Ana içeriğe atla

Ömer Nasuhi Bilmen - Kur'anı Kerim Tefsiri

Ömer Nasuhi Bilmen - Kur'anı Kerim Tefsiri Fatiha Suresi

1-FÂTİHA SÛRESİ


Bilindiği üzere Kur'an'ı Kerîm (114) sûre ile (6666) âyet-i kerîmeden meydana gelmektedir. Fatiha Sûresi ise bu mübarek sürelerin birincisidir. Tercih edilen görüşe göre Mekke-i Mükerreme'de inmiştir.

Fatiha sûresi, Kur'an'ı  Kerim'in kıraatine başlangıç teşkil ettiği için fatiha adını almıştır. Çünkü derece derece ortaya çıkan her şeyin ilkine fatiha denir.

Fatiha sûresi. Kur'an hakikatlerinin özünü kapsadığı için kendisine (Ümmü'l-Kur'an), (Ümmü'l-Kitap) gibi isimler de verilmiştir. Aynı şekilde bu mübarek sûre yedi âyetten ibaret olup namazların her rekatında okunduğu için (Seb'ul-mesânî) adını da almıştır.

Fatiha sûresi, yüce Allah'a hamd ve övgüyü içeren, O Ulu Yaratıcının mukaddes vasıflarını kapsayan ve O Kerem sahibi Mabu'da kulluk arzetmede en önemli duayı içine alan bir sûredir.

Fatiha sûresi, Besmele-i şerife ile beraber yedi âyettir. Hanefî fakihlerince sahih olan görüşe göre bütün sürelerin başındaki besmeleler, o surelerden birer cüz değildir. Belki birer müstakil âyet olup sürelerin aralarını ayırmak ve kendileriyle bereket istemek için tekrar tekrar indirilmiştir. Fâtiha-i şerifeyi okuyup bitirince (Âmîn) denilmesi de bir sünneti seniyyedir.


1. Rahman ve rahim olan Allah Teâlânın adıyla (Okumaya başlarım».

1. Bu âyet-i kerime, Besmele-i Şerife adını alan, kâinatın yaratıcısı Yüce Allah'ın üç mukaddes ismini içeren, her okunacak ve yapılacak mühim ve meşru bir şeye teberrüken kendisiyle başlanılması muvaffakiyete vesîle olan bir âyettir. İşte Fatiha Sûresini okuyacak bir kimse bu besmele-i şerifeyi okuyunca: (Rahman ve rahim olan Allah Teâlâ'nın mübarek adıyla) bu sûreyi okumaya başladım, demiş ve bu mukaddes isimler ile bereket isteğinde bulunmuş, bununla Cenab'ı Haktan yardım dilemiş olur. Ne mukaddes, ne mübarek bir ayeti kerime!


2. Hamd âlemlerin rabbi,
3. Rahman ve rahim olup

2. (Hamd) medih, övgü ve şükür (Alemlerin bütün mahlûkatın (Rabbi) sahibi, idarecisi, terbiye edicisiolan, (Rahman ve rahim) yani Yüce Zatı rahmet ile vasıflanmış olup kullarına fiilen merhamet buyuran.


4. Ceza gününün sahibi olan Allah Teâlâ'ya mahsustur.

4. (Ceza gününün) kıyamet gününün (sahibi olan) o gündeki bütün işler kudreti elinde bulunan (Allahû Teâlâ'ya mahsustur) O'nun için sabittir. Artık şüphe yok ki her türlü ham d ve senaya O layıktır. O'ndan başka mülkün sahibi ve âlemlerin yaratıcısı yoktur.


5. Ey Allah'ım yalnız sana ibâdet ederiz ve ancak senden yardım dileriz.

5. Ey Allah'ım (Yalnız sana ibâdet ederiz). Senin büyüklüğünü kalben düşünür, tam bir huşu ile ancak sana itaat ve kullukta bulunuruz. (Ve ancak senden yardım dileriz). Ancak sana sığınır, senden lütuf ve yardım bekleriz.


6. Bizleri doğru yola ilet,

6. Artık ey kerem sahibi Rabbimiz (Bizleri doğru yola ilet) Bize doğru yolu bildir, bizi o yolu takibe muvaffak kıl. O yol ise İslâmiyetten ibarettir.


7. O kendilerine nimet vermiş olduğun kimselerin yoluna ilet, gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil!

7. (O kendilerine nimet vermiş) kendilerine İslâmiyeti, zühd ve takvayı nasip etmiş (olduğun kimselerin yoluna) ilet, hidâyet et, onlar gibi biz de doğru yolu takibe muvaffak olalım, (gazaba uğramışların) ilâhî rahmetten uzaklaştırılmış, şiddetli bir şekilde cezalandırılmış kimselerin (ve sapmışların) doğru yolu, İslâm yolunu bırakıp çıkmaz yollara sapmış kimselerin (yoluna değil.) Öyle takipçilerini hidayetten mahrum bırakan, felâket çukuruna düşüren bir yola bizi sevk etme. Ey alemlerin Rabbi! Peygamberlerin efendisinin hürmetine duamızı kabul buyur. Amin!

Amin kelimesi, Kur'ân'dan değildir. Fakat Fatiha Sûresinin sonunda bunu söylemek sünnettir. Bu kelime. Ya rabbi! bizden kabul et, dualarımızı kabul buyur mânasını ifade eder.

§ "Hamd"; Güzel bir zikirdir, güzel bir halden, bir nimetten dolayı saygı yoluyla şükür ve senada bulunmak demektir. Cenâb-ı Hak bütün mahlukatı luftuyla vücude getirmiş, onlara nîmetler, kâbiliyeler vermiş, özellikle insanlara peygamberler, kitaplar göndermiş, kendilerini hidâyet ve saadet yollarına davet buyurmuş olduğundan, bütün varlıkların hamd ve övgüsüne layıktır.

§ "Allah" ismi celili, Cenâb-ı Hakka mahsus O'nun bütün kemal sıfatlarını ifâde eden bir isimdir ki başka hiç bir kimseye verilemez. Bu, bir ismi âzamdır.

§ "Rab", ismi şerifi de sahip, yöneten ve ıslah eden mânâlarını ifade ettiği gibi bütün varlıkların yaratıcısı terbiye edicisi ve besleyicisi mânasını da içermektedir. İşte bütün m ah I u kat in terbiye edicisi yaratıcı ve eğiticisi de Allah Teâlâ'dan başkası değildir.

§ "Rahman" ve "Rahîm" de rahmet sahibi mânasına Allah'ın birer ismidir. Rahman bütün mahlukatı yaratan, yaşatan, nîmetlere kavuşturan kimse demektir. Rahim de mü'min kulları hakkında ilâhî lütuflarını bolca veren Yüce Yaratıcı manasınadır.



Deniliyor ki rahman öyle bir nîmet verendir ki, onun vereceği nimetlerin başkası tarafından verilmesi düşünülemez. Bu sebeple rahman ismi mahlukata verilemez. Rahim ise öyle bir nîmet verendir ki onun vereceği nîmetin benzeri başkaları tarafından da gelebilir. Bu sebeple rahim adı kullara da verilebilir.

§ "Alemîn tâbirine gelince; bu da Cenab'ı Hakkın varlığına, birliğine delâlet ve şehadet eden, onu bilip tasdik etmeğe vesile olan varlıklardan, mahlûkattan ibarettir ki her birine bir âlem denir. Bunlar; gökler âlemi, yer âlemi, hayvanlar âlemi, bitkiler âlemi, ruhlar âlemi, dünya âlemi, âhiret âlime gibi nevîlere ayrılmıştır. Bir rivayete göre on sekiz bin âlem vardır. Bizim dünyamız ise bu alemlerden yalnız biridir.

Bütün âlemler birer mahluktur. Bütün bunların yaratıcısı Cenâb-ı Haktan başkası değildir. Bütün âlemler, O Yüce Yaratıcının varlığına, kuvvet ve büyüklüğüne birer parlak delildir.

§ "Yevmiddin", ceza günü, âhiret günü korku ve saygı âlemi demektir ki, o günde bütün tasarruflar, bütün mükâfat ve cezalar Allah'a ait olup onun hâkimiyet ve iradesinin zıddına hareket edecek bir kuvvet bulunamaz.

§ "İbâdet"; Allah'ın emrine tam manasıyla boyun eğmek ve itaat etmek demektir. Hak Teâlâya karşı gösterilecek alçak gönüllülüğün, boyun eğme ve itaatin son derecesidir.

§ "İstiane" de yardım istemektir, ibâdet ve iteat hususunda ve diğer işlerde Cenâb-ı Hakkın lütuf ve yardımına sığınmaktır.

§ "Nîmet", halin iyiliği ve nefsin lezzet aldığı şey demektir. Bizim için istenilmeye en lâyık olan nîmet ise, Allah'ın rızâsına kavuşmak ve salih, seçkin kulların yollarına girebilmek, Allah'ın gazabına uğramış, sapıklıklar içinde kalmış, kötü ruhlu kimselerin yollarından uzak kalmaktır.

§ "Hidâyet"; insanı İstenilen şeye kavuşturacak olan bir nesneye delâlet ve yardım etmek demektir. Bu bir hayırlı rehberlikten ibarettir. Hidâyet edene hadi, hidayet bulana da mühtedi denir. İhtida da doğru yolu bulmak demektir, İslâmiyet e kavuşmak gibi.




§ "Dala!" = dalâlet de helak olmak, kaybolmak, doğru yoldan çıkmak, İnsanı İstediği şeye ulaştıracak olan nesnenin yok olması ve istenen şeye kavuştu ram ayacak olan bir yola girmek demektir. İslâmiyetten ayrılmak gibi. Dalâlete düşene dâl, dalâlete düşürene de mudili, dalâlete düşürmeğe, azdırmağa da idlâl denir.

§ "Tariki müstakim" İse doğru yoldur, İnsanı dünyada ve âhirette selâmet ve saadete kavuşturacak olan her hangi bir şey demektir. Bu itibar ile Kur'an'ı Kerîm'e, İslâm dinine, sünnet ile camaate ve cennete girmeye hak edenlerin yoluna sıratı müstakim denmiştir.

İşte Fatiha sûre-i celilesi, bizlere bu hususlardaki vazifelerimizi telkin ve ilham ediyor. Buyurulmuş oluyor ki: "Ey insanlar!, uyanınız, şu sonsuz kâinatın yaratıcısının büyüklüğünü düşününüz. O, ne büyük bir yaratıcıdır, ne muazzam bir besleyicidir. Bütün mahlukatı için ne kadar rahmet ve merhameti vardır. Bütün âlemlerin müstakil sahibi ve hâkimi yalnız odur. Artık -Yarabbi! yalnız sana ibâdet ederiz. Yalnız senden lütuf ve ihsan bekleriz- diyerek kulluğumuzu arzederiz. Doğru yola gitmenizi muhterem kulların izlerini takibe muvaffakiyetinizi O Kerem sahibi Yaratıcıdan niyaz ediniz. Küfür ve isyan ile doğru yolu kaybetmiş, dalâlet içinde kalmış, insanlık için bir fitne, korkunç bir belâ mahiyetinde bulunmuş, dinsiz, ahlâksız, sapık kimselere uymaktan, onların iğfallerine kapılmaktan emin olmanızı da O rahmet ve ihsanı sonsuz olan kerem sahibi ve merhametli mabudunuzdan istemeye devam ediniz. Ey insan toplulukları! Sizin için bundan başka selâmet ve saadet yolu yoktur."

Evet... Fatiha Sûre-i celilesi İşte bizleri böyle bir uyanışa, bir yalvarış ve yakarışa ve bir yükselişe davet edip durmaktadır.



Ey âlemlerin Rabbi!.. Biz âciz kullarının bu husustaki niyaz ve istirhamımızı lütfen kabul buyur. Peygamberlerin efendisinin hürmetine duamızı kabul buyur. Âmin!


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakara Suresi 255(Ayet-el Kürsi), 256,257,258. Ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Bakara, 2/255. Ayet  اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ   Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.  Kur'...

Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Meali ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: 1-Elif. Lâm. Mîm. 2-O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3-Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4-Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5-İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bakara, 2/1. Ayet  الٓمٓ ۚ  Elif. Lâm. Mîm.  Bakara, 2/2. Ayet  ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ  O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.  Bakara, 2/3. Ayet  اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.  Bakara, 2/4. Ayet  وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ  Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.  Bakara, 2/5. Ayet  اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.  Kur'an-ı Kerim  T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Bakara Suresi 1-5 ayetlerinin Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri: ...

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri:

Bakara Suresi 21-25. Ayetler Elmalı Hamdi Yazır Meali ve Tefsiri: Meâl-i Şerifi 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız. 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz. 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının. 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olma...

Rad Suresi 2-5. Ayetlerin Meali ve Elmalılı Tefsiri : 2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır. 3. Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. 5. (Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanla

Rad Suresi 2-5 Ayetler Elmalılı Tefsiri: اَللّٰهُ الَّذ۪ى Allah O'dur ki, رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ gökleri direksiz, dayaksız yüceltti. Ne yapmak ve yükseltmek için iskeleye, ne de manivelaya, ne de dayamak için direk dikmeye muhtaç olmadan sırf kudretiyle yaptı, yükseltti, kaldırdı ve orada tuttu, düşmesini önledi. تَرَوْنَهَا Onları görüyorsunuz. Yani üzerinizde olan gökleri görüp duruyorsunuz: O büyük gök cisimleri öylece direksiz olarak duruyorlar, orada dönüp durduklarını da siz görüyorsunuz. İşte Allah, onlara böyle direksiz ve dayaksız olarak kendi yörüngelerinde ve o kadar yükseklerde hareket kabiliyeti verip, size de gösteren kadiri mutlaktır. Bu manada تَرَوْنَهَا daki zamir "direksiz göklere" racidir. Ve cümle bir yan cümleciktir. Bazı tefsir alimleri bunun عَمَد "amed"e (Amed, amudun veya imadın çoğuludur ve direkler anlamına gelir.) raci ve onun sıfatı olması ihtimalini de dikkate almışlardır ki, o ...

Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. ﴾Ali İmran 190﴿

إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.   ﴾Bakara 164﴿   إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında e...