Ana içeriğe atla

Rabbü’l-Âlemîn ve Rabbü’l-Âvâlim Arasındaki Fark: Elmalılı Hamdi Yazır’ın Tefsiri Çerçevesinde Akıl Sahibi Varlıkların Üstünlüğü

Giriş

Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın sıfatlarından biri olarak sıkça kullanılan Rabbü’l-Âlemîn (Âlemlerin Rabbi), Allah’ın tüm yaratılmışlar üzerindeki mutlak egemenliğini ve terbiye ediciliğini ifade eder. Özellikle Fatiha Suresi’nde (1:2) geçen “Elhamdulillahi Rabbil âlemîn” ayeti, bu sıfatın evrensel kapsayıcılığını vurgular. Buna karşılık, Rabbü’l-Âvâlim ifadesi Kur’an’da yer almaz, ancak klasik Arapça’da “âlem” kelimesinin bir diğer çoğul formu olarak karşımıza çıkabilir.
Elmalılı Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kur’an Dili tefsirine dayanarak, bu iki tabir arasındaki farkları, özellikle akıl sahibi varlıkların (insanlar ve cinler) üstünlüğüne vurgu yaparak inceleyeceğiz.
Bu makale, Rabbü’l-Âlemîn’in Kur’an’daki özel anlamını, akıl sahibi varlıkların Allah’ın hitabındaki merkezi rolünü ve Rabbü’l-Âvâlim ile olan dilbilgisel ve anlamsal farklarını ele alacaktır.
1. Rabbü’l-Âlemîn: Anlam ve Evrensel Kapsayıcılık
Rabbü’l-Âlemîn, Kur’an’da Allah’ın tüm âlemleri kapsayan sıfatı olarak sıkça yer alır. Elmalılı Hamdi Yazır, Fatiha Suresi’nin tefsirinde bu ifadeyi şöyle açıklar: “Rabbü’l-Âlemîn, âlemlerin Rabbi demektir. Âlemîn kelimesi, âlem kelimesinin Kur’an’a özgü çoğul formudur ve bütün varlık alemlerini kapsar: insanlar, cinler, melekler, fiziksel evren, görünen ve görünmeyen her şey” (Hak Dini Kur’an Dili, c. 1, s. 24).
Bu ifade, Allah’ın yalnızca belirli bir grup veya âlem üzerinde değil, tüm yaratılmışlar üzerinde mutlak egemenliğini ve terbiye ediciliğini ifade eder.
Dilbilgisel ve Anlamsal Özellikler: “Âlemîn” kelimesi, Arapça’da “âlem” kelimesinin Kur’an’a özgü çoğul formudur. Elmalılı, bu kelimenin “lam” harfiyle birlikte kullanıldığında, Allah’ın birliğini ve tüm âlemlere özgü rububiyetini vurgulayan belirli bir isme işaret ettiğini belirtir. Bu, “Rabbü’l-Âlemîn”in yalnızca genel bir “âlemlerin Rabbi” anlamından öte, Allah’ın evrensel terbiye ediciliğini ve birliğini ifade eden özel bir anlam taşıdığını gösterir.
Kur’an’daki Yeri: Rabbü’l-Âlemîn, Fatiha Suresi (1:2) dışında, Şuara Suresi (26:192), Şura Suresi (42:52) gibi ayetlerde de geçer. Fatiha’daki konumu, Kur’an’ın hidayet misyonunu ve Allah’ın tüm âlemlere hitabını vurgulaması açısından özellikle önemlidir.
2. Akıl Sahibi Varlıkların Üstünlüğü
Elmalılı Hamdi Yazır, Rabbü’l-Âlemîn ifadesinin özellikle akıl sahibi varlıkları (insanlar ve cinler) üstün tuttuğunu ve onların dikkatini çektiğini vurgular. Bu, Kur’an’ın hidayet misyonunun temel bir unsuru olarak öne çıkar. Elmalılı’nın tefsirinde şu ifade yer alır: “Çünkü ‘âle’, ‘âlemûn’ gibi sağlam çoğullar, akıllı varlıklara ait olduklarından dolayı bunun meali, ‘bütün âlemlerin ve bütün parçalarının ve özellikle hepsinden üstün olan akıllı varlık alemlerinin yegâne rabbi’ demektir” (Hak Dini Kur’an Dili, c. 1, s. 25).
Akıl Sahibi Varlıkların Rolü: İnsanlar ve cinler, irade ve sorumluluk sahibi varlıklar olarak Allah’ın hitabına muhataptır. Kur’an, bu varlıkları hidayete yöneltmek, onlara sorumluluk yüklemek ve ahirette hesap sorulacak varlıklar olarak tanımlamak için indirilmiştir (örneğin, Rahman Suresi 55:1-4).
Elmalılı, Rabbü’l-Âlemîn’in bu bağlamda, Allah’ın akıllı varlıklar üzerindeki terbiye ediciliğini ve rehberliğini vurguladığını belirtir. Akıl sahibi varlıklar, Allah’ın emirlerine uymak, ibadet etmek ve ahlaki sorumluluk taşımakla yükümlüdür.
Hidayet ve Taksim: Elmalılı, Fatiha Suresi’nin başında “Rabbü’l-Âlemîn” ifadesinin yer almasının, Kur’an’ın inmesinin hikmetini gösterdiğini ifade eder.
Bakara Suresi’nde (2:2) geçen “huden lil muttakîn” (muttakîler için yol göstericidir) ayeti, Kur’an’ın özellikle akıl sahibi, sorumluluk bilinci taşıyan varlıklara hidayet sunduğunu gösterir.
Bu, Rabbü’l-Âlemîn’in akıllı varlıklar üzerindeki özel vurgusunu destekler.
Terbiye Kanunu: Elmalılı, “Alemlerin rabbi denince, her insan kendi görebildiği kadar olsun bütün alemlere, zihnînden bir geçit resmi yaptırır. Bunu yaptırınca mutlaka terbiye kanunu görür” diyerek, Allah’ın rububiyetinin âlemlerdeki düzeni sağladığını ve bu düzenin özellikle akıllı varlıklar üzerinde hidayet ve terbiye şeklinde tecelli ettiğini belirtir (Hak Dini Kur’an Dili, c. 1, s. 26).
3. Rabbü’l-Âvâlim: Kur’an’da Geçmeyen Bir Tabir
Rabbü’l-Âvâlim, Kur’an’da yer almayan bir ifadedir. Elmalılı, tefsirinde bu tabiri doğrudan ele almaz, ancak “Kur’ân ‘rabbi’l-’avâlim’ demiyor, ‘rabbü’l-’âlemîn’ diyor” diyerek, Kur’an’ın “âlemîn” formunu tercih etmesinin özel bir anlam taşıdığını vurgular (Hak Dini Kur’an Dili, c. 1, s. 25).
Dilbilgisel Fark: “Âvâlim”, “âlem” kelimesinin klasik Arapça’daki bir diğer çoğul formudur ve “dünyalar, alemler” anlamına gelir. Ancak, “âlemîn” Kur’an’a özgü bir formdur ve daha kapsayıcı, evrensel bir anlam taşır (Lisânü’l-Arab, “âlem” maddesi). “Âvâlim”, daha genel veya sınırlı bir bağlamda kullanılabilir ve Kur’an dışı edebi metinlerde görülebilir.
Anlamsal Fark: Eğer “Rabbü’l-Âvâlim” kullanılmış olsaydı, bu ifade Allah’ın âlemler üzerindeki genel rububiyetini ifade ederdi, ancak “Rabbü’l-Âlemîn” gibi akıl sahibi varlıklar üzerinde özel bir vurgu yapmazdı. Elmalılı, “âlemîn” formunun, Allah’ın hitabının özellikle insanlar ve cinler gibi sorumluluk sahibi varlıklara yöneldiğini göstermek için seçildiğini belirtir.
Kur’an’ın Tercihi: Elmalılı’ya göre, Kur’an’ın “Rabbü’l-Âlemîn”i tercih etmesi, Allah’ın evrensel rububiyetini vurgularken aynı zamanda akıl sahibi varlıkların hidayet ve terbiye misyonundaki üstün konumunu öne çıkarmayı amaçlar.
4. Rabbü’l-Âlemîn ve Rabbü’l-Âvâlim Arasındaki Fark
Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirine dayanarak, bu iki tabir arasındaki farkları şu şekilde özetleyebiliriz:Rabbü’l-Âlemîn:Kur’an’da kullanılan, Allah’ın tüm âlemleri kapsayan ve özellikle akıl sahibi varlıkları (insanlar ve cinler) üstün tutan sıfatıdır.
“Âlemîn” kelimesi, Kur’an’a özgü bir çoğul formdur ve Allah’ın evrensel rububiyetini, birliğini ve hidayet misyonunu vurgular.
Akıl sahibi varlıklar, Allah’ın hitabına muhatap olmaları ve sorumluluk taşımaları nedeniyle bu sıfatın en önemli muhataplarıdır.
Fatiha Suresi’nin başında yer alması, Kur’an’ın hidayet amacını ve akıllı varlıklar üzerindeki terbiye edicilik misyonunu yansıtır.
Rabbü’l-Âvâlim:Kur’an’da geçmez; klasik Arapça’da kullanılan bir tabirdir ve “âvâlim” kelimesi daha genel bir çoğul formdur.
Akıl sahibi varlıklar üzerinde özel bir vurgu yapmaz; daha çok genel bir “dünyalar, alemler” anlamı taşır.
Elmalılı, Kur’an’ın “âlemîn” formunu tercih etmesinin, Allah’ın akıllı varlıklar üzerindeki hidayet ve terbiye misyonunu vurgulamak için olduğunu belirtir.
5. Akıl Sahibi Varlıkların Üstünlüğünün Önemi
Elmalılı’nın tefsirinde, Rabbü’l-Âlemîn’in akıl sahibi varlıklar üzerindeki vurgusu, Kur’an’ın hidayet misyonunun temelini oluşturur. İnsanlar ve cinler, irade ve şuur sahibi varlıklar olarak Allah’ın emirlerine uymak, ibadet etmek ve ahiret sorumluluğu taşımakla yükümlüdür. Bu, Kur’an’ın “huden lil muttakîn” (muttakîler için yol göstericidir) ilkesinde açıkça görülür (Bakara 2:2). Elmalılı, bu bağlamda, Rabbü’l-Âlemîn’in yalnızca fiziksel evreni değil, özellikle akıl sahibi varlıkları terbiye eden ve onlara hidayet sunan bir sıfat olduğunu vurgular. Bu üstünlük, Kur’an’ın insanlara ve cinlere hitap ederek onları Allah’a kullukla yükümlü kılmasıyla somutlaşır.
6. SonuçElmalılı Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kur’an Dili tefsirine göre, Rabbü’l-Âlemîn, Allah’ın tüm âlemleri kapsayan, ancak özellikle akıl sahibi varlıkları (insanlar ve cinler) üstün tutarak onların hidayet ve terbiyesine vurgu yapan sıfatıdır. Rabbü’l-Âvâlim ise Kur’an’da geçmeyen, daha genel bir anlam taşıyan bir tabirdir ve akıl sahibi varlıklar üzerinde özel bir vurgu yapmaz. “Rabbü’l-Âlemîn”in Fatiha Suresi’nin başında yer alması, Kur’an’ın hidayet misyonunu ve Allah’ın akıl sahibi varlıklar üzerindeki terbiye ediciliğini öne çıkarır. Akıl sahibi varlıkların üstünlüğü, onların Allah’ın hitabına muhatap olmaları, sorumluluk taşımaları ve hidayete yönelmeleriyle kendini gösterir. Bu, Allah’ın rububiyetinin evrensel kapsayıcılığı içinde özel bir yer tutar.
Kaynaklar
Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Cilt 1, Fatiha Suresi Tefsiri, s. 24-26. (Eser Matbaası, İstanbul, 1935).
Kur’an-ı Kerim, Fatiha Suresi (1:2),
Bakara Suresi (2:2),
Rahman Suresi (55:1-4),
Şuara Suresi (26:192),
Şura Suresi (42:52).
İbn Manzur, Lisânü’l-Arab, “âlem” maddesi. (Beyrut: Daru Sadr, 1990).
Tefsir literatüründe “Rabbü’l-Âlemîn” üzerine yapılan yorumlar (Taberî, Zemahşerî).


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...