Ana içeriğe atla

Fenomenin Esareti: Kantçı Kopuşun Bilimcilikle Kurduğu Yeni Skolastisizm

Fenomenin Esareti: Kantçı Kopuşun Bilimcilikle Kurduğu Yeni Skolastisizm

Giriş: Bilimin Büyüsü ve Koparılan Bağ

Modern bilim, yüzeyde ilerleme, rasyonellik ve gerçeklik arayışını temsil ediyor gibi görünse de, aslında bu yapının temeline yerleşen bir felsefî ayrım, bilim ile hakikatin arasına kalın bir perde çekmiştir. Bu perde, Immanuel Kant'ın fenomen ve numen ayrımıdır. Bu ayrımla birlikte, alem ile yaratan arasındaki en köklü irtibat koparıldı. Geriye kalan ise, sadece görülenle sınırlı, yüzeysel, amacından kopmuş bir bilim anlayışı oldu.

1. Kant ve "Bilemeyiz" Felsefesi: Numen Fenomen Ayrımı

Kant'a göre bilgi iki kaynaktan gelir:

Duyu verileri (fenomenal dünya)

Aklın kategorileri

Ancak Kant, bu düzenekte gerçekliğin kendisine (numen) ulaşılamayacağını savunmuştur. Biz sadece görünür olana, fenomenlere ulaşabiliriz; varlığın hakikatine ise asla değemeyiz.

Bu, metafiziğe vurulan sistematik bir kelepçeydi.

Artık Tanrı, ruh, ezelî hakikatler ve nihaî gaye gibi sorular "bilinemez" ve "sorulamaz" ilan edildi. Felsefe, kendi kalbinden vuruldu.

2. Alem Allah'ın Ayeti Olmaktan Nasıl Çıkartıldı?

Eskiden:

Evren, Allah'ın sanatını ve kudretini gösteren bir ayet olarak okunurdu.

İbn Rüşd, Farabi, Gazâlî ve Elmalılı gibi âlimlerde, kevni ayetlerin Allah'ın isimlerine delil oluşturduğuvurgulanırdı.

Kant'tan sonra:
"Biz sadece fenomenleri bilebiliriz, varlığın kendisini değil" denilerek alem ile Allah arasındaki delilsel bağ kesildi.

Evren, yaratıcıya değil, sadece iç gözlüklü bir gözlem aracına dönüştü.

3. Pozitivizm: Bu Ayrımı Bilimsel Dogmaya Çevirdi

Auguste Comte ve ardılları Kant'ın bu felsefî kopuşunu ödüllendirdi:

"Bilim yalnızca görüneni incelemelidir."

"Metafizik anlamsızdır."

Böylece bilim, sadece deneylenebilir olgulara indirgenerek kutsallaştırıldı. Fakat bu görünenle sınırlı bilim, hakikatin tamamını açıklayamaz.

Bilim, fenomeni inceler; ama numeni susturduğu an putlaşır.

4. Bilimcilik: Kant'ın Esaretinden Doğan Yeni Skolastisizm

Skolastik Ortaçağ'da nasıl ki kilise tartışılmaz düşünceler koyduysa, modern bilimcilik de Kant'tan sonra benzer bir dogma kurdu:

Gözlenemeyen yok sayıldı.

Felsefe bilimden kovuldu.

Din "duygu işi" diye köşeye atıldı.

Bu, aydınlanma değil, karartmaydı.
Hakikatin %90'ını oluşturan metafiziksel ve teolojik sorular bilinemez diyerek susturuldu.

5. Yeni Bağlantı: Bilim Gerçekte Yalnızca Numenle İlgilenir

Bugün yeniden şu gerçeği görmeliyiz:

Bilim, sadece fenomeni değil, aslında yalnızca numeni inceler. Çünkü bilim, doğrudan dış gerçekliği — yani gözlemden bağımsız olarak var olan hakikî varlığı — hedef alır.

Fenomen, bizim zihnimizde oluşan, numenin bir temsilidir. Dolayısıyla bilim fenomeni değil, fenomen aracılığıyla numeni kavramaya çalışır.

Asıl dış gerçeklik, numendir. Bilimin konusu da budur. Eğer bilim dış gerçekliği araştırıyorsa — ki öyledir — o hâlde Kant’ın fenomen merkezli çerçevesi yetersizdir.

Bu durumda şu çelişki ortaya çıkar:

Hem “bilim objektiftir, nesneldir” diyeceksin,

Hem de bu bilimi, idealist bir felsefî kabulle (fenomenle sınırlı bilgi) temellendireceksin.

Bu bir tutarsızlıktır. Gerçekte bilim, objektif dış gerçekliğe yönelir. Ve bu dış gerçeklik, Allah’ın yarattığı ve işlettiği düzendir.

Yasa = Numenin yapısı

Gözlem = Numenin temsilî yansısı

Teori = Numenin anlaşılma çabası

Bilimsel süreç, fenomenle sınırlı değil; numene yönelmiş bir kevnî ayet okumasıdır.

Kantçı felsefe bilimi sadece fenomenle sınırlı gösterse de, hakikat bunun tam tersidir. Bilim, aslında doğrudan numeni, yani dış dünyanın kendisini inceler. Çünkü gözlem dediğimiz şey, fenomenin oluşması için bir aracıdır; ama hedef, dış gerçekliktir.

Fenomen bizim zihin yapımızda oluşur, ama gözlem aracılığıyla hedef alınan şey numenin kendisidir.

Bilim, sabitler, yasalar, neden-sonuç ilişkileri, denge ve düzen üzerinden doğayı çözümlemeye çalışır.

Bütün bu yapılar ise fenomenin değil, doğrudan numenin içeriğidir.

Yani bilim, Allah’ın yarattığı sistemi inceler; yasa ve nizam arayışı, bizzat yaratıcıya delalet eder. Dolayısıyla bilim doğru konumlandırıldığında, fenomeni değil, numeni – yani Allah’ın fiilî ayetlerini – araştırır.

Sonuç: Bilim Gerçekte Numenin İzini Sürer

Bu durumda şu da çok açıktır: Eğer bilim gerçekten dış gerçekliği — yani numeni — inceliyorsa ve bu numen de doğrudan Allah'ın yaratması, ilmi, iradesi ve kudretiyle şekillenmişse, o hâlde bilim insanlarının dinsiz değil, aksine dindar olmaları beklenir.

Hakikatin izini süren kişi, hakikatin sahibine de yönelmelidir. Bilimsel dürüstlük, nihayetinde tevhide çıkar.

Artık şunu açıkça ilan etmek gerekir: "Bilim fenomenleri inceler" diyen her söz, eksik ya da yanlıştır. Bu söylem, Kantçı kopuşun bir tekrarından ibarettir ve hakikatle bir ilgisi yoktur.

Çünkü bilim, gözlem aracılığıyla fenomeni kullanarak, aslında numeni — yani dış dünyanın kendisini — hedef alır.
İncelediği şey, zihin içinde olan değil, zihin dışında nesnel olarak var olandır.
Yani bilim gerçekte, yaratılmış düzenin, yani Allah’ın ayetlerinin izini sürer.
Bilim numeni inceler ve bu numen, doğrudan Allah'ın ilmine, iradesine ve kudretine delalet eder.

Kant'tan sonra inşa edilen fenomen-merkezli bilim anlayışı, insanı dış gerçekliğin (numenin) bilgisine ulaşamaz diyerek bilimi hakikatten kopardı. Ancak bu iddia hem teorik hem pratik olarak geçersizdir.

Çünkü:

Bilim, zannedildiği gibi sadece fenomeni incelemez. Asıl konusu dış gerçekliktir ve dış gerçeklik de numendir.

Doğa, sadece gözlemlenen yüzeyle açıklanamaz. Gözlemin anlamı, onun işaret ettiği sabite, nizam, maksat ve kudrettedir. Yani bilimsel araştırmalar, farkında olmasa da doğrudan numeni, yani yaratıcı tarafından var edilen objektif gerçekliği inceler.

Gözlem bir aracı işarettir.

Fenomen, numenin zihinsel temsilidir.

Ancak bilimsel amaç, bu temsilden hareketle asıl yapıyı, yani numeni anlamaktır.

O halde bilim, doğru konumlandırıldığında fenomenin ardındaki numene ulaşmaya çalışan bir ayet okuma çabasıdır.

Gerçek bilim, doğru yönlendirildiğinde yaratıcıya delalet eder.
Zira düzen, yasa ve amaç; fail, irade ve hikmet olmadan açıklanamaz.
Bu yüzden iman ile bilim arasında değil, metafiziği inkâr eden felsefî putçuluk ile iman arasında çatışma vardır.

"Göklerde ve yerde nice deliller (ayetler) vardır ki, insanlar onların yanından geçerler de, yüz çevirirler." (Yûsuf, 105)

"Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardı ardına gelişinde... akıl sahipleri için ibretler vardır." (Âl-i İmrân, 190)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...