve bilimi, tevhidin hizmetine sokalım.
Yorumlar
Yorum Gönder